8526
2009'u hatırlayan var mı aranızda? münevver karabulut'un öldürülme haberleri ilk duyulduğunda bütün ülkenin kanının nasıl donduğunu?
ya da 2015 yılının şubat ayını hatırlıyor musunuz? özgecan aslan cinayeti ilk duyulduğunda sanki bütün insanlık öldürülmüş gibi hepimizin kanı nasıl çekilmişti, hepimiz suçlu gibi birbirimizden utanmıştık. koca bir karanlık gelip çökmüştü ülkenin orta yerine. insanlığa acımıştık. bir kapı açılmıştı çünkü o cinayetlerle, bir sınır aşılmıştı ve gerisi gelecekti. biliyorduk. geldi de.
sonradan çok şey değişti bu topraklarda. cinayetleri kanıksadık, şiddeti kutsadık, maktulü suçlamayı öğrenip katillerin sırtını sıvazladık. o saf hassasiyet kalktı hepimizin üstünden. şimdi bir gecede 100.000 kişi ölse biraz sarsılıyor ülke, bir iki aya hiçbir şey olmamış gibi gülüp oynamaya devam ediyor.
ama bunlar yüzünden son zamanlarda hep aynı duyguyu hissediyorum ben artık. özgecan aslan'ın ilk öldürüldüğü gece hissettiğimiz karanlığın aynısı çöküyor üstüme.
ne zaman göz göre göre haksız bir penaltıyla maç kazansalar, ne zaman her türlü pisliği çevirip üste çıkmaya çalışsalar, ne zaman koca galatasaray camiasını gözü dönmüş bir nefretle terör örgütleriyle işbirliği içinde gösterseler bir kapı açıyorlar kötülüğe. bir sınır aşıyorlar, geri dönüşü olmayan bir çentik atıyorlar ülkenin kolektif bilincine. "o kadarı da olmaz" diyeceğimiz hiçbir şey bırakmıyorlar. gele gele cinayet teşebbüsünü dahi savunup ülkeyi tehdit etme noktasına vardırdılar karanlıklarını.
olay futbolu, şampiyonluğu, zengin ve şımarık bir başarısızın ego tatminini çoktan aştı. bile isteye ülkenin sağında solunda gedikler açıp karanlığı içeri alıyorlar.
bu ülkenin kolektif vicdanını yok etmek, yapılacak her türlü terör saldırısından daha ağır bir suç, daha büyük bir vatan hainliği bana kalırsa. ve durmuyorlar.
bunlar çok kötü şeylere sebep olacak bu ülkede durdurulmazlarsa. bunalıyorum sözlük. çok bunalıyorum.
ya da 2015 yılının şubat ayını hatırlıyor musunuz? özgecan aslan cinayeti ilk duyulduğunda sanki bütün insanlık öldürülmüş gibi hepimizin kanı nasıl çekilmişti, hepimiz suçlu gibi birbirimizden utanmıştık. koca bir karanlık gelip çökmüştü ülkenin orta yerine. insanlığa acımıştık. bir kapı açılmıştı çünkü o cinayetlerle, bir sınır aşılmıştı ve gerisi gelecekti. biliyorduk. geldi de.
sonradan çok şey değişti bu topraklarda. cinayetleri kanıksadık, şiddeti kutsadık, maktulü suçlamayı öğrenip katillerin sırtını sıvazladık. o saf hassasiyet kalktı hepimizin üstünden. şimdi bir gecede 100.000 kişi ölse biraz sarsılıyor ülke, bir iki aya hiçbir şey olmamış gibi gülüp oynamaya devam ediyor.
ama bunlar yüzünden son zamanlarda hep aynı duyguyu hissediyorum ben artık. özgecan aslan'ın ilk öldürüldüğü gece hissettiğimiz karanlığın aynısı çöküyor üstüme.
ne zaman göz göre göre haksız bir penaltıyla maç kazansalar, ne zaman her türlü pisliği çevirip üste çıkmaya çalışsalar, ne zaman koca galatasaray camiasını gözü dönmüş bir nefretle terör örgütleriyle işbirliği içinde gösterseler bir kapı açıyorlar kötülüğe. bir sınır aşıyorlar, geri dönüşü olmayan bir çentik atıyorlar ülkenin kolektif bilincine. "o kadarı da olmaz" diyeceğimiz hiçbir şey bırakmıyorlar. gele gele cinayet teşebbüsünü dahi savunup ülkeyi tehdit etme noktasına vardırdılar karanlıklarını.
olay futbolu, şampiyonluğu, zengin ve şımarık bir başarısızın ego tatminini çoktan aştı. bile isteye ülkenin sağında solunda gedikler açıp karanlığı içeri alıyorlar.
bu ülkenin kolektif vicdanını yok etmek, yapılacak her türlü terör saldırısından daha ağır bir suç, daha büyük bir vatan hainliği bana kalırsa. ve durmuyorlar.
bunlar çok kötü şeylere sebep olacak bu ülkede durdurulmazlarsa. bunalıyorum sözlük. çok bunalıyorum.