3672
gelecek yönetimde yer almayacagi konusuluyor, fakat bir sekilde devam edecekse, galatasaray'da transferin başında olmanın kendisine büyük zarar verdiği * yönetici.
hazır transfer stresi bitmişken, kendisinin de bu konuya kafa yorması gerektiğini düşünüyorum.
erden timur hedefleri olan ve işin strateji kısmına da kafa yoran birisi. ilk göreve geidiği dönemde yaptığı sunumlar ve verdiği kurumsallaşma demeçleri de bunun bir göstergesi. fakat nasıl olduysa zamanla bütün transfer süreçlerinin ihalesi onun üzerine kaldı.
bu kendisinin kişisel bilinirliği açısından faydalı olmakla birlikte - ki bugün her galatasaraylı, galatasaraydan konuşurken kendisinin adını da zikrediyor - imajını olumsuz etkileyebilecek riskleri barındırıyor. sezon başında gördüğümüz ve sezon ortasında da devam eden homurtular ve alınan futbolcuların değişken performansı sonrası çarmıha gerilen haliyle ilk kendisi oldu.
halbuki yine sezon başında kendisinin ağzından "biz seferden sorumluyuz, zaferden değil" sözlerini duyduğumda benim için her şey netleşmişti. fakat bizim memlekette alt metinler pek okunmadığından, kamuoyundaki algı çok farklı gelişti.
her ülkede olduğu gibi, türkiye'de de taraftar ve spor dünyası olayların içerisindeyken sağduyulu kalamayacak kadar duygusallaşıyor. bu duygusallığın* sonucu olarak da ilk eleştirilen daima erden timur olacaktır.
aynı sebeple eğer kendisi yeni yönetimde yer alacaksa * transfer işlerinde bu derece ön planda olmaması benim önerimdir. hatta mümkünse elini ayağını transfer işlerinden tamamen çekmesi gerekiyor ki imajı daha da değer kaybetmesin.
kendisi benim bugüne kadar gördüğüm en vizyoner galatasaray yöneticisi. bu vizyon çerçevesinden kendisinden transfer komitesini sistematikleştirilmesi ve bu işin yalnızca resmi transfer dönemlerinde değil, tüm yıl boyunca scouting çalışmalarıyla paralel sürdürülmesine yönelik bir organizasyonun yol gösterici rolünü üstlenmesini bekliyorum. galatasaray kurumsal kimliği altında transfer işlerini denetleyen, raporlayan ve karar veren bir mekanizma işletilmeli artık. böylece bu plan ve programsız aylar geçirmeler, transferin son haftası gece gündüz çalışıp pazarda talibi olmayan sporculara salça olma döneminin de bir sonu gelebilmeli.
ayrıca galatasaray'ın kurumsal imajı ve markalaşmayla ilgili de bir stratejiye ihtiyacı var. bu strateji merchandising, yayın havuzu, transfer pazarı ve kurumsal temsil aktivitelerini kapsamalı ve de yol gösterici olmalı. orta ve uzun vadeli bir kulüp politikası geleneği olmaması sebebiyle yönetimden yönetime değişkenlik gösteren faaliyetlerin genel boyutuyla önüne geçip, kurumsal ana hedefler doğrultusunda işleyen yönetim kadrolarına öncülük etmeli. böylece bugün bankalar birliği anlaşmasından çıkabilmek adına varını yoğuna koyan bu yönetimin emekleri de bundan iki yönetim sonra sorumluluğu üstlenecek x kişi ve ekibinin yeniden borçlanmasıyla heba olmayacaktır.
biliyorum, * türkiye'de bu yazdıklarım ütopyadan başka bir şey değil. fakat eğer bir değişim olacaksa buna galatasaray gibi vizyoner bir kurumda başlamak zorunda. yoksa bizim de sonumuz bugünün fenerbahce spor kulübü'dür.
hazır transfer stresi bitmişken, kendisinin de bu konuya kafa yorması gerektiğini düşünüyorum.
erden timur hedefleri olan ve işin strateji kısmına da kafa yoran birisi. ilk göreve geidiği dönemde yaptığı sunumlar ve verdiği kurumsallaşma demeçleri de bunun bir göstergesi. fakat nasıl olduysa zamanla bütün transfer süreçlerinin ihalesi onun üzerine kaldı.
bu kendisinin kişisel bilinirliği açısından faydalı olmakla birlikte - ki bugün her galatasaraylı, galatasaraydan konuşurken kendisinin adını da zikrediyor - imajını olumsuz etkileyebilecek riskleri barındırıyor. sezon başında gördüğümüz ve sezon ortasında da devam eden homurtular ve alınan futbolcuların değişken performansı sonrası çarmıha gerilen haliyle ilk kendisi oldu.
halbuki yine sezon başında kendisinin ağzından "biz seferden sorumluyuz, zaferden değil" sözlerini duyduğumda benim için her şey netleşmişti. fakat bizim memlekette alt metinler pek okunmadığından, kamuoyundaki algı çok farklı gelişti.
her ülkede olduğu gibi, türkiye'de de taraftar ve spor dünyası olayların içerisindeyken sağduyulu kalamayacak kadar duygusallaşıyor. bu duygusallığın* sonucu olarak da ilk eleştirilen daima erden timur olacaktır.
aynı sebeple eğer kendisi yeni yönetimde yer alacaksa * transfer işlerinde bu derece ön planda olmaması benim önerimdir. hatta mümkünse elini ayağını transfer işlerinden tamamen çekmesi gerekiyor ki imajı daha da değer kaybetmesin.
kendisi benim bugüne kadar gördüğüm en vizyoner galatasaray yöneticisi. bu vizyon çerçevesinden kendisinden transfer komitesini sistematikleştirilmesi ve bu işin yalnızca resmi transfer dönemlerinde değil, tüm yıl boyunca scouting çalışmalarıyla paralel sürdürülmesine yönelik bir organizasyonun yol gösterici rolünü üstlenmesini bekliyorum. galatasaray kurumsal kimliği altında transfer işlerini denetleyen, raporlayan ve karar veren bir mekanizma işletilmeli artık. böylece bu plan ve programsız aylar geçirmeler, transferin son haftası gece gündüz çalışıp pazarda talibi olmayan sporculara salça olma döneminin de bir sonu gelebilmeli.
ayrıca galatasaray'ın kurumsal imajı ve markalaşmayla ilgili de bir stratejiye ihtiyacı var. bu strateji merchandising, yayın havuzu, transfer pazarı ve kurumsal temsil aktivitelerini kapsamalı ve de yol gösterici olmalı. orta ve uzun vadeli bir kulüp politikası geleneği olmaması sebebiyle yönetimden yönetime değişkenlik gösteren faaliyetlerin genel boyutuyla önüne geçip, kurumsal ana hedefler doğrultusunda işleyen yönetim kadrolarına öncülük etmeli. böylece bugün bankalar birliği anlaşmasından çıkabilmek adına varını yoğuna koyan bu yönetimin emekleri de bundan iki yönetim sonra sorumluluğu üstlenecek x kişi ve ekibinin yeniden borçlanmasıyla heba olmayacaktır.
biliyorum, * türkiye'de bu yazdıklarım ütopyadan başka bir şey değil. fakat eğer bir değişim olacaksa buna galatasaray gibi vizyoner bir kurumda başlamak zorunda. yoksa bizim de sonumuz bugünün fenerbahce spor kulübü'dür.
