3863
galatasaray başkanlık koltuğunu kaldıramamıştır. genç, dinamik, kazandığımız 2000 uefa kupası döneminde dönemin başkanı kayınbabasının yanında sürece tanıklık etmesi, vizyoner söylemleri vs. gibi etmenlerden dolayı benim adıma bir şansı hak etmişti. o dönem 3 yıllık planlama adı altında vaad ettiği düşünceler ve yaz transfer sezonunun içinde bu düşünce paralelinde attığı adımlar gayet tutarlı ve sürdürülebilirliğini yakalayabilseydik devrim niteliğindeydi. hele hele şu ekonomik koşullarda bizi ülke sınırlarının çok ötesine geçirebilecek projeydi. nitekim güvenebileceği en bilindik adam kulüp efsanesi terim ile bu yola çıktı. yalnız aynı transfer sezonunda gedson fernandes sürecini oldukça yanlış yönetmesi bana göre hanesine yazılabilecek tek eksi idi.
bizim ülkede yönetici başkan tarzı tipler maalesef bu konjonktürde yürümez. kesinlikle cebi dolu, kasa kolaylığı sağlayacak biri olmalı. geldiğin yerde maaşlı çalışan kişi dışa bağımlı olur. bu durum bir çalışanı oldukça etkiler. etkilemez diyen yalan söyler. bu yüzden de en kritik yerlerde çoğu dış kararlara sessiz kaldı. ve kötü gidişatın içinden sıyrılmak için terim üzerinden kutuplaşarak süreci tamamen baltalamış oldu.
başkanlığa geldiği dönemden sadece 5 ay civarı bir süre sonrası terim’in istifası ile birlikte şirazesi iyice bozuldu. tabi dışarıya kedi olup, içeride birilerinin gazıyla altında ezilecek lafları da yapmaya başlayınca tüm ipleri kaybetti. zaten tüm vaad ettiği icraatlerden de bir çırpıda vazgeçerek, o sezonda vaadlerinin tam tersi ve rezil bir yarı transfer politikası dönemi geçirdikten sonra, üzerine bir analiz uzmanını guardiola’nın yardımcısı(!) etiketiyle ömründe muhtemelen bir daha göremeyeceği tarihi bir piyangoyu kazandırarak tabutuna son çiviyi kendi eliyle çakmış oldu.
herhalde kendi başkanlığı dönemi galatasaray tarihinde en rezil başkanlık dönemi olarak kabul edilebilir. ama yine de o dönemki gençleştirme projesinde payı olmadığını inkar etmek yanlış olur. halen ekmeğini yiyoruz. ama kafasındaki projeden sadece 4 ayda vazgeçmesi kabul edilebilir bir durum değil. demek ki terim faktörüne güvenerek bu kararı aldı ama arkasında duramadı hatta ilk fırsatta da bu düşünceleri bir çırpıda sattı. bu açıdan bakınca asla güven vermeyen ve arkasından gidilmeyecek bir karakter olarak hatıralarda anılmaya devam edecek.
bizim ülkede yönetici başkan tarzı tipler maalesef bu konjonktürde yürümez. kesinlikle cebi dolu, kasa kolaylığı sağlayacak biri olmalı. geldiğin yerde maaşlı çalışan kişi dışa bağımlı olur. bu durum bir çalışanı oldukça etkiler. etkilemez diyen yalan söyler. bu yüzden de en kritik yerlerde çoğu dış kararlara sessiz kaldı. ve kötü gidişatın içinden sıyrılmak için terim üzerinden kutuplaşarak süreci tamamen baltalamış oldu.
başkanlığa geldiği dönemden sadece 5 ay civarı bir süre sonrası terim’in istifası ile birlikte şirazesi iyice bozuldu. tabi dışarıya kedi olup, içeride birilerinin gazıyla altında ezilecek lafları da yapmaya başlayınca tüm ipleri kaybetti. zaten tüm vaad ettiği icraatlerden de bir çırpıda vazgeçerek, o sezonda vaadlerinin tam tersi ve rezil bir yarı transfer politikası dönemi geçirdikten sonra, üzerine bir analiz uzmanını guardiola’nın yardımcısı(!) etiketiyle ömründe muhtemelen bir daha göremeyeceği tarihi bir piyangoyu kazandırarak tabutuna son çiviyi kendi eliyle çakmış oldu.
herhalde kendi başkanlığı dönemi galatasaray tarihinde en rezil başkanlık dönemi olarak kabul edilebilir. ama yine de o dönemki gençleştirme projesinde payı olmadığını inkar etmek yanlış olur. halen ekmeğini yiyoruz. ama kafasındaki projeden sadece 4 ayda vazgeçmesi kabul edilebilir bir durum değil. demek ki terim faktörüne güvenerek bu kararı aldı ama arkasında duramadı hatta ilk fırsatta da bu düşünceleri bir çırpıda sattı. bu açıdan bakınca asla güven vermeyen ve arkasından gidilmeyecek bir karakter olarak hatıralarda anılmaya devam edecek.
