31
kapalı savunmayı açmak diye bir şey yok. yapılması gereken rakibin savunmasının dengeli şekilde yerleşmesine mani olmak. rakip kapandıktan sonra amatörce hatalar yapmazsa açamazsın. öyle hagi gelsin 40 metreden vursun, bir pasla üç kişiyi oyundan düşürsün falan yok, modern futbolda böyle oyuncular kalmadı artık.
bir maç tribünden özellikle dikkat edin, geriden oyun kurarken ileri dörtlüdekiler sürekli savunma arkasına koşu atıyorlar ama bizim defans onları asla uzun topla görmüyor. yani hızlı ve direkt toplarla pozisyon bulmak yerine topun kıymetini bilelim diyoruz. bunu kenara not edin.
biz topun kıymetini bilirken bir şekilde topu 3. bölgeye taşıyoruz. en azından bu konuda çok da fenadeğiliz. biz rakip sahaya yerleşince icardi, zaha, tete, kerem aynı anda ceza yayı hattı önünde top istiyorlar. onları ise en iyimser senaryoda 6 oyuncu + kaleci hatta bazen 7 oyuncu karşılıyor. arkadan da kimse süpriz koşu yapmazsa rakip tabii ki kapanıyor, alan ve adam paylaşımını düzgün yapıp boşluk vermiyor.
bu nedenle biz ileride pozisyon bulduğumuz vakit ceza sahası içi ve etrafında anlamsız bir kalabalık oluyor. sacha boey hücumda kazma değil ya da geçen sene bundesliga'da asistler yapan angelino bir anda sabri sarıoğlu'n dönüşmedi. kenardan ceza sahasına indiğimiz vakit savunma yerleşmiş oluyor. hücum oyuncularımız pas opsiyonu olamıyorlar. bu da rakip otobüs çektiği için değil, bizim hücum ediş şeklimizle alakalı.
mevcut 4-2-3-1'imizde kerem orta sahadan çok kopuk oynadığı için topu hızlı dolaştıramıyoruz. ofansif orta sahamızın daha gerilere gelip merkez orta sahadaki oyun kurulumuna dahil olup topu gezdirip kendi savunma oyuncusunu beraberinde getirip arada süpriz koşularla rakibin dengesini bozması gerekiyor. onun yerine kerem icardi ile dip dibe oynayıp verkaç 2'ye 1 falan yapmak istiyor. başarılı olursa ne ala, güzel goller ve asistler izliyoruz ama bu fırsatı rakipler çoğu maçta tanımıyor.
ayrıca takım aynı anda zaha ve tete'yi maalesef kaldırmıyor. ikisi de çizgi oyuncusu ve topla kat etmek isteyen oyuncular. ikisi de sahadayken çizgiye sıkışıyoruz. rakip beke bariz üstünlük kurabildikleri nadir durumlar haricinde etkisiz kalıyorlar. halbuki kerem solda oynadığı vakit çizgi yerine ceza sahası koşuları deniyor ve merkezin dengesini bozuyor, sağdan gelişen ataklarımızda icardi'ye alan açıyor. ziyech de oyun anlayışımız için ideal oyuncu değil ama onun da teknik kapasitesi ve uzaktan şutları farklı bir tehdit yaratıyor.
oyun kenara yığıldığında ne torreira ne de kaan ayhan bu oyuncuların yardımına gelip üçgen kurabilecek,ceza sahasına koşup atıp half space'den içeri topla dalabilecek adamlar değil, ofansif orta sahadan destek göremedikleri için onlar da mevkilerini terk etmek istemiyorlar. ofansif orta sahamız kenara desteğe geldiği vakitte de içeride icardi çok yalnız kalıyor. üstelik yay civarında dönen topu alacak kimse de olmuyor.
bu oyun anlayışımızda eğer böyle kanatlardann gideceksek kanat ve kanat bekimize destek 6-8 numaradan gelmeli. bunu dayı ve sergio bazen yapıyorlar ama onlar da kalite ve form olarak yetersizler. bazen icardi, 10 numarada oynayacaksa sık sık da kerem aktürkoğlu de geriye gelip top almalı, torreira savunma arkasına topsuz koşular yapmalı. kısacası takım daha dinamik olmalı ve rakibin dengesini bozacak şekilde oynamalı. rakibi dengesiz yakalamak sadece şok presle kazanılan toplarla olacak iş değil, top bizdeyken de bunu yapabileceğimiz bir formülümüz olmalı.
top ayağımızdayken çok ağır hücum ediyoruz, çok öngörülebilir bir takımız. takımımızda kimin nerede ne oynadığı o kadar net bir biçimde belli ki buna önlem alması da çok basit. rakipten top kapamadığımız sürece etkisiz kalıyoruz.
bizim maçlarda rakip otobüs çekiyormuş gibi gözüküp fenerbahçe maçlarında "adamı bomboş bıraktılar" "savunma evlere şenlik" gibi yorumlar sadece rakip hocaların "yatmasıyla" açıklanabilecek şeyler değil. mesela barış alper'in sol bek oynayıp topla soldan ceza yayına doğru kat edip şut açısı araması bile rakip savunma dengesini bozuyor. çünkü galatasaray'ın ezberlenmiş oyun planına uymayan farklı sıradışı bir durum. bu tarz farklı silah ve taktiksel varyasyonlar üzerine okan buruk'un daha fazla kafa yorması gerekiyor.
bir maç tribünden özellikle dikkat edin, geriden oyun kurarken ileri dörtlüdekiler sürekli savunma arkasına koşu atıyorlar ama bizim defans onları asla uzun topla görmüyor. yani hızlı ve direkt toplarla pozisyon bulmak yerine topun kıymetini bilelim diyoruz. bunu kenara not edin.
biz topun kıymetini bilirken bir şekilde topu 3. bölgeye taşıyoruz. en azından bu konuda çok da fenadeğiliz. biz rakip sahaya yerleşince icardi, zaha, tete, kerem aynı anda ceza yayı hattı önünde top istiyorlar. onları ise en iyimser senaryoda 6 oyuncu + kaleci hatta bazen 7 oyuncu karşılıyor. arkadan da kimse süpriz koşu yapmazsa rakip tabii ki kapanıyor, alan ve adam paylaşımını düzgün yapıp boşluk vermiyor.
bu nedenle biz ileride pozisyon bulduğumuz vakit ceza sahası içi ve etrafında anlamsız bir kalabalık oluyor. sacha boey hücumda kazma değil ya da geçen sene bundesliga'da asistler yapan angelino bir anda sabri sarıoğlu'n dönüşmedi. kenardan ceza sahasına indiğimiz vakit savunma yerleşmiş oluyor. hücum oyuncularımız pas opsiyonu olamıyorlar. bu da rakip otobüs çektiği için değil, bizim hücum ediş şeklimizle alakalı.
mevcut 4-2-3-1'imizde kerem orta sahadan çok kopuk oynadığı için topu hızlı dolaştıramıyoruz. ofansif orta sahamızın daha gerilere gelip merkez orta sahadaki oyun kurulumuna dahil olup topu gezdirip kendi savunma oyuncusunu beraberinde getirip arada süpriz koşularla rakibin dengesini bozması gerekiyor. onun yerine kerem icardi ile dip dibe oynayıp verkaç 2'ye 1 falan yapmak istiyor. başarılı olursa ne ala, güzel goller ve asistler izliyoruz ama bu fırsatı rakipler çoğu maçta tanımıyor.
ayrıca takım aynı anda zaha ve tete'yi maalesef kaldırmıyor. ikisi de çizgi oyuncusu ve topla kat etmek isteyen oyuncular. ikisi de sahadayken çizgiye sıkışıyoruz. rakip beke bariz üstünlük kurabildikleri nadir durumlar haricinde etkisiz kalıyorlar. halbuki kerem solda oynadığı vakit çizgi yerine ceza sahası koşuları deniyor ve merkezin dengesini bozuyor, sağdan gelişen ataklarımızda icardi'ye alan açıyor. ziyech de oyun anlayışımız için ideal oyuncu değil ama onun da teknik kapasitesi ve uzaktan şutları farklı bir tehdit yaratıyor.
oyun kenara yığıldığında ne torreira ne de kaan ayhan bu oyuncuların yardımına gelip üçgen kurabilecek,ceza sahasına koşup atıp half space'den içeri topla dalabilecek adamlar değil, ofansif orta sahadan destek göremedikleri için onlar da mevkilerini terk etmek istemiyorlar. ofansif orta sahamız kenara desteğe geldiği vakitte de içeride icardi çok yalnız kalıyor. üstelik yay civarında dönen topu alacak kimse de olmuyor.
bu oyun anlayışımızda eğer böyle kanatlardann gideceksek kanat ve kanat bekimize destek 6-8 numaradan gelmeli. bunu dayı ve sergio bazen yapıyorlar ama onlar da kalite ve form olarak yetersizler. bazen icardi, 10 numarada oynayacaksa sık sık da kerem aktürkoğlu de geriye gelip top almalı, torreira savunma arkasına topsuz koşular yapmalı. kısacası takım daha dinamik olmalı ve rakibin dengesini bozacak şekilde oynamalı. rakibi dengesiz yakalamak sadece şok presle kazanılan toplarla olacak iş değil, top bizdeyken de bunu yapabileceğimiz bir formülümüz olmalı.
top ayağımızdayken çok ağır hücum ediyoruz, çok öngörülebilir bir takımız. takımımızda kimin nerede ne oynadığı o kadar net bir biçimde belli ki buna önlem alması da çok basit. rakipten top kapamadığımız sürece etkisiz kalıyoruz.
bizim maçlarda rakip otobüs çekiyormuş gibi gözüküp fenerbahçe maçlarında "adamı bomboş bıraktılar" "savunma evlere şenlik" gibi yorumlar sadece rakip hocaların "yatmasıyla" açıklanabilecek şeyler değil. mesela barış alper'in sol bek oynayıp topla soldan ceza yayına doğru kat edip şut açısı araması bile rakip savunma dengesini bozuyor. çünkü galatasaray'ın ezberlenmiş oyun planına uymayan farklı sıradışı bir durum. bu tarz farklı silah ve taktiksel varyasyonlar üzerine okan buruk'un daha fazla kafa yorması gerekiyor.