2207
(bkz: there will be blood)
içinde bulunduğumuz yüzyılın en prime oyuncularından biri olan daniel day-lewis'in "bir insan oscar'ı nasıl alır?" sorusuna gelmiş geçmiş en net cevabı verdiği paul thomas anderson imzalı başyapıt. zaten 3 kez bu ödülü kaldırmış (bunu öyle 45 50 filmde oynayıp, her sene film çevirerek de yapmadığına dikkat çekmek isterim.) bir adamdan beklenen tam olarak bu.
herkese gelir mi bilmiyorum, ağır gelebilir ama filmdeki alt metinler ve dd lewis oyunculuğu tek başına izleme sebebi. olay örgüsü biraz karışık ilerliyor filmde, mümkün olduğunca spoiler vermeden konudan bahsetmek istiyorum:
1900'lerin başında amerika'da adeta ikinci bir altına hücum furyası yaşandı: petrol.
daniel plainview (dd lewis), hayatını daha çok kazanmaya adamış bir petrol arayıcısıdır. başlarda kendi sondajını kendi yapan daniel, zamanla kazandığı parayı değerlendirerek "petrolcü" olmuş ve işleri büyümüştür. inançsız, manipülatif, insanları etkisi altına kolay alabilen ve son derece karizmatik bu adam, oğluyla beraber (çocuk da 9-10 yaşında falan) petrol olan bölgeleri bulup bölge halkını ikna ederek petrolü çıkarır ve para kazanır.
birtakım olaylar sonucu dönemin petrol şirketi standart oil tarafından alınan bir arazinin yanında, küçük bir kasabaya yolu düşer daniel'ın. tabii tesadüfen düşmez, fakat oraları anlatacak değilim. kasabaya geldikten kısa bir süre sonra adeta bir "petrol okyanusunun" üstünde olduğunu fark eden bu hırslı adam, kasabanın büyük çoğunluğunu satın alıp kasaba halkına zenginlik vadeder. yalnız bu süreçte kasabanın yükselen genç rahibi eli ile yolları kesişen ve karşı karşıya gelme noktasına gelen daniel'ın hikayesi; burdan sonra din sömürüsü, aç gözlülük, yalan, acımasızlık, vefat, yükseliş, güç zehirlenmesi vb. bilimum olay ve duyguyla birleşip patlama noktasına doğru hızla ilerler.
2007 yapımı filmde daniel ve eli karakterleri esasında kapitalizm ve dini simgelemekte olup, bu iki olgunun esasında karşı karşıya dursa da aynı amaçla kullanılmasından halkın dinle uyutulmasına, kapitalizmin doğaya verdiği zararlara kadar pek çok mesaj içermekte. paul thomas anderson, çok başarılı imgeler ve alt metinler kullanmış. özellikle daniel karakterinin sürekli değişmekte olan halet-i ruhiyesi insan psikolojisini, aşağılık kompleksini, zarar verici düzeyde hırsı, acımasızlığı, saplantılı olma durumunu ve doyumsuzluğu muhteşem portrelemiş bence.
sinemaya ilgiliyseniz ve hala izlemediyseniz, kesinikle izlemeniz gereken bir yapıt there will be blood.
bonus: spoiler uyarısı!!!! (filmle ilgili en çok etkilendiğim 3 sahneyi yazacağım, izleyenler zaten anlayacaktır, izlemeyenler güzel spoiler yiyecektir. okuyup okumamak size kalmış sevgili sözlük.)
son spoiler uyarısı!!!!
daniel'ın vaftiz edildiği sahne, daniel'ın hw'ya malikanede yaptığı kovma konuşması ve tabii ki filmin sonunda bowling salonu sahnesi.
vaftiz ve kovma sahnelerinde daniel day-lewis'ten masterclass izliyoruz, özellikle vaftiz sahnesindeki "i've abandoned my child!" diye bağırırken suratının aldığı şekil, sesini kullanış biçimi, izleyiciye geçirmeyi başardığı duygular mükemmel.
son sahnede ise kapitalizm ve dinin ortak çıkarlara hizmeti, ikisinin de halktan nemalanması gibi tonla alt metin dışında en çok sevdiğim mesaj şu oldu: daniel "çakma peygamber" eli'yi bowling labutuyla öldürüyor. eğlence sektörünün dini saf dışı bıraktığı mesajı var ki amerika'da durum tam olarak böyle olmuştur. bana göre gerçekten muhteşem bir oyunculuk ve muhteşem mesajlar veren bir film. insana izledikten sonra bir şeyler kattığı kesin.
içinde bulunduğumuz yüzyılın en prime oyuncularından biri olan daniel day-lewis'in "bir insan oscar'ı nasıl alır?" sorusuna gelmiş geçmiş en net cevabı verdiği paul thomas anderson imzalı başyapıt. zaten 3 kez bu ödülü kaldırmış (bunu öyle 45 50 filmde oynayıp, her sene film çevirerek de yapmadığına dikkat çekmek isterim.) bir adamdan beklenen tam olarak bu.
herkese gelir mi bilmiyorum, ağır gelebilir ama filmdeki alt metinler ve dd lewis oyunculuğu tek başına izleme sebebi. olay örgüsü biraz karışık ilerliyor filmde, mümkün olduğunca spoiler vermeden konudan bahsetmek istiyorum:
1900'lerin başında amerika'da adeta ikinci bir altına hücum furyası yaşandı: petrol.
daniel plainview (dd lewis), hayatını daha çok kazanmaya adamış bir petrol arayıcısıdır. başlarda kendi sondajını kendi yapan daniel, zamanla kazandığı parayı değerlendirerek "petrolcü" olmuş ve işleri büyümüştür. inançsız, manipülatif, insanları etkisi altına kolay alabilen ve son derece karizmatik bu adam, oğluyla beraber (çocuk da 9-10 yaşında falan) petrol olan bölgeleri bulup bölge halkını ikna ederek petrolü çıkarır ve para kazanır.
birtakım olaylar sonucu dönemin petrol şirketi standart oil tarafından alınan bir arazinin yanında, küçük bir kasabaya yolu düşer daniel'ın. tabii tesadüfen düşmez, fakat oraları anlatacak değilim. kasabaya geldikten kısa bir süre sonra adeta bir "petrol okyanusunun" üstünde olduğunu fark eden bu hırslı adam, kasabanın büyük çoğunluğunu satın alıp kasaba halkına zenginlik vadeder. yalnız bu süreçte kasabanın yükselen genç rahibi eli ile yolları kesişen ve karşı karşıya gelme noktasına gelen daniel'ın hikayesi; burdan sonra din sömürüsü, aç gözlülük, yalan, acımasızlık, vefat, yükseliş, güç zehirlenmesi vb. bilimum olay ve duyguyla birleşip patlama noktasına doğru hızla ilerler.
2007 yapımı filmde daniel ve eli karakterleri esasında kapitalizm ve dini simgelemekte olup, bu iki olgunun esasında karşı karşıya dursa da aynı amaçla kullanılmasından halkın dinle uyutulmasına, kapitalizmin doğaya verdiği zararlara kadar pek çok mesaj içermekte. paul thomas anderson, çok başarılı imgeler ve alt metinler kullanmış. özellikle daniel karakterinin sürekli değişmekte olan halet-i ruhiyesi insan psikolojisini, aşağılık kompleksini, zarar verici düzeyde hırsı, acımasızlığı, saplantılı olma durumunu ve doyumsuzluğu muhteşem portrelemiş bence.
sinemaya ilgiliyseniz ve hala izlemediyseniz, kesinikle izlemeniz gereken bir yapıt there will be blood.
bonus: spoiler uyarısı!!!! (filmle ilgili en çok etkilendiğim 3 sahneyi yazacağım, izleyenler zaten anlayacaktır, izlemeyenler güzel spoiler yiyecektir. okuyup okumamak size kalmış sevgili sözlük.)
son spoiler uyarısı!!!!
daniel'ın vaftiz edildiği sahne, daniel'ın hw'ya malikanede yaptığı kovma konuşması ve tabii ki filmin sonunda bowling salonu sahnesi.
vaftiz ve kovma sahnelerinde daniel day-lewis'ten masterclass izliyoruz, özellikle vaftiz sahnesindeki "i've abandoned my child!" diye bağırırken suratının aldığı şekil, sesini kullanış biçimi, izleyiciye geçirmeyi başardığı duygular mükemmel.
son sahnede ise kapitalizm ve dinin ortak çıkarlara hizmeti, ikisinin de halktan nemalanması gibi tonla alt metin dışında en çok sevdiğim mesaj şu oldu: daniel "çakma peygamber" eli'yi bowling labutuyla öldürüyor. eğlence sektörünün dini saf dışı bıraktığı mesajı var ki amerika'da durum tam olarak böyle olmuştur. bana göre gerçekten muhteşem bir oyunculuk ve muhteşem mesajlar veren bir film. insana izledikten sonra bir şeyler kattığı kesin.