34
gerçekten başka bir şey bu çocuk. şutları ve paslarıyla kendini anında belli ediyor. yaşıtlarından ve hatta kendisinden 1-2 yaş büyük meslektaşlarından farklı.
benim bu çocuklarla ilgili en büyük endişem, yaptıklarıyla sosyal medyanın radarına girdiği anda başlıyor. öncelikle bu çocuğu sadece bizim izlediğimizi, geçen sene 16 yaşını doldurmadan a takımla maça çıkartan hocaların falan bu çocuktan haberi olmadığını sanıyoruz. işler iyi giderken pek akla gelmiyor ama, biraz tökezleme olsa "hoca mertens yerine berk oynasa daha iyi"ler başlıyor. "maçın sonucunu önceden bilmeliydin hoca, kerem demirbay ile yenileceğine berk ile yenil"...
bu çocuk bir üst seviyeye fizik ve mental olarak hazır mı, onun için doğru zaman mı demeden bak dortmund'da şu oynuyor, aha fransa'da 17lik adam estiriyor, uzağa gitme arda güler'i fenerbahçe oynattı diye diye bu konuda karar verecek kişilere baskı yapmaya başlıyoruz. belki sen haklısın, belki o haklı. bu konularda %100 bir hükum yok. ama bu işin sonucu karar vericinin kararına saygı duymamaya gidiyor.
hocalar da haliyle kendi kararını veriyor. sonrası "kaç kendini kurtar çocuk"lar, çocuğa dadanan menajerler, onların gazıyla daha pişmeden pat diye avrupa'ya gidiş ve sonrasında yurt içine bizden başka bir takıma dönüş.
bu filmi defalarca izlemiş biri olarak, artık yeni yetenek gördüğümde heyecanlanamıyorum bile. berk'i bu sene u19 takımıyla görünce, iki güne kalmaz "a takımda olmalı" şenliği başlar dedim. yetinmemişiz, "baskı yapalım, yangın yapalım, sosyal medya gücümüzle çocuğu a takıma alalım" başlamış.
bir hashtag açalım oyuncu aldırmayalım, başka bir hashtag maç esnasında oyuncu değişsin, şuraya yangın ile sağ açığa tete 11 başlar, bir yangın daha takım 3-5-2'ye döner şeklinde takımı başarıya ulaştıracağımızı düşünüyorsak vay bizim halimize, vay bu çocukların haline.
yangınlar, feryatlar, isyanlar başlamadan birkaç maç daha u19'da izleyip keyfini çıkarmak istediğim bir oyuncu berk. sonrasını sosyal medya halleder zaten.
benim bu çocuklarla ilgili en büyük endişem, yaptıklarıyla sosyal medyanın radarına girdiği anda başlıyor. öncelikle bu çocuğu sadece bizim izlediğimizi, geçen sene 16 yaşını doldurmadan a takımla maça çıkartan hocaların falan bu çocuktan haberi olmadığını sanıyoruz. işler iyi giderken pek akla gelmiyor ama, biraz tökezleme olsa "hoca mertens yerine berk oynasa daha iyi"ler başlıyor. "maçın sonucunu önceden bilmeliydin hoca, kerem demirbay ile yenileceğine berk ile yenil"...
bu çocuk bir üst seviyeye fizik ve mental olarak hazır mı, onun için doğru zaman mı demeden bak dortmund'da şu oynuyor, aha fransa'da 17lik adam estiriyor, uzağa gitme arda güler'i fenerbahçe oynattı diye diye bu konuda karar verecek kişilere baskı yapmaya başlıyoruz. belki sen haklısın, belki o haklı. bu konularda %100 bir hükum yok. ama bu işin sonucu karar vericinin kararına saygı duymamaya gidiyor.
hocalar da haliyle kendi kararını veriyor. sonrası "kaç kendini kurtar çocuk"lar, çocuğa dadanan menajerler, onların gazıyla daha pişmeden pat diye avrupa'ya gidiş ve sonrasında yurt içine bizden başka bir takıma dönüş.
bu filmi defalarca izlemiş biri olarak, artık yeni yetenek gördüğümde heyecanlanamıyorum bile. berk'i bu sene u19 takımıyla görünce, iki güne kalmaz "a takımda olmalı" şenliği başlar dedim. yetinmemişiz, "baskı yapalım, yangın yapalım, sosyal medya gücümüzle çocuğu a takıma alalım" başlamış.
bir hashtag açalım oyuncu aldırmayalım, başka bir hashtag maç esnasında oyuncu değişsin, şuraya yangın ile sağ açığa tete 11 başlar, bir yangın daha takım 3-5-2'ye döner şeklinde takımı başarıya ulaştıracağımızı düşünüyorsak vay bizim halimize, vay bu çocukların haline.
yangınlar, feryatlar, isyanlar başlamadan birkaç maç daha u19'da izleyip keyfini çıkarmak istediğim bir oyuncu berk. sonrasını sosyal medya halleder zaten.