1954
bazı yazarların galatasaraylılık ortak paydası sebebiyle herkesin benzer şeyleri düşündüğünü, aynı şeylere ak ya da kara dediğini, kendilerince erişilmez tevehhüm ettikleri şahıslara tıpkı onlar gibi elpençe divan durulduğunu, herkesin beyninin aynı işlediğini sandığı veya öyle olduğunu kabul ettiği yer. burası sözlüktür arkadaşlar, forum olsaydı da farkı olmazdı, herkes düşündüklerini tasannu ya da kendini farklı gösterme gayreti olmadan mümkün mertebe gayet de halisane bir surette yansıtmaya çalışır. çalışmalıdır. kimse kimsenin papağanı olmak zorunda olmadığı gibi birileri geriye kalanları bu doğrultuda zorlayamaz. aksini bekleyenler ne yazık ki hüsrana uğrayanlardan başkaları değildir.
galatasaray sözlük de diğer sözlükler gibi temelde insan dediğimiz varlığı konu alıyor. ancak galatasaray sözlük galatasaray'ı eksen alarak daha ziyade futbol gibi sınırlı bir alanda insanın izini sürüyor. tüm güçleriyle, zaaflarıyla, mukaddes yanı ve edna (en aşağılık) yanlarıyla insanı konu alıyor. kabaca rasyonel ve irrasyonel boyutları arasında denge telaşı ve kaygısında olan insanın en baskın tarafı ne yazık ki duygularından, zaaflarından, fobilerinden, nedensiz korkularından, önyargılarından oluşan irrasyonel tarafıdır. insan evet dostlar sanılanın aksine irrasyonel dürtülerin kucağında yapıp eden ve fakat rasyonel/akıllıca hareket ettiğini zanneden bir mahluktur. bu kabaca ayrımın ötesine de uzanarak insanı zanneden başka bir deyişle kendini kandıran varlık olarak nitelendirmek de mümkün. zira insanın hakikatın, gerçeğin bilgisine tüm unsurlarıyla birlikte mükemmel biçimde hakim ve hükümran değildir. insan ne yazık kendi naçiz varlığı üzerinde dahi pek az bir tasarruf kudretine sahip.
bu sebeplerle insanı en mükemmel biçimde formüle edip sonradan o formülasyona uygun bir kodifikasyon üretemeyiz. ve bu insandan da zannımıza uygun surette davranmasını, o surette olmasını bekleyemeyiz. bu kendini az da olsa tanıyamamak anlamına gelir. oysa kendisi hakkında cüz'i bir çabayla da olsa eğilen biri kendisini, zamanlara, hissiyatlarına göre değişen esas benini kavrayıverir. gençliği, çocukluğu ölmeyecekmiş gibi duran o bitimsiz arzularını, emellerini, yaşama isteğini hatırlar. bugünse önceki o efsane vaadeden dönemlere kıyasla fersah fersah uzakta olduğunu görür ve hatırladıklarını alaycı bir gülümsemeyle geçiştirip gider.
düşünme biçimi dahi manipülatiftir insanın örneğin. neyi neye göre düşünecek? hangi açıdan bakacak? geçmişteki tecrübelerin günümüze etkisine hangi ölçüde kıymet biçecektir? ya da önceden yaşanan kimi benzer olayların bugün de benzer neticeleri intaç edip etmeyeceğini nereden bilecektir? tarihin tekerrürden ibaret olmadığını insan benzer olduğunu sandığı kimi olayların sonuçlarının tekil, müstakil ve münferit olduğunu gördüğünde kavrar. her bir şeyin kendi temelleri, kurgusu, argümanları, bakış açısı bakımından geçerli olabileceğini de gördüğünde bir tercihle burun buruna kalır insan. neyi seçecektir? ya bu durumu görüp düşünmekten, anlamaktan, yorumdan kısacası belki de yaşamaktan vazgeçecektir ya da eksik veya yanlış olabileceğini bildiği halde bildiğini sandığı şeyleri kendinden başkalarına duyuracaktır. ortası yoktur. ya ataraxia ya da hata yapabileceğini bile bile düşünmekten, düşündüğünü ifadeden kaçınmamak. ataraxia'nın neticesi durgun suyun kokuşmasından farksızdır. durgun sudur ki bünyesinde bulunan mikroorganizmaların kokuşmasına, suyun gücünün tükenmesinin biricik failidir.
hal böyleyken herkesin aynı şeyleri söylemesini beklemek biraz çocukça olmuyor mu? herkesin yekpare biçimde örneğin a futbolcusuna sonsuzca methiyeler düzmesini ummak olmamışlık olmuyor mu?
galatasaray sözlük de diğer sözlükler gibi temelde insan dediğimiz varlığı konu alıyor. ancak galatasaray sözlük galatasaray'ı eksen alarak daha ziyade futbol gibi sınırlı bir alanda insanın izini sürüyor. tüm güçleriyle, zaaflarıyla, mukaddes yanı ve edna (en aşağılık) yanlarıyla insanı konu alıyor. kabaca rasyonel ve irrasyonel boyutları arasında denge telaşı ve kaygısında olan insanın en baskın tarafı ne yazık ki duygularından, zaaflarından, fobilerinden, nedensiz korkularından, önyargılarından oluşan irrasyonel tarafıdır. insan evet dostlar sanılanın aksine irrasyonel dürtülerin kucağında yapıp eden ve fakat rasyonel/akıllıca hareket ettiğini zanneden bir mahluktur. bu kabaca ayrımın ötesine de uzanarak insanı zanneden başka bir deyişle kendini kandıran varlık olarak nitelendirmek de mümkün. zira insanın hakikatın, gerçeğin bilgisine tüm unsurlarıyla birlikte mükemmel biçimde hakim ve hükümran değildir. insan ne yazık kendi naçiz varlığı üzerinde dahi pek az bir tasarruf kudretine sahip.
bu sebeplerle insanı en mükemmel biçimde formüle edip sonradan o formülasyona uygun bir kodifikasyon üretemeyiz. ve bu insandan da zannımıza uygun surette davranmasını, o surette olmasını bekleyemeyiz. bu kendini az da olsa tanıyamamak anlamına gelir. oysa kendisi hakkında cüz'i bir çabayla da olsa eğilen biri kendisini, zamanlara, hissiyatlarına göre değişen esas benini kavrayıverir. gençliği, çocukluğu ölmeyecekmiş gibi duran o bitimsiz arzularını, emellerini, yaşama isteğini hatırlar. bugünse önceki o efsane vaadeden dönemlere kıyasla fersah fersah uzakta olduğunu görür ve hatırladıklarını alaycı bir gülümsemeyle geçiştirip gider.
düşünme biçimi dahi manipülatiftir insanın örneğin. neyi neye göre düşünecek? hangi açıdan bakacak? geçmişteki tecrübelerin günümüze etkisine hangi ölçüde kıymet biçecektir? ya da önceden yaşanan kimi benzer olayların bugün de benzer neticeleri intaç edip etmeyeceğini nereden bilecektir? tarihin tekerrürden ibaret olmadığını insan benzer olduğunu sandığı kimi olayların sonuçlarının tekil, müstakil ve münferit olduğunu gördüğünde kavrar. her bir şeyin kendi temelleri, kurgusu, argümanları, bakış açısı bakımından geçerli olabileceğini de gördüğünde bir tercihle burun buruna kalır insan. neyi seçecektir? ya bu durumu görüp düşünmekten, anlamaktan, yorumdan kısacası belki de yaşamaktan vazgeçecektir ya da eksik veya yanlış olabileceğini bildiği halde bildiğini sandığı şeyleri kendinden başkalarına duyuracaktır. ortası yoktur. ya ataraxia ya da hata yapabileceğini bile bile düşünmekten, düşündüğünü ifadeden kaçınmamak. ataraxia'nın neticesi durgun suyun kokuşmasından farksızdır. durgun sudur ki bünyesinde bulunan mikroorganizmaların kokuşmasına, suyun gücünün tükenmesinin biricik failidir.
hal böyleyken herkesin aynı şeyleri söylemesini beklemek biraz çocukça olmuyor mu? herkesin yekpare biçimde örneğin a futbolcusuna sonsuzca methiyeler düzmesini ummak olmamışlık olmuyor mu?