4
işin aslına bakarsak, 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreçte yaşanan nadir mantıklı hadiselerden biri.
maçları şenkardeşler kıraathanesinden takip eden sıradan çinko karbon vatandaşın anlayabileceği şekilde anlatırsak, 3 temmuz sürecinde işin seyrini değiştiren ancak her biri usule aykırı olan 4 hata vardır.
- ilk takipler ve dinlemeler 2010 aralık ayı civarında başlıyor. doğru düzgün bir iddianame bile hazırlanmadan yapılan takip sonucunda kabaca "bu buraya gitmiş, bu bununla görüşmüş" tarzı bir not alma sonucu bir dosya oluşturulmaya başlanıyor.
- 6222 sayılı kanun'a şike ve teşvik ile ilgili cezai maddelerin eklenmesi nisan 2011'i buluyor. dinlemeler aralık 2010 gibi başlıyor, dosya bu arada "ne çıkarsa" metoduyla hazırlanıyor, nisan ayında bu dinlemelere/takibe takılan eylemlere hapis cezası verilmesine dair kanun çıkarılıyor ve temmuz ayında düğmeye basılıyor. usuldeki yanlışlığın temelini bu tersten akış oluşturuyor aslında.
- bu süreçte federasyon da işleri karıştıran bir hamle yapıyor. 6222 sayılı kanun değişir değişmez yapılması gereken meşhur 58. madde değişikliğini erteliyor. bu ihmalkarlık 3 temmuz'da olay patladığında federasyonun elini kolunu nereye sokacağını bilememesine sebep oluyor. günün sonunda iş hukuki yargılama ve sportif yargılamanın ayrılması gibi ucube bir yere bağlanıyor. üstelik bir buçuk yıl sonra gecikmeledi olsa yapılan bu zaruri değişiklik kamuoyunda yeni bir yanılgıya sebep oluyor.
- bir de dosyanın hazırlanması sırasında yapılan biraz hukuki biraz mantıken yanlışlıklar var. bunun en basit ve bilinen örneği fenerbahçe yönetim kuruluna gevşek de olsa hiyerarşik ilişkiye dayalı bir yapı etkiketi vurulup buradan bir suç örgütü teşkili hikayesi çıkarılması. ya da futbolcu ve menajerlerin hayatındaki bazı rutin görüşmelere dahi anlamlar yüklenmesi gibi...
bu 4 temel mantık hatası 3 temmuz sürecini usule aykırı bir hale getiriyor. bu hatalar 2007-2013 dönemine damga vuran pek çok büyük ve kritik etkisi olan soruşturmada da tekrarlanmış ve adeta bir yeni yargı sistemi inşa edilmiştir(!) gel gelelim 17-25 aralık ile başlayıp 15 temmuz 2016 ile sonuçlanan süreçte yaşanan konjektürel* değişimin neticesi olarak bu davaların komple çöpe atılıp itibarsızlaştırılması bir devlet politikası haline gelmiştir.
zeytinyağı'ndan hallice olan fenerbahçemiz de 3 temmuzdan beri önüne çıkan her trene bindiği gibi buna da binip "bize kumpas kurdular aha mahkeme de kabul etti" diyerek üste çıkmayı başarmıştır. sapla samanın karıştığı noktada, o dönemin savcılarının şeytanlaştırılması bir devlet politikası olduğundan bunun psikolojik şantıjını yapmaktan da geri durmamaktadırlar.
oysa bütün sorun önce dinleme yapılması, sonra şike faaliyetlerine rastlanılması, akabinde şikeye hapis cezası getirilip en sonunda bunun soruşturmasının yapılmasından ibarettir. şike şüphesi uyandırdığı için iddianamede yer alan ve "tape" olarak sayfa sayfa ortaya dökülenlerin tamamı gerçektir. alınan usulsüzlük kararları da bu gerçeklikle ilgili bir ifade içermemektedir. sadece yorumlamaya dair bazı eleştiriler bulunmaktadır.
alakalı olarak;
(bkz: fenerbahçe zeytinyağı)
(bkz: general harrington kupası)(u: ülkesini işgale gelen komutanın giderayak gönlünü eğlemek için maça çıkıp milli mücadele diye satmaya çalışmak)
maçları şenkardeşler kıraathanesinden takip eden sıradan çinko karbon vatandaşın anlayabileceği şekilde anlatırsak, 3 temmuz sürecinde işin seyrini değiştiren ancak her biri usule aykırı olan 4 hata vardır.
- ilk takipler ve dinlemeler 2010 aralık ayı civarında başlıyor. doğru düzgün bir iddianame bile hazırlanmadan yapılan takip sonucunda kabaca "bu buraya gitmiş, bu bununla görüşmüş" tarzı bir not alma sonucu bir dosya oluşturulmaya başlanıyor.
- 6222 sayılı kanun'a şike ve teşvik ile ilgili cezai maddelerin eklenmesi nisan 2011'i buluyor. dinlemeler aralık 2010 gibi başlıyor, dosya bu arada "ne çıkarsa" metoduyla hazırlanıyor, nisan ayında bu dinlemelere/takibe takılan eylemlere hapis cezası verilmesine dair kanun çıkarılıyor ve temmuz ayında düğmeye basılıyor. usuldeki yanlışlığın temelini bu tersten akış oluşturuyor aslında.
- bu süreçte federasyon da işleri karıştıran bir hamle yapıyor. 6222 sayılı kanun değişir değişmez yapılması gereken meşhur 58. madde değişikliğini erteliyor. bu ihmalkarlık 3 temmuz'da olay patladığında federasyonun elini kolunu nereye sokacağını bilememesine sebep oluyor. günün sonunda iş hukuki yargılama ve sportif yargılamanın ayrılması gibi ucube bir yere bağlanıyor. üstelik bir buçuk yıl sonra gecikmeledi olsa yapılan bu zaruri değişiklik kamuoyunda yeni bir yanılgıya sebep oluyor.
- bir de dosyanın hazırlanması sırasında yapılan biraz hukuki biraz mantıken yanlışlıklar var. bunun en basit ve bilinen örneği fenerbahçe yönetim kuruluna gevşek de olsa hiyerarşik ilişkiye dayalı bir yapı etkiketi vurulup buradan bir suç örgütü teşkili hikayesi çıkarılması. ya da futbolcu ve menajerlerin hayatındaki bazı rutin görüşmelere dahi anlamlar yüklenmesi gibi...
bu 4 temel mantık hatası 3 temmuz sürecini usule aykırı bir hale getiriyor. bu hatalar 2007-2013 dönemine damga vuran pek çok büyük ve kritik etkisi olan soruşturmada da tekrarlanmış ve adeta bir yeni yargı sistemi inşa edilmiştir(!) gel gelelim 17-25 aralık ile başlayıp 15 temmuz 2016 ile sonuçlanan süreçte yaşanan konjektürel* değişimin neticesi olarak bu davaların komple çöpe atılıp itibarsızlaştırılması bir devlet politikası haline gelmiştir.
zeytinyağı'ndan hallice olan fenerbahçemiz de 3 temmuzdan beri önüne çıkan her trene bindiği gibi buna da binip "bize kumpas kurdular aha mahkeme de kabul etti" diyerek üste çıkmayı başarmıştır. sapla samanın karıştığı noktada, o dönemin savcılarının şeytanlaştırılması bir devlet politikası olduğundan bunun psikolojik şantıjını yapmaktan da geri durmamaktadırlar.
oysa bütün sorun önce dinleme yapılması, sonra şike faaliyetlerine rastlanılması, akabinde şikeye hapis cezası getirilip en sonunda bunun soruşturmasının yapılmasından ibarettir. şike şüphesi uyandırdığı için iddianamede yer alan ve "tape" olarak sayfa sayfa ortaya dökülenlerin tamamı gerçektir. alınan usulsüzlük kararları da bu gerçeklikle ilgili bir ifade içermemektedir. sadece yorumlamaya dair bazı eleştiriler bulunmaktadır.
alakalı olarak;
(bkz: fenerbahçe zeytinyağı)
(bkz: general harrington kupası)(u: ülkesini işgale gelen komutanın giderayak gönlünü eğlemek için maça çıkıp milli mücadele diye satmaya çalışmak)