1184
gün itibarı ile bir yaşını daha eskitmiş olan biricik kaptanımız.
15 sene önce* bu zamanlar forumlarda kulaktan kulağa yayılan bir efsaneydi, "basket takımında bir kız varmış" diye başlayan cümleler eşliğinde. renkli, kameralı ama tuşlu telefonlardan bugünkü android makinelere geçiş sürecinde nedense herkesin elinde bulunan dijital makinelerde en çok fotoğrafı çekilen insanlardandır muhtemelen. zaten o makinelerin bir diğer kullanım alanı da "nasıl çalışıyor bu alet" temalı, yemek yiyen arkadaşının ağzını yüzünü zoom yapılan saçma sapan pozlardan 550 karelik albüm yapıp facebook'a yüklemekti. facebook'un doğum sancılarının yaşandığı o günleri hatırlayanların gözünde bu birbirinden acıklı albümler de belirecektir bunu okuyunca...
kızların metin oktay'ı diye çıktığı yolda o bugün artık ışıl alben oldu. galatasaraylılığıyla, basketboluyla, kupalarıyla, sporcu ahlağıyla, içinde her canlıya ayıracak bir yer olan kocaman kalbiyle tarihe mal olalı çok oldu. hala daha da tarihi yazmaya devam ediyor. 6 şubat 2023 galatasaray'ın paylaştığı destek çağrısı sonrası günlerce stadda çalışmalarda yer aldı. yeri geldi gelen malzemeleri koliledi, yeri geldi güncel ihtiyaç listesini paylaştı, yeri geldi yardımları teşvik etmek için kendince farkındalık yaratmaya çalıştı. deprem bölgesindeki diğer canlıları da unutmadı, yeminden taşıma kutusuna kadar ne gönderebiliyorsa gönderdi. yetmedi gitti evindeki belki de manevi değeri en yüksek şey olan euroleague şampiyonluğunda giydiği formayı açık arttırmaya koydu, birkaç depremzede aile bir süre de olsa çadırda değil de konteynırdan bozma prefabrik bir yapıda kalabilsin diye...
neyse ki formayı dinçer azaphan aldı da galatasaray müzesi'ne bağışladı. en azından forma hak ettiği bir yere gitti...
yine bundan 15 sene önce tribünlerin sevgilisi cümlesinin tribünler kısmındaki yüzlerce binlerce adamdan biriydim. kariyerindeki dalgalanmalar boyunca, "bıraksın bu işleri maçtan önce üçlü çektirsin sadece" noktasına gelinen zamanlarda bile inanmaktan vazgeçmeyen azınlıktaydım. 2 defa patlamış diziyle avrupa'nın zirvesine çıkarken herkesin mutluluğuna ek olarak bir parça da gurur vardı. sonra yine buralardan yazılmış bir yazı sonrası yaşananlarla şanslı bir hayran oldum. eurocup şampiyonluğuyla biten 2018 sezonu sonrası biraz daha farklı bir noktaya geldik, 2020 yazında "bizim başlatmadığımız ama bizim bitirdiğimiz" şube içi kavgalar sonrası daha da farklı bir noktaya geldik...
artık biraz da milletle dalga geçmek için "en ünlü arkadaşım" diyebileceğim bir noktaya geldi. "sen şubeyle ilgili bu kadar şeyi nasıl bilebiliyorsun anlamıyorum" ile başlayan hikayede canını sıkan off record ne varsa "durup da bunu sağda solda anlatmazsın" diye içini dökmesiyle bazı açılardan sırdaş bile denebilir...
bundan 15 sene önce bir kare fotoğraf muhtemelen hayatım boyunca unutamayacağım bir anı olurdu. şu an bir tuş uzaklıkta olması hakikaten bizim gibi doksanların çocukları için bulunmaz bir nimet...
neyse bu kadar nesnel bilgi yeter, malum sözlük formatı...
iyi ki doğdun be bandieramız...
bu akşam ispanya deplasmanında başarılar...
15 sene önce* bu zamanlar forumlarda kulaktan kulağa yayılan bir efsaneydi, "basket takımında bir kız varmış" diye başlayan cümleler eşliğinde. renkli, kameralı ama tuşlu telefonlardan bugünkü android makinelere geçiş sürecinde nedense herkesin elinde bulunan dijital makinelerde en çok fotoğrafı çekilen insanlardandır muhtemelen. zaten o makinelerin bir diğer kullanım alanı da "nasıl çalışıyor bu alet" temalı, yemek yiyen arkadaşının ağzını yüzünü zoom yapılan saçma sapan pozlardan 550 karelik albüm yapıp facebook'a yüklemekti. facebook'un doğum sancılarının yaşandığı o günleri hatırlayanların gözünde bu birbirinden acıklı albümler de belirecektir bunu okuyunca...
kızların metin oktay'ı diye çıktığı yolda o bugün artık ışıl alben oldu. galatasaraylılığıyla, basketboluyla, kupalarıyla, sporcu ahlağıyla, içinde her canlıya ayıracak bir yer olan kocaman kalbiyle tarihe mal olalı çok oldu. hala daha da tarihi yazmaya devam ediyor. 6 şubat 2023 galatasaray'ın paylaştığı destek çağrısı sonrası günlerce stadda çalışmalarda yer aldı. yeri geldi gelen malzemeleri koliledi, yeri geldi güncel ihtiyaç listesini paylaştı, yeri geldi yardımları teşvik etmek için kendince farkındalık yaratmaya çalıştı. deprem bölgesindeki diğer canlıları da unutmadı, yeminden taşıma kutusuna kadar ne gönderebiliyorsa gönderdi. yetmedi gitti evindeki belki de manevi değeri en yüksek şey olan euroleague şampiyonluğunda giydiği formayı açık arttırmaya koydu, birkaç depremzede aile bir süre de olsa çadırda değil de konteynırdan bozma prefabrik bir yapıda kalabilsin diye...
neyse ki formayı dinçer azaphan aldı da galatasaray müzesi'ne bağışladı. en azından forma hak ettiği bir yere gitti...
yine bundan 15 sene önce tribünlerin sevgilisi cümlesinin tribünler kısmındaki yüzlerce binlerce adamdan biriydim. kariyerindeki dalgalanmalar boyunca, "bıraksın bu işleri maçtan önce üçlü çektirsin sadece" noktasına gelinen zamanlarda bile inanmaktan vazgeçmeyen azınlıktaydım. 2 defa patlamış diziyle avrupa'nın zirvesine çıkarken herkesin mutluluğuna ek olarak bir parça da gurur vardı. sonra yine buralardan yazılmış bir yazı sonrası yaşananlarla şanslı bir hayran oldum. eurocup şampiyonluğuyla biten 2018 sezonu sonrası biraz daha farklı bir noktaya geldik, 2020 yazında "bizim başlatmadığımız ama bizim bitirdiğimiz" şube içi kavgalar sonrası daha da farklı bir noktaya geldik...
artık biraz da milletle dalga geçmek için "en ünlü arkadaşım" diyebileceğim bir noktaya geldi. "sen şubeyle ilgili bu kadar şeyi nasıl bilebiliyorsun anlamıyorum" ile başlayan hikayede canını sıkan off record ne varsa "durup da bunu sağda solda anlatmazsın" diye içini dökmesiyle bazı açılardan sırdaş bile denebilir...
bundan 15 sene önce bir kare fotoğraf muhtemelen hayatım boyunca unutamayacağım bir anı olurdu. şu an bir tuş uzaklıkta olması hakikaten bizim gibi doksanların çocukları için bulunmaz bir nimet...
neyse bu kadar nesnel bilgi yeter, malum sözlük formatı...
iyi ki doğdun be bandieramız...
bu akşam ispanya deplasmanında başarılar...