• 74
    “kaçmak” fiilinin bir çekimi.

    tdk’ya göre kaçmak: https://gss.gs/c4h.jpeg

    bazı şeyleri ifade etmek gerçekten zor şu durumda, ülkedeki bu siyasi iklimde. hele ki başımızda; kendilerinin yetersizliğini dile getiren mağdur insanlara, o mağdur insanlara üzülüp yardım etmek için çabalayan insanlara “şerefsizler” diyerek parmak sallayanlar varken.

    hani böyle vahim olaylarda hep “devletin şefkat eli” konuşulurdu, bilenler bilir. 2023 yılı türkiye’sinde uzmanlarına göre 1000 yılda bir gerçekleşecek bir felaket yaşamamıza rağmen biz o alışılagelmiş kavramdaki “şefkat elini” sadece “parmak sallama” olarak gördük, en üst mevkiden. daha altlara doğru indiğimizde daha büyük rezillikler, daha büyük yanlışlar da halen söz konusu ama, başka zamana.

    peki bu “kaçmak” fiilinin farklı bir çekimi ile birlikte bu kadar derin mevzular özdeşleştirilebiliyor?

    çünkü bir insan (gerçi burada insan doğru tabir mi bilemiyorum ama) sadece menfaati için (menfaat de doğru tabir mi bundan da emin değilim bak) sevmediği insanların yanında duruyorsa o menfaati sağlayamadığı an oradan gitmez sadece, oradan kaçar. gitmek hafif kalan bir fiil çünkü bu duruma.

    hele ki insan sevmediği kişilerden yalanla, dolanla, iftirayla ve o insanların canlarına defaatle kast ederek menfaat elde etmişse sadece “gitmek” fiili durumu kurtarmayacaktır.

    kaçmak diyince de akıla gelen şey (en azından bende) bir filmden bir kare oluyor. büyük üstad şener şen’in “kibar feyzo” filminde köylünün ayaklanmasını duvar yazıları ile görünce kaçışı var ya hani, ayakları (afedersiniz ama) götüne vura vura kaçması. bilmiyorum, kaçmak fiili bende hep o görüntüyü canlandırıyor. güç sahibi, gücü kaybetmeye başladığını, o güçten faydalanarak ezdiği insanların ona karşı ayaklandığını görünce topukları vura vura kaçıyor. şahane bir görselleştirme bence. trajikomik tiyatrallıkla insanların aklına kazınan bir an yaratılmış işte.

    şimdi biraz geriye gideceğiz, 1999 yılına. ülkemizin yaşadığı bir diğer felakete. çoğumuz gençtik, çocuktuk belki. çoğumuz hatırlamıyorduk, öğrendik. hatırlayanlar zaten unutmamıştı da, hatırlamayanlar ya da bilmeyenler de öğrendi bunu. (ben yazarken zorlanıyorum ama) o gün çadır çadır gezerek “nerede bu devlet” yangınını körükleyen siyasiler bugün “siyaseti alet etmeyin, şerefsizler” diyerek parmak sallıyor. o gün gelişmiş bir siyasi hareketin vekili, bugün yıkılan şehirlerden birisinde kardeşinin tapu kadastro müdürlüğü yaptığını gizleyebilmek için çıkıp “şov yapmayın” diyerek şov yapıyor.

    hele ki 1999’da olmuş bir depremde o gün gazeteci olan bugünün “ittifak tüm gücüyle sahadadır” diyerek bu olayı siyasileştirmenin fitilini ateşleyen parti sözcüsü bir yazı yazmış. al bugün gazetede yayınla aynı yazıyı, gazete çıkmadan şafak operasyonu ile alırlar insanı.

    neyse, dağılmasın. çok konu var ve gerçekten içimden geldiği gibi yazsam her şeyi bırakın sözlüğü ülkedeki interneti bile kapatırlar.

    bugün bu deprem enkazına 60 saat kadar sonra ancak doğru düzgün müdahale edebilenlerin birlikte yürüdüğü eskinin cemaati sonradan terör örgütü olan bir “paralel devlet yapılanması” vardı. adına şimdilerde fetö demeye başladılar, o dönem liderine feto dendiğinde cansiperhane savunmaya bile geçiyorlardı. onlara çekilen operasyon sonrasında bugün ülkeyi yöneten kişi bir mitingde “bunların akıllı olanları kaçtı, salakları kaldı burada” demişti, bilmem hatırlar mısınız?

    2023 sonunda da muhtemelen biz aynı tabloyu görüp aynı sözü söyleyeceğiz. akıllı olanları kaçacak, salakları burada kalacak.

    peki sevmedikleri bu ülkenin insanlarından onlar kaçınca biz ne yapacağız asıl?
App Store'dan indirin Google Play'den alın