• 265
    kayseri'de yaşıyorum. 14 katlı bir binanın 10. katındayız. kayseri'nin deprem bölgesi olmadığını da sürekli akılda tutarak gece olan depremleri olabildiğince sakin karşıladık. çocuklar uyanmadı bile sallantıda. depremler bitince yine de binanın dışına çıktık. tüm site dışardaydı. aylardır yağmayan, neden yağmadığı sorgulanan kar ise sanki bu geceyi beklemiş gibi çok ama çok fazla yağıyordu. o ilk andan itibaren aklımda, aklımızda hep şu vardı: "biz bu depremi böyle yaşadıysak, kim bilir merkez üstü nasıl yaşadı?". biraz dışarıda vakit geçirdikten sonra, çocuklar da daha fazla üşümesin diye eve döndük. biraz uyuduk. uyandık. çocuklardan gizli gizli haberlere baktık. dişçide randevum vardı. hanımı ve kızları da götürdüm yanımda. dişçiden dönerken markete uğradık. evin önüne geldik. aklımızda hep artık artçı depremler olur, onlar da kayseri'yi fazla etkilemez düşüncesi vardı. asansöre bindik. 9. kata geldiğimizde asansör zıplamaya başladı. hanımla göz göze geldik. inşallah kapı açılır diye duaya başladım. kapı açıldı. bina beşik gibi sallanıyordu. anahtarı deliğe zar zor soktum. büyük kıza (4 yaşında) "kızım ayakkabını çıkarmadan salona koş" diye bağırdım. sürekli "neden çıkarmıyorum, neden koşuyoruz baba" sorularına cevap veremedim. yemek masanın altına çaresizce girdik. ben hayatımda kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim başka hiçbir an yaşamadım. bir taraftan büyük kız ağlamaya başladı. o kadar çok sallanıyorduk ki dedim buraya kadarmış. deprem bitti, binanın sallanması bitmedi. hani zamanın göreliliği meselesi tam da böyle durumlarda daha belirgin oluyor. belki 1-2 dakikalık zaman bir ömür gibi bitmek bilmedi. sonrasında asansörden mi insek, merdivenleri mi kullansak ikilemi. asansöre bindik. büyük kız binmek istemedi. baba merdivenden gidelim, dedi. 20'ye kadar say kızım, 20 olmadan inmiş olacağız, dedim. indik. şimdi bunları yazarken bile elim ayağım, titriyor. 17 ağustos'u, 12 kasım düzce depremini yaşamış biri olarak ben hayatımda bu kadar uzun ve kötü depremleri hiç yaşamadım. apartmanın her yerinde çatlaklar var. sıva çatlağı mıdır, derin çatlak mıdır, bilmiyoruz. denetçileri bekliyoruz. deprem sonrası ilk iki gün iş yerimde (üniversite) kaldık. şimdi hanımın memleketine geldik. buraya gelmeden önce, çocuklarda sürekli yanımızda olduğundan, bütün olanları onlara hissettirmemek için doğru düzgün olan biteni takip edememiştim. dün geceden beri sürekli haberleri izliyorum. insan kurtulduğuna, kendine birşey olmadığına sevinemiyor. ben çocuklarımı kurtardım, benim çocuklarıma birşey olmadı ama bir sürü çocuk öldü, düşüncesi içimi yiyip bitiriyor. maddi bir yardımın ötesinde birşey yapamamak da içimi acıtıyor.
    hepimizin başı sağolsun. yineliyorum, biz bile bu derece travmatik yaşadıysak bu depremi, yıkıcı olan şehirlerdeki insanları düşünemiyorum bile. hepimizin tekrar başı sağolsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın