152
ligteki 9'da 9'luk seri takımda olduğu gibi taraftarda da elbette ki bir özgüven ve rahatlık (gevşeme) yarattı. bundan dolayı takımın takviyeye ihtiyaç duymadığı düşüncesine sahip olanların sayısı artmaya başladı ancak bu fikre katılmıyorum.
gözden kaçırılan bazı hususlar var. birincisi, iç saha oyunumuz tıkanık durumda. son haftalarda bu tıkanıklık iyice arttı. sorun sadece galibiyetlerin özellikle iç sahada tek farklı skorlarla gelmesi üzerinden okunmamalı. mevcut oyuncu grubumuzun kilit adamları saha içerisinde pasifize edildiğinde, topu rakip yarı alana götürmekte çok zorlanıyoruz arena'da. götürdüğümüz nadir anlarda da atağı olgunlaştıracak pas tercihleri çok kötü oluyor. bu sezon başından beri görülen net bir sorun. bu sorunun yaşanmadığı bir iç saha maçı yok, hatayspor maçı dahil. uzatma anlarında iki dakikada 2 gol bulmasaydık soyunma odasına 1-0'la gidecek ve ikinci yarı yine çok zorluk çekecektik. takım sürekli bu sıkıntıyı çekmekte ancak şu ana kadar bu sıkıntıya rağmen maçları kazanarak bitirebilmekteyiz. fakat "bundan sonra da bir şekilde kazanırız" diyemeyiz, dememeliyiz. çünkü ligte henüz kızışan hiçbir şey yok. şampiyonluk yarışında da, ligte kalma mücadelesinde de şu an bütün kartlar açık. her şey ortada. şampiyonluk yarışı ve ligte kalma mücadelesi kızıştığı zaman, bu hücuma çıkmakta yaşanan tıkanıklık başımıza dert açar. gol bulmakta çok daha fazla zorlanırız, ıcardi her maç oynasa bile. galatasaray'ın mevcut kadrosunda olmayan, rakibe tehdit edici daha farklı özelliklere sahip bir hücum oyuncusu şart. bu takviye set oyununda hücum kalitesi ve tekniği elimizdekilerden daha iyi bir kanat oyuncusuyla da olabilir; sprinter özelliği üst düzey ve rakip savunmanın arkasına sürekli koşu tehdidi gösterecek güçlü bir kanat-forvetle de olabilir. ama hücum hattımız güçlenmeli. atak yaparken repetuarımız daha geniş olmalı.
hücum hattı 1 oyuncu isterken, bence defans hattı 2 oyuncu istiyor. içeride ve dışarıda tek farklı galibiyetlerimizin kilit noktası nelsson-abdülkerim hattı (ve elbette arkalarında oynayan muslera). bu tandemin ikamesi takımımızda hiçbir şekilde yok. "3.stoperde altyapıdan çıkan emin'e güvenemeyecek miyiz, güvenmeliyiz" noktasında çok görüş var ama bu görüşü desteklemem mümkün değil. emin'in iyi bir futbolcu olduğunu düşünsem 3.stoper olarak değil, ilk 11 oyuncusu olarak bile güvenirim ama emin iyi bir oyuncu değil. hızı, tekniği, oyun görüşü 10 üzerinden 5'lik; özgüveni 10 üzerinden 9'luk bir oyuncu. ne gibi sıkıntılar yaratabileceğinin sinyalini alanyaspor ile oynadığımız kupa maçı verdi. bu sinyal yanarken sorunu çözersek sıkıntı çekmeyiz ama bu sinyali görmezden gelip "altyapımızdan emin oynar" şeklinde konuya yaklaşırsak, en ufak bir ceza/sakatlık durumunda başımız yanar. ligte ilkbaharda, mevcut bulunduğumuz aylardaki gibi oynanmayacak maçlar. her şey çok sertleşmiş olacak. emin bayram'la çok sıkıntı yaşarız. ross'la falan da olmaz. maç tecrübesi olan olan, 30'lu yaşlarında bir stoperle 1,5 yıllık sözleşme imzalamak kesin çözüm olur soruna. çünkü galatasaray'da şu an stoperler ikiye ayrılıyor: bir tarafta nelsson ve abdülkerim; diğer tarafta emin, ross ve metehan. sayıca çok evet ama aralarındaki kalite farkında da uçurum var. mesele yaş veya altyapı kökeni değil. mesele kalite. as iki stoperle, yedek üç stoper arasındaki kalite farkı bu kadar büyük iken; tek yapabileceğimiz şey as stoperlerimizin sakatlanmaması veya cezalı duruma düşmemesi için dua etmek olmamalı. bu sorunu çözmeliyiz.
defansa gereken ikinci takviye noktasında ise stoper havuzumuza dair ne söylüyorsam, sol bek pozisyonu için de aynısını söyleyebilirim. benim gözümde emre taşdemir diye bir futbolcu yok galatasaray'da. istikrarlı oynayamaz çünkü emre. oynasa da çok önemli değil çünkü defansif meziyetleri çok sınırlı emre'nin. sakatlık problemini de, defansif becerilerini de galatasaray çatısı altında 4 sene boyunca izledim. gördüm. "önümüzdeki 4 ay belki başka olur" diye düşünmeye çalışmak benim mantığıma ters. ayrıca en büyük övgüleri aldığı antalyaspor maçıyla ilgili de birkaç gündür "ben başka maç mı izledim acaba tribünde" sorusunu kendime yöneltmeye başladım. emre hücumda fena değildi evet ama defansta yine bildiğimiz emre'ydi. çok fazla zorlamayan bir antalyaspor karşısında defansta sıkıntı çeken emre ile, eğer sakatlanmazsa, 5 şubat'ta trabzonspor maçına çıkmaya razı olan varsa bilemem. ama ben razı değilim. başka kim var solda? sakatlıktan nasıl döneceğini bilmediğimiz kazımcan, sol bek olmayan ve benim sol bekte kadıköy hariç hiç beğenmediğim dubois ve tamamen gözden çıkarılan van aanholt. sayıca çok oyuncu, nicelik mevcut burada. ama nitelik ne kadar mevcut, bence şu an cevabı verilemeyecek bir soru. "emre idare eder, dubois idare eder; ne gerek var transfere" bakış açısıyla karar verirsek, mart-nisan ayları geldiğinde "ah keşke devre arası transfer dönemine dönebilsek" diyeceğiz. şampiyonluk yarışında, yarışın en kızıştığı haftalarda bize idare edecek performans yetmez. hoş; emre ve dubois bence idare dahi edemiyorlar sol tarafı. kazandığımız için takımın tamamına yönelik bir hoşgörü ve her futbolcumuzun iyi oynadığı yönünde bakış açısı hakim taraftarda ama kaybettiğimiz anda yetersizlikleri çok göze batacak bu isimlerin. zamanın geri dönüşü de olmayacak. içinde bulunduğumuz transfer mevsimi bir kez yaşanacak bu sezon, ikincisi yok. olmayacak.
şampiyonluk yarışında başımız ağrımasın isteniyorsa, 3 oyuncu transferi (takviyesi daha doğrusu) mutlaka yapmalıyız. şampiyonluk yarışının (aynı şekilde küme düşme mücadelesinin) net olarak yaşanmadığı bir dönemde dahi gözüken tıkanıklıklarımız ve yetersiz bölgelerimiz var. beklersek, 1-2 ay sonra bu noktalardan büyük zaafiyetler yaşayacağız. bu zaafiyeti yaşamak istemiyorsak; kazanırken, öndeyken sorunları halının altına süpürmemeli ve üstüne gitmeliyiz. idare etmekle, altyapıya yönelmekle halledilebilecek konular değil bunlar. zararlı çıkarız bu yöntemlerin sonunda. sorunu çözmeliyiz. takım içinden çözemediğimize göre (bu aşikar), transferle çözmeliyiz.
gözden kaçırılan bazı hususlar var. birincisi, iç saha oyunumuz tıkanık durumda. son haftalarda bu tıkanıklık iyice arttı. sorun sadece galibiyetlerin özellikle iç sahada tek farklı skorlarla gelmesi üzerinden okunmamalı. mevcut oyuncu grubumuzun kilit adamları saha içerisinde pasifize edildiğinde, topu rakip yarı alana götürmekte çok zorlanıyoruz arena'da. götürdüğümüz nadir anlarda da atağı olgunlaştıracak pas tercihleri çok kötü oluyor. bu sezon başından beri görülen net bir sorun. bu sorunun yaşanmadığı bir iç saha maçı yok, hatayspor maçı dahil. uzatma anlarında iki dakikada 2 gol bulmasaydık soyunma odasına 1-0'la gidecek ve ikinci yarı yine çok zorluk çekecektik. takım sürekli bu sıkıntıyı çekmekte ancak şu ana kadar bu sıkıntıya rağmen maçları kazanarak bitirebilmekteyiz. fakat "bundan sonra da bir şekilde kazanırız" diyemeyiz, dememeliyiz. çünkü ligte henüz kızışan hiçbir şey yok. şampiyonluk yarışında da, ligte kalma mücadelesinde de şu an bütün kartlar açık. her şey ortada. şampiyonluk yarışı ve ligte kalma mücadelesi kızıştığı zaman, bu hücuma çıkmakta yaşanan tıkanıklık başımıza dert açar. gol bulmakta çok daha fazla zorlanırız, ıcardi her maç oynasa bile. galatasaray'ın mevcut kadrosunda olmayan, rakibe tehdit edici daha farklı özelliklere sahip bir hücum oyuncusu şart. bu takviye set oyununda hücum kalitesi ve tekniği elimizdekilerden daha iyi bir kanat oyuncusuyla da olabilir; sprinter özelliği üst düzey ve rakip savunmanın arkasına sürekli koşu tehdidi gösterecek güçlü bir kanat-forvetle de olabilir. ama hücum hattımız güçlenmeli. atak yaparken repetuarımız daha geniş olmalı.
hücum hattı 1 oyuncu isterken, bence defans hattı 2 oyuncu istiyor. içeride ve dışarıda tek farklı galibiyetlerimizin kilit noktası nelsson-abdülkerim hattı (ve elbette arkalarında oynayan muslera). bu tandemin ikamesi takımımızda hiçbir şekilde yok. "3.stoperde altyapıdan çıkan emin'e güvenemeyecek miyiz, güvenmeliyiz" noktasında çok görüş var ama bu görüşü desteklemem mümkün değil. emin'in iyi bir futbolcu olduğunu düşünsem 3.stoper olarak değil, ilk 11 oyuncusu olarak bile güvenirim ama emin iyi bir oyuncu değil. hızı, tekniği, oyun görüşü 10 üzerinden 5'lik; özgüveni 10 üzerinden 9'luk bir oyuncu. ne gibi sıkıntılar yaratabileceğinin sinyalini alanyaspor ile oynadığımız kupa maçı verdi. bu sinyal yanarken sorunu çözersek sıkıntı çekmeyiz ama bu sinyali görmezden gelip "altyapımızdan emin oynar" şeklinde konuya yaklaşırsak, en ufak bir ceza/sakatlık durumunda başımız yanar. ligte ilkbaharda, mevcut bulunduğumuz aylardaki gibi oynanmayacak maçlar. her şey çok sertleşmiş olacak. emin bayram'la çok sıkıntı yaşarız. ross'la falan da olmaz. maç tecrübesi olan olan, 30'lu yaşlarında bir stoperle 1,5 yıllık sözleşme imzalamak kesin çözüm olur soruna. çünkü galatasaray'da şu an stoperler ikiye ayrılıyor: bir tarafta nelsson ve abdülkerim; diğer tarafta emin, ross ve metehan. sayıca çok evet ama aralarındaki kalite farkında da uçurum var. mesele yaş veya altyapı kökeni değil. mesele kalite. as iki stoperle, yedek üç stoper arasındaki kalite farkı bu kadar büyük iken; tek yapabileceğimiz şey as stoperlerimizin sakatlanmaması veya cezalı duruma düşmemesi için dua etmek olmamalı. bu sorunu çözmeliyiz.
defansa gereken ikinci takviye noktasında ise stoper havuzumuza dair ne söylüyorsam, sol bek pozisyonu için de aynısını söyleyebilirim. benim gözümde emre taşdemir diye bir futbolcu yok galatasaray'da. istikrarlı oynayamaz çünkü emre. oynasa da çok önemli değil çünkü defansif meziyetleri çok sınırlı emre'nin. sakatlık problemini de, defansif becerilerini de galatasaray çatısı altında 4 sene boyunca izledim. gördüm. "önümüzdeki 4 ay belki başka olur" diye düşünmeye çalışmak benim mantığıma ters. ayrıca en büyük övgüleri aldığı antalyaspor maçıyla ilgili de birkaç gündür "ben başka maç mı izledim acaba tribünde" sorusunu kendime yöneltmeye başladım. emre hücumda fena değildi evet ama defansta yine bildiğimiz emre'ydi. çok fazla zorlamayan bir antalyaspor karşısında defansta sıkıntı çeken emre ile, eğer sakatlanmazsa, 5 şubat'ta trabzonspor maçına çıkmaya razı olan varsa bilemem. ama ben razı değilim. başka kim var solda? sakatlıktan nasıl döneceğini bilmediğimiz kazımcan, sol bek olmayan ve benim sol bekte kadıköy hariç hiç beğenmediğim dubois ve tamamen gözden çıkarılan van aanholt. sayıca çok oyuncu, nicelik mevcut burada. ama nitelik ne kadar mevcut, bence şu an cevabı verilemeyecek bir soru. "emre idare eder, dubois idare eder; ne gerek var transfere" bakış açısıyla karar verirsek, mart-nisan ayları geldiğinde "ah keşke devre arası transfer dönemine dönebilsek" diyeceğiz. şampiyonluk yarışında, yarışın en kızıştığı haftalarda bize idare edecek performans yetmez. hoş; emre ve dubois bence idare dahi edemiyorlar sol tarafı. kazandığımız için takımın tamamına yönelik bir hoşgörü ve her futbolcumuzun iyi oynadığı yönünde bakış açısı hakim taraftarda ama kaybettiğimiz anda yetersizlikleri çok göze batacak bu isimlerin. zamanın geri dönüşü de olmayacak. içinde bulunduğumuz transfer mevsimi bir kez yaşanacak bu sezon, ikincisi yok. olmayacak.
şampiyonluk yarışında başımız ağrımasın isteniyorsa, 3 oyuncu transferi (takviyesi daha doğrusu) mutlaka yapmalıyız. şampiyonluk yarışının (aynı şekilde küme düşme mücadelesinin) net olarak yaşanmadığı bir dönemde dahi gözüken tıkanıklıklarımız ve yetersiz bölgelerimiz var. beklersek, 1-2 ay sonra bu noktalardan büyük zaafiyetler yaşayacağız. bu zaafiyeti yaşamak istemiyorsak; kazanırken, öndeyken sorunları halının altına süpürmemeli ve üstüne gitmeliyiz. idare etmekle, altyapıya yönelmekle halledilebilecek konular değil bunlar. zararlı çıkarız bu yöntemlerin sonunda. sorunu çözmeliyiz. takım içinden çözemediğimize göre (bu aşikar), transferle çözmeliyiz.