• 230
    bir basketbol taraftarı değilim. haliyle bu konuda çok keskin yorumlar yapma şansım yok, yazdıklarım komik gelirse de affınıza sığınıyorum. nacizane, fenerbahçe basketbol takımının başarısını kendime zerre dert etmediğim gibi, sırf onlarla dibi zifiri karanlık bir rekabete girmek için kendimizi parçalamayı gereksiz buluyorum.

    takip ettiğim kadarıyla basketbol “para-çokomel” ilişkisinin çok kuvvetli olduğu, yani parayı ortaya koyanın başarıyı yakaladığı, “underdog” sürprizlerine futbola göre daha kapalı bir spor. futbolda iyi yönetilen alt seviye kulüplerin yaptığı gibi, potansiyeli yüksek oyuncuyu bulup, parlatıp para kazanma gibi bir opsiyon da mevcut değil, parlayan oyuncu basıp gidiyor sen de arkasından bakıyorsun. yani uzun vadede başarı için her sene düzenli olarak büyük meblağları gömüp üzerine soğuk su içmekten başka bir çare yok gibi görünüyor.

    galatasaray’ın bir “spor” kulübü olması, bence her spor dalına top tüfek dalma zorunluluğunu getirmiyor. makul bütçe ve iyi yönetimle rekabetçi bir takım yaratma felsefesi de spor kulübü olma fikriyle bence gayet örtüşüyor.

    türk kulüpleri için, kısıtlı kaynakların farklı alanlara dağıtılıp hiç edilmesindense tek alanda yoğunlaştırılması bana daha mantıklı geliyor. eğer fenerbahçe, “ben her masada varım” demenin kişisel tatminini yaşamak istiyorsa hayhay, buyursun. mali tablolardaki borç tutarları bu tatmin arzusunun sonuçlarını yansıtıyor zaten. bana göre hiç sıkıntı yok. bu yöntemin sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın