14092
"karam tayfa" hepimizin bildiği gibi burak, selçuk ve arda üçlüsünden oluşmakta. burak ve selçuk 2000'li yılların başından itibaren genç milli takımlardan beri arkadaşlar; arda da bu ekibe bildiğim kadarıyla ocak 2006'da manisaspor'a kiralandığı dönemde dahil oldu. bu üçlü galatasaray'da hiç beraber futbol oynamadı. selçuk mayıs 2011'de geldi, arda ağustos 2011'de gitti. burak 2012'de geldi ve selçuk ile buluştu ama dediğim gibi arda madrid'teydi. fatih hocanın özellikle ağustos 2013'te arda'yı çok istemesinin sebebi de bu ekibi bir araya getirmek olabilir. türk futbolunun o dönemki en iyi orta sahası, en iyi sol kanadı ve en iyi forveti galatasaray'da bir araya gelecekti muhtemel bir arda transferiyle. 5+3 şeklindeki bugünkünden çok daha ağır bir yabancı sınırlaması vardı o dönem ve kural bir sonraki yıl daha da ağırlaşacaktı. 2016 avrupa şampiyonası sürecinde karam tayfa ve fatih hoca düşmanı oldular ama 2013'te hocanın planı bence mevkiilerindeki en iyi 3 türk futbolcuyu, futbolculuklarının en olgun döneminde galatasaray çatısı altında bir araya getirmekti. olmadı.
arda'yı galatasaray'da olmaması sebebiyle dışarıda bıraktığımızda; kulüpteki tayfa aslında selçuk, burak, olcan ve umut dörtlüsünden oluşmaktaydı 2013 ve 2016 yılları arası. benim bu ekipte tek saygı duyduğum futbolcu burak yılmaz'dır. bu ekipteki bütün bu futbolcuları galatasaray forması giyerken belli başlı dönemlerde sevdim ama ilerleyen yıllarda bu arkadaş grubuna karşı önce önce sevgim bitti sonra da saygım. burak hariç. burak'ı, diğer üç futbolcuya benzer şekilde, sevmem ama saygı duyarım. çünkü bir futbolcunun bu kulübe gelmeyi bildiği gibi, zamanı geldiğinde bu kulüpten gitmesi gerektiğini de anlamasının şart olduğuna inanırım. asıl profesyonellik budur. "futbolcu galatasaray istediği zaman gelecek, galatasaray 'git' dediği zaman da gidecek" gibi bir anlam çıkartılsın istemem bu dediklerimden. ama bir futbolcu sözleşmeyle bağlı olduğu kulübün bileşenleriyle (yönetim, taraftar, teknik heyet) arasına soğukluk girdiği zaman, ayrılması gerektiğini anlamalı. çünkü sahip olunan sözleşmenin süresinden, içerikte yazan ücretin büyüklüğünden bağımsız olarak bu futbol oyununun bir ruhu var. galatasaray özelinde baktığımda 2015-2016 sezonunda burak, selçuk, olcan ve umut ile camianın bağları koptu. o ilişki sezon içerisinde sona erdi. bağları tekrardan kuvvetlendirmenin bir imkanı yoktu. zaman, güzel bir şekilde vedalaşma zamanıydı. bu dört futbolcu da bu ilişkinin bittiğini aslında gayet iyi anladılar (bunu statta anlamamak zaten mümkün değildi o sezon) ama sadece burak gereğini yaptı. uzatmadı. iyi bir bonservis bedeli getirerek ayrıldı. çok güzel duygularla 2012'de geldi, o duyguların taraftar nezdinde arena'da ocak 2016'da oynanan sivasspor maçında tamamen bittiğini gördü ve bir ay sonra gitti. burak'ın gördüğünü selçuk, umut, olcan görmediler mi? umut ve olcan 2016 yaz'ında gitmemek için ellerinden gelen ne varsa yaptılar. umut kayserispor'la transfer sezonunun sonunda zoraki olarak yıllık 1.8 milyon euro karşılığı sözleşme imzalarken, ücretin 1 milyon euro'luk bölümünü galatasaray'a ödetti. tazminat aldı. olcan hiçbir yere gitmediği için, transfer sezonunun son haftası sözleşmesi tek taraflı feshedildi ve bundan dolayı bizi mahkemeye verdi. bir sene sonra çok ciddi bir tazminat hakkı kazandı tek taraflı fesihten dolayı. umut ve olcan gibilerin yaptıkları profesyonellik değil, işgüzarlıktır benim gözümde. saygısızlıktır. galatasaray'da oynarken bu kulübe sahada verdiklerinin çok daha fazlasını maddi olarak alan isimlerin, yeteri kadar iyi olmadıkları için gönderilmeleri gündeme geldiğinde, paraya karşı aç tutum sergilemeleri makul görülemez (en azından benim gözümde). selçuk inan ise benim gözümde umut ve olcan'dan beter durumda. "futbolu galatasaray'da bırakmak çok büyük bir onur" vb. cümleleri benim gözümde boş laf. selçuk'un 2016-2019 arası peformansını ve bunun karşılığında üç sezon boyunca yıllık 2.8 milyon euro garanti ücret ve maç başı 25 bin euro aldığını bir hatırlayalım. selçuk galatasaray taraftarı olabilir ama bir galatasaraylıya yakışanı yapmamıştır. umut ve olcan hangi takım taraftarı bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. ama onlar da kendilerine yakışanı yapmamıştır. burak yılmaz beşiktaşlı olabilir (kongre üyesi de oldu) ama galatasaray'da forma giydiği 4.sezonda kendisine (bir galatasaray futbolcusuna) yakışanı yapmış ve doğru zamanda ayrılmıştır. bu yüzden kendisini diğer üç futbolcudan ayrı tutar ve her zaman saygı duyarım.
arda'yı galatasaray'da olmaması sebebiyle dışarıda bıraktığımızda; kulüpteki tayfa aslında selçuk, burak, olcan ve umut dörtlüsünden oluşmaktaydı 2013 ve 2016 yılları arası. benim bu ekipte tek saygı duyduğum futbolcu burak yılmaz'dır. bu ekipteki bütün bu futbolcuları galatasaray forması giyerken belli başlı dönemlerde sevdim ama ilerleyen yıllarda bu arkadaş grubuna karşı önce önce sevgim bitti sonra da saygım. burak hariç. burak'ı, diğer üç futbolcuya benzer şekilde, sevmem ama saygı duyarım. çünkü bir futbolcunun bu kulübe gelmeyi bildiği gibi, zamanı geldiğinde bu kulüpten gitmesi gerektiğini de anlamasının şart olduğuna inanırım. asıl profesyonellik budur. "futbolcu galatasaray istediği zaman gelecek, galatasaray 'git' dediği zaman da gidecek" gibi bir anlam çıkartılsın istemem bu dediklerimden. ama bir futbolcu sözleşmeyle bağlı olduğu kulübün bileşenleriyle (yönetim, taraftar, teknik heyet) arasına soğukluk girdiği zaman, ayrılması gerektiğini anlamalı. çünkü sahip olunan sözleşmenin süresinden, içerikte yazan ücretin büyüklüğünden bağımsız olarak bu futbol oyununun bir ruhu var. galatasaray özelinde baktığımda 2015-2016 sezonunda burak, selçuk, olcan ve umut ile camianın bağları koptu. o ilişki sezon içerisinde sona erdi. bağları tekrardan kuvvetlendirmenin bir imkanı yoktu. zaman, güzel bir şekilde vedalaşma zamanıydı. bu dört futbolcu da bu ilişkinin bittiğini aslında gayet iyi anladılar (bunu statta anlamamak zaten mümkün değildi o sezon) ama sadece burak gereğini yaptı. uzatmadı. iyi bir bonservis bedeli getirerek ayrıldı. çok güzel duygularla 2012'de geldi, o duyguların taraftar nezdinde arena'da ocak 2016'da oynanan sivasspor maçında tamamen bittiğini gördü ve bir ay sonra gitti. burak'ın gördüğünü selçuk, umut, olcan görmediler mi? umut ve olcan 2016 yaz'ında gitmemek için ellerinden gelen ne varsa yaptılar. umut kayserispor'la transfer sezonunun sonunda zoraki olarak yıllık 1.8 milyon euro karşılığı sözleşme imzalarken, ücretin 1 milyon euro'luk bölümünü galatasaray'a ödetti. tazminat aldı. olcan hiçbir yere gitmediği için, transfer sezonunun son haftası sözleşmesi tek taraflı feshedildi ve bundan dolayı bizi mahkemeye verdi. bir sene sonra çok ciddi bir tazminat hakkı kazandı tek taraflı fesihten dolayı. umut ve olcan gibilerin yaptıkları profesyonellik değil, işgüzarlıktır benim gözümde. saygısızlıktır. galatasaray'da oynarken bu kulübe sahada verdiklerinin çok daha fazlasını maddi olarak alan isimlerin, yeteri kadar iyi olmadıkları için gönderilmeleri gündeme geldiğinde, paraya karşı aç tutum sergilemeleri makul görülemez (en azından benim gözümde). selçuk inan ise benim gözümde umut ve olcan'dan beter durumda. "futbolu galatasaray'da bırakmak çok büyük bir onur" vb. cümleleri benim gözümde boş laf. selçuk'un 2016-2019 arası peformansını ve bunun karşılığında üç sezon boyunca yıllık 2.8 milyon euro garanti ücret ve maç başı 25 bin euro aldığını bir hatırlayalım. selçuk galatasaray taraftarı olabilir ama bir galatasaraylıya yakışanı yapmamıştır. umut ve olcan hangi takım taraftarı bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. ama onlar da kendilerine yakışanı yapmamıştır. burak yılmaz beşiktaşlı olabilir (kongre üyesi de oldu) ama galatasaray'da forma giydiği 4.sezonda kendisine (bir galatasaray futbolcusuna) yakışanı yapmış ve doğru zamanda ayrılmıştır. bu yüzden kendisini diğer üç futbolcudan ayrı tutar ve her zaman saygı duyarım.