• 97
    öncelikle bu tarz belgeselleri gerçekten sevmiyorum ve yapay buluyorum. fatih terim bunun bir istisnası olabilir çünkü çok büyük bir isim kendisi, müthiş görkemli bir kariyeri var ve belgeselin ilk bölümünün yarısı aslında hoca ile ilgili pek çoğumuzun en az merak ettiği futbolculuk bölümü. dolayısıyla sadece ilk bölümün ardından yapacağım yorumlar sağlıklı olmayabilir.

    öncelikle bu tarz belgeselleri neden sevmediğimden bahsedeyim; her şeyden bir romantizm, bir hikaye çıkarılma sevdası beni bezdirdi artık. ama dediğim gibi fatih terim o kadar büyük bir isim ki çok da zorlamaya gerek yok, zaten adamın kendi kariyeri başlı başına büyük bir hikaye.

    yine de beni tatmin etmiyor bu tarz belgeseller. açıkçası bundan 20 yıl önce yapılan 100. yıl belgeselinden hiçbir artısı yok ilk bölümü itibarı ile. bilmiyorum belki de bu dönemlere bizzat tanık olduğum için heyecanlanmıyorum, zaten yaşadım ben bu dönemleri ve hatırlıyorum ama mesela bu belgesellerin şahı olan last dance -isminden başlayarak- nefis bir işti. sonraki her iş onun kötü bir taklidi, bir furyanın devamı gibi geliyor bana.

    bence belgeselciler de materyal eksikliğinin sıkıntısını çekiyorlar ve belgeseli hareketlendirmek için atlamalı kurgu yapıyorlar ama kendi adıma diyorum bu da beni rahatsız eden bir unsur. materyal eksikliğine örnek veriyorum; fatih terim galatasaray'ın başında ilk fener derbisine çıkıyor, maç kaybediliyor, herkes hocanın maçtan sonra çok öfkelendiğini söylüyor ama ne net bir anı dinliyoruz ne de bir materyal var. gördüğümüz tek şey hocanın soyunma odasına öfkeli girişi ve sonra kapı kapanıyor. oysaki ben bir belgeselde o soyunma odasında olanı görmek isterim aslında. peki ne görüyorum; birileri çıkıyor şöyle iyi böyle iyi... fatih terim'in nasıl bir hoca olduğunu anlatmak için belgesel yapmaya gerek yoktu ki.

    tüm bunlar galatasaraylı olmakla ya da fatih terim sevip sevmemekle alakasız şeyler. ben sıkıldım spor belgesellerindeki yapaylıktan. nasıl olmalı diyene cevap veremem, bilsem ben yaparım ama 30 yılda hala aynı metotla belgesel yapmak, üstelik de fatih terim gibi bir ismin belgeselini yapmak bence kötü bir iş. tabii daha ilk bölümdeyim.

    ama naçizane bir şey anlatıp kendi reklamımı da yapayım. okan bayülgen, arçelik sponsorluğunda bir kahve belgeseli çekti. ben de o belgeselde okan bayülgen ile birlikte bir sahnede rol aldım hatta sahnede kullanılan metin de benim yazdığım bir yazı zaten. şimdi o belgeseli okan bayülgen başka türlü de yapabilirdi ama zor olanı seçti, kahveyi bir adamın hikayesinin arka planına koyup anlattı. türkiye için çok orijinal bir işti. ben o tarz bir şey isterdim, burada çok kolaya kaçılmış bence.

    tabii bir iki güzel kurgusal dokunuş da vardı. örneğin arda'nın ilk göründüğü sahne öncesinde banu yelkovan nefis bir pas atıyor o sahnenin geçişi için.

    edit: hakan şükür'ün belgeselde olmamasına değinmiyorum bile. o zaman yapma bu işi daha iyi. yani inanamıyorum ya, fetö'nün elini öpenler ülke yönetiyor, bir tane futbolcuya mı kaldı bütün ihale? bu hakan şükür olayı bambaşka bir konu zaten ama kimse kusra bakmasın, ben akp'nin ipi ile kuyuya inip de birine terörist falan diyemem. yarın öbür gün akp sayın derse ne olacak ki geçmişte böyle şeyler yaptı kendileri? ben güvenemem akp'ye. bugün terörist denilen yarın ayın olur, dün sayın denilen yarın terörist olur. diğer yandan, bu olayın onunla alakası yok. terörist ya da değil bu adam bir futbolcuydu ve milli takımda da oynadı. ne saçma şey bu ya? yarın öbür gün fetullah gülen'in, pkk'nın belgeseli, haberi yapılsa ne oalcak? yapan herkesi içeri mi atacaksın? böyle saçma iş olur mu? gerekirse hakan şükür'ün fetö ile ilgili hoca ile arasındaki tartışmalarını da koyarsın, varsa öyle tartışmalar. o zaman bu belgesel bir belgesel olur zaten.
App Store'dan indirin Google Play'den alın