2800
babam tanıdığım en koyu galatasaraylıydı. maç esnasında bağırır, çağırır, apartmanı ayağa kaldırırdı. en ufak bir dalgınlıkla televizyonun önünden geçen olursa hayatının hatasını yapmış olurdu. mağlup olduğumuzda hasta olur, kazandığımızda dünyanın en mutlu insanı olurdu. abdülrahim albayrak gibi çok heyecanlıydı. şampiyonlar ligi maçlarını 200 metre ilerideki kahveye maçı izlemeye gider, attığımız golde en çok babamın sesini duyardım. ama babamın o heyecanını beşiktaş maçlarında göremiyordum. bir nevi ipine takmıyordu. tabi hiç bir zaman sormadım bunun nedenini. babadan galatasaraylı biri olarak ben de bu şekilde büyüdüm. beşiktaşı her zaman küçük görür ve rakibimiz olarak gösterilmesine de her zaman karşıyımdır. gerçi fenerbahçe de artık rakibimiz değil ama o başka konu. dolayısıyla pek ciddiye alınması gereken bir kulüp değildir. her zaman arkamızdalardı ve daima arkamızda kalacaklar.