334
bugün youtube'da özetini izlediğim maç. beni tekrar o yıllara götürdü. biraz futbol dışı bir yazı olacak ama duygularımı da paylaşmak istiyorum. hayatın ne kadar çabuk geçtiğini ve bir o kadar da değişken olduğunu hatırlattı bana.
maçı yazlıkta izlemiştik arkadaşımla. 2000'lerin başından itibaren yazlıkta olduğumuzda hazırlık maçları ve ligin ilk maçlarını izliyorduk birlikte. ikimiz de üniversitede ilk yıllarımızı bitirmişiz. yazlık dediğim yer erikli. bilen bilir edirne keşan'a bağlı bir sahil kasabası. o dönemler hala çok gelişmemişti, hala da aynı bence. tabi şimdi çok kalabalık. maç izleyecek pek fazla yer de yoktu. derme çatma bir restaurantta izliyorduk, her golde davul zurna müziği çalıyordu. maç gece 00:0'dan önce bitmezse ertesi günkü gazetenin taşra baskısına yetişmiyordu. ama hayat o zamanlar daha ucuz. her şey daha zevkli. maç izlemek de inanılmaz bir tat veriyor bize. izliyoruz, yorum yapıyoruz. sosyal medya yok. ertesi günün gazete başlığı ne olur diye iddiaya giriyoruz. ki bir keresinde arkadaşım tutturdu. sanıyorum 2008 yazıydı. feldkamp'lı yılın ilk maçlarından birinde volkan yaman frikikten atmıştı. arkadaşım dedi ki "volkan patladı aslan kükredi" ertesi gün fanatik ya da fotomaç gazetesi başlığı oydu.
neyse konuya dönelim. ikimiz de önceki yılın ezikliğini hissediyoruz. ama çok da heyecanlıyız. cimbom oyuna bir başladı inanamıyoruz. felipe melo'ya o zamanlar altın bidon diye önyargılıyız. ama adam oynuyor yani. hatta bir ara sakatlandı, biz ah vah olur mu, adam sakat işte o yüzden bizde falan diyoruz. neyse ki devam ediyor oyuna. ujfaluji'ye üçün biri lakabı takılmış forlan,reyes,ujfaluji üçlüsünden tek yapabildiğimiz transfer diye. bir de o zaman ujfa imzaya parmak arası terlikle gelmişti, takığız ona da o yüzden. adam bir de sağ bek oynarken iki asist yaptı ve liverpool 'un sağ tarafını otoban yaptı. elmander'i fatih hoca bülent tulun transfer etti diye pek tutmuyordu ve şans da vermeyecek gibi gözüküyordu, oyuna girdi mükemmel gol attı. biz tabi keyiften tüm akşam o maçı konuştuk. yetmedi kumsala gidip kokoreç eşliğinde konuşmaya devam ettik. melo'ya hayran iki kişiydik artık. birlikte izlediğimiz son maç olduğunu bilmeden birbirimize tekrar özetliyorduk maçı. gözlerimiz parlıyordu. bu takım şov yapar diyorduk. yaptı da. hatta 10 yıla da damga vurdu. ama 10 yılda ülkede de her şey her şart değişti.
şimdi dönüp o maçı tekrar izleyince hem duygulandım hem hüzünlendim. o maçtan da önceki yılları düşündüm. artık o kadar dertsiz tasasız değiliz. iş güç derken 2-3 yılda bir denk gelirsek muhabbet edebiliyoruz arkadaşımla ancak. hakikaten hem biz hem ülke daha mutluydu. kendi adıma her şeyden çooook umutluydum. benim hayallerim çok büyüktü. şimdi ne cimbom öyle zevk veriyor ne ülkede yüzler gülüyor. çok çalıştık, iş güç sahibiyiz, iyi de yaşıyoruz ama bazen yetmiyor, bazı farkındalıklar insanın yakasını bırakmıyor. birbirine tahammülü kalmayan ve zihnen gittikçe gerileyen bir toplumda yaşamak, daimi bir huzursuzluğun içinde nefes alırken, her solukta hüzün çektiriyor insanın içine.
maçı yazlıkta izlemiştik arkadaşımla. 2000'lerin başından itibaren yazlıkta olduğumuzda hazırlık maçları ve ligin ilk maçlarını izliyorduk birlikte. ikimiz de üniversitede ilk yıllarımızı bitirmişiz. yazlık dediğim yer erikli. bilen bilir edirne keşan'a bağlı bir sahil kasabası. o dönemler hala çok gelişmemişti, hala da aynı bence. tabi şimdi çok kalabalık. maç izleyecek pek fazla yer de yoktu. derme çatma bir restaurantta izliyorduk, her golde davul zurna müziği çalıyordu. maç gece 00:0'dan önce bitmezse ertesi günkü gazetenin taşra baskısına yetişmiyordu. ama hayat o zamanlar daha ucuz. her şey daha zevkli. maç izlemek de inanılmaz bir tat veriyor bize. izliyoruz, yorum yapıyoruz. sosyal medya yok. ertesi günün gazete başlığı ne olur diye iddiaya giriyoruz. ki bir keresinde arkadaşım tutturdu. sanıyorum 2008 yazıydı. feldkamp'lı yılın ilk maçlarından birinde volkan yaman frikikten atmıştı. arkadaşım dedi ki "volkan patladı aslan kükredi" ertesi gün fanatik ya da fotomaç gazetesi başlığı oydu.
neyse konuya dönelim. ikimiz de önceki yılın ezikliğini hissediyoruz. ama çok da heyecanlıyız. cimbom oyuna bir başladı inanamıyoruz. felipe melo'ya o zamanlar altın bidon diye önyargılıyız. ama adam oynuyor yani. hatta bir ara sakatlandı, biz ah vah olur mu, adam sakat işte o yüzden bizde falan diyoruz. neyse ki devam ediyor oyuna. ujfaluji'ye üçün biri lakabı takılmış forlan,reyes,ujfaluji üçlüsünden tek yapabildiğimiz transfer diye. bir de o zaman ujfa imzaya parmak arası terlikle gelmişti, takığız ona da o yüzden. adam bir de sağ bek oynarken iki asist yaptı ve liverpool 'un sağ tarafını otoban yaptı. elmander'i fatih hoca bülent tulun transfer etti diye pek tutmuyordu ve şans da vermeyecek gibi gözüküyordu, oyuna girdi mükemmel gol attı. biz tabi keyiften tüm akşam o maçı konuştuk. yetmedi kumsala gidip kokoreç eşliğinde konuşmaya devam ettik. melo'ya hayran iki kişiydik artık. birlikte izlediğimiz son maç olduğunu bilmeden birbirimize tekrar özetliyorduk maçı. gözlerimiz parlıyordu. bu takım şov yapar diyorduk. yaptı da. hatta 10 yıla da damga vurdu. ama 10 yılda ülkede de her şey her şart değişti.
şimdi dönüp o maçı tekrar izleyince hem duygulandım hem hüzünlendim. o maçtan da önceki yılları düşündüm. artık o kadar dertsiz tasasız değiliz. iş güç derken 2-3 yılda bir denk gelirsek muhabbet edebiliyoruz arkadaşımla ancak. hakikaten hem biz hem ülke daha mutluydu. kendi adıma her şeyden çooook umutluydum. benim hayallerim çok büyüktü. şimdi ne cimbom öyle zevk veriyor ne ülkede yüzler gülüyor. çok çalıştık, iş güç sahibiyiz, iyi de yaşıyoruz ama bazen yetmiyor, bazı farkındalıklar insanın yakasını bırakmıyor. birbirine tahammülü kalmayan ve zihnen gittikçe gerileyen bir toplumda yaşamak, daimi bir huzursuzluğun içinde nefes alırken, her solukta hüzün çektiriyor insanın içine.