20977
deplasman takımı oyuncusu olarak geldiği türk telekom arena'da yer yer de ıslıklanıp sataşılıyorken fatih terim'i tesadüfen görünce yanaşıp elini öptüğü günden beri bazı şeyleri geride bırakmaya ya da düzeltmeye çalıştığının, herkes gibi benim de farkında olduğum kişi. bunun aksini iddia etmek kim ne dersin gerçekliği inkar etmek olur.
belki pek çoğumuzun büyük hatalardan sonra yaptığı gibi başını ellerinin arasına alıp "ne yapıyorum ben" dedi, belki bir aile kurup evlat sahibi olmanın ağırlığnı ve özellikle manevi anlamını kavrayıp bir şeyleri düzeltmeye başlamak için bir adım attı, belki de sadece kariyeri biterken aç ve açıkta kalmak istemedi. bu ihtimallerden hangisinin gerçek olduğunu da kendisi dışında hiçbir canlı tam olarak bilemez.
galatasaray'a ikinci gelişinden sonra tepki gösteren her paylaşımımın altına gelen orjinal küfürleri okumakla geçti hayatımın bir dönemi. burada devamlı olarak "yazık size bu kadar sevgisizlikle" diye sitem eden arkadaşlar vardı. zaman için "hiç hata yapmamışlar tarafından eleştirilen adam" noktasına kadar geldi. camia içinde ama az ama çok bir yeri olan herkes kendisiyle ilgili bir paylaşım yaptığında bu lafı sokmadan duramaz oldu.
özellikle birebir diyaloğu olan insanların bu lafı çok kullanmaya başlaması hakikaten de bazı şeyleri geride bırakıp düzeltmek için uğraştığı izlenimini güçlendiriyor aslında. zaten her ne kadar kendi mizacından ve karakterinden dolayı ara ara eskisi gibi çıkışlar yaşansa da genel yaklaşımı ve hali tavrında o çabayı görmemek dediğim gibi gerçekliği inkar etmek olur.
ancak arda'nın bir dönem içinde olduğu ruh halinden ve maceralarından öte temsil ettiği ya da marka yüzlerinden olduğu "ekol"e böyle insani reflekslerle yaklaşmak imkansız. çünkü aynı ekol geride kalanlara maddi, manevi ya da herhangi başka bir yönden en ufak bir insaniyet kırıntısı göstermemiş bugüne kadar.
belki başlardaki iyi niyetinin kurbanı olup kendini bu ekolün diğer bayrak taşıyanlarının içinde buldu, belki hayatının bir dönemindeki kötü gidişattan ve duygusal yıkımdan kurtulmak için sarılacak bir dal aradı, belki de bile isteye bu ekolün propaganda yüzlerinden biri oldu. bu seçeneklerden hangisinin gerçek olduğunu da bir tek kendisi bilebilir...
her daim bu ekolün ekmeğini yemesini de bir kenara bırakıyorum.
arda turan mizacından, dünya görüşünden ve hal tavrından öte her zaman galatasaraylıydı. bugün de galatasaraylı. muhtemelen bundan 20 sene sonra da hala hayattaysa galatasaraylı olmaya devam edecektir. ikibinli yılların ortasından 2020'li yıllara kadar saha içinde olmuş biri olarak aslında iki hatta üç farklı dönemi görmüşlüğü var. dönemler arasındaki farkları bilebilecek ve eski dönemlerin olumlu yanlarını bulup aktarabilecek birikime sahip. zaten tipleme olarak da aslında takımın etrafında bir yerde olması her zaman pozitif fayda sağlayacaktır...
ama işte o "ekol" var ya o ekol...
onun bir şekilde bayraktarlarından olmanın affı çok zor be. belki de imkansız. ne kadar tövbe de etse insan, affetmeye çalışmak bile zor. yumuşamak, tahammül göstermek, empati yapmak...
arda mizacında ve dünya görüşünde bir adamın karısının çocuğunun önünde ve kamera karşısında gözünden yaş gelerek bir şeyler anlatmasının samimiyetini sorgulamak abes olur. ama yıllardır hayatın her anlamında gözyaşı döken yığınlar yaratan bir ekol bu ekol. hayattaki en kıymetlimiz galatasaray olsa da, ve galatasaray'ın mutlak faydasına bir şeyler olsa da, kucaklayıp bağıra basmak çok zor...
ben dahil bir grup insan bu sebepten sürekli insanlık dışı bir tavır sergilerken, bir grup da biraz etkiye tepki olarak biraz da fatih terim'in hatırından pozitif ayrımcılıkla savunuyor.
bu da bizim camia olarak dilemmamız olarak kalacak ne yazık ki...
keşke başka türlüsü mümkün olabilseydi....
belki pek çoğumuzun büyük hatalardan sonra yaptığı gibi başını ellerinin arasına alıp "ne yapıyorum ben" dedi, belki bir aile kurup evlat sahibi olmanın ağırlığnı ve özellikle manevi anlamını kavrayıp bir şeyleri düzeltmeye başlamak için bir adım attı, belki de sadece kariyeri biterken aç ve açıkta kalmak istemedi. bu ihtimallerden hangisinin gerçek olduğunu da kendisi dışında hiçbir canlı tam olarak bilemez.
galatasaray'a ikinci gelişinden sonra tepki gösteren her paylaşımımın altına gelen orjinal küfürleri okumakla geçti hayatımın bir dönemi. burada devamlı olarak "yazık size bu kadar sevgisizlikle" diye sitem eden arkadaşlar vardı. zaman için "hiç hata yapmamışlar tarafından eleştirilen adam" noktasına kadar geldi. camia içinde ama az ama çok bir yeri olan herkes kendisiyle ilgili bir paylaşım yaptığında bu lafı sokmadan duramaz oldu.
özellikle birebir diyaloğu olan insanların bu lafı çok kullanmaya başlaması hakikaten de bazı şeyleri geride bırakıp düzeltmek için uğraştığı izlenimini güçlendiriyor aslında. zaten her ne kadar kendi mizacından ve karakterinden dolayı ara ara eskisi gibi çıkışlar yaşansa da genel yaklaşımı ve hali tavrında o çabayı görmemek dediğim gibi gerçekliği inkar etmek olur.
ancak arda'nın bir dönem içinde olduğu ruh halinden ve maceralarından öte temsil ettiği ya da marka yüzlerinden olduğu "ekol"e böyle insani reflekslerle yaklaşmak imkansız. çünkü aynı ekol geride kalanlara maddi, manevi ya da herhangi başka bir yönden en ufak bir insaniyet kırıntısı göstermemiş bugüne kadar.
belki başlardaki iyi niyetinin kurbanı olup kendini bu ekolün diğer bayrak taşıyanlarının içinde buldu, belki hayatının bir dönemindeki kötü gidişattan ve duygusal yıkımdan kurtulmak için sarılacak bir dal aradı, belki de bile isteye bu ekolün propaganda yüzlerinden biri oldu. bu seçeneklerden hangisinin gerçek olduğunu da bir tek kendisi bilebilir...
her daim bu ekolün ekmeğini yemesini de bir kenara bırakıyorum.
arda turan mizacından, dünya görüşünden ve hal tavrından öte her zaman galatasaraylıydı. bugün de galatasaraylı. muhtemelen bundan 20 sene sonra da hala hayattaysa galatasaraylı olmaya devam edecektir. ikibinli yılların ortasından 2020'li yıllara kadar saha içinde olmuş biri olarak aslında iki hatta üç farklı dönemi görmüşlüğü var. dönemler arasındaki farkları bilebilecek ve eski dönemlerin olumlu yanlarını bulup aktarabilecek birikime sahip. zaten tipleme olarak da aslında takımın etrafında bir yerde olması her zaman pozitif fayda sağlayacaktır...
ama işte o "ekol" var ya o ekol...
onun bir şekilde bayraktarlarından olmanın affı çok zor be. belki de imkansız. ne kadar tövbe de etse insan, affetmeye çalışmak bile zor. yumuşamak, tahammül göstermek, empati yapmak...
arda mizacında ve dünya görüşünde bir adamın karısının çocuğunun önünde ve kamera karşısında gözünden yaş gelerek bir şeyler anlatmasının samimiyetini sorgulamak abes olur. ama yıllardır hayatın her anlamında gözyaşı döken yığınlar yaratan bir ekol bu ekol. hayattaki en kıymetlimiz galatasaray olsa da, ve galatasaray'ın mutlak faydasına bir şeyler olsa da, kucaklayıp bağıra basmak çok zor...
ben dahil bir grup insan bu sebepten sürekli insanlık dışı bir tavır sergilerken, bir grup da biraz etkiye tepki olarak biraz da fatih terim'in hatırından pozitif ayrımcılıkla savunuyor.
bu da bizim camia olarak dilemmamız olarak kalacak ne yazık ki...
keşke başka türlüsü mümkün olabilseydi....