95
aralarında bulunmak bana gurur-umutsuzluk karışımı garabet bir duygu yaşatan yazarlardır. insanca yaşamak isteyen her meslek erbabına, desteğini en ufak düşüncesiyle bile gösteren herkese sonsuz teşekkürler. doktor olarak değil, insan olarak gram ümit taşıyorsak sizin sayenizdedir.
yaşadıklarımız girizgah yapmamı çok zorlaştırıyor. dünden beri kafamda onlarca fotoğraf var mesleki yaşantıma dair. lanet gibi bir empati yeteneğine rağmen haklı bulamadığım onlarca hasta-hasta yakını. zor çalışma şartları, fiziksel-ruhsal olarak hırpalanmış bir beden. kalbi durmuş bir çocuğun, sana el sallayarak taburcu oluşu. dibine kadar uçlarda bir duygu durum değişikliği ve başta kaya gibi olan ruhunun sonunda kumlara ayrışması.
birilerine çocuğunuzu kaybettik demek zorunda kaldınız mı hiç mesela? sadece bir defa da değil. sonra yaşam rutininize devam etmeye çalıştınız mı? bunu ukala bir dille sormuyorum. o durumu bir an olsun hissedebilin istiyorum sadece. ben hala çok zorlanıyorum.
kutsal meslek diye diye güzel uyuttular aslında. etimizden, sütümüzden, her hücremizden her anımızdan faydalandılar. sadece tanımayan adamlar da yapmadı. teyzen yaptı, kuzenin yaptı, parmağımı vurdum diye arkadaşın yaptı gecenin saat 2 sinde. bir anan-baban yapmadı bir de eşin, en çok onlar hakederken. çünkü senin ne yaşadığına bizzat şahit oldular.
bunlar biz çok eziliyoruz, çok reröreröyüz satırları değil arkadaşlar. durum tespiti. acımayın bize abi, sevmeyin. maaşımızı konuşun, 9 nöbet + full mesai ile kendimize kıçı kırık bir tatil bütçesi ayıramamamıza rağmen. bizle ilgilenmediler deyin, günün 301. hastası olarak. 2 metrekarelik masanın çevresindeki en acil benim diyen 20 hastadan biri olun doktorun başı dönerken. mesela o abi gibi ‘hocam siz kendiniz iyi değilsiniz, bize nasıl bakacaksınız biraz hava alın’ diyen biri olmayın. o abi aptal. fakat serebral palsi+solunum yetmezliği nedeniyle takipli ev tipi solunum cihazı ile stabil seyreden çocuğunuzu ne hikmetse her bayramdan iki-üç gün önce yoğun bakımlık yapmayı başarın. gezmek sizin de hakkınız.
aynı gemideyiz dedik ama dinlemediniz. taraf olmak, birilerini hedef tahtasına koymak daha rahat geldi size. kendi yetersizliklerini bizim üzerimizden örttüklerini farketmediniz. siz haklısınız ama, size böyle öğrettiler. bu adamlar size hasta olmasanız da mecburen bakacak dediler, acillerimiz o kadar güzel ki görücüye bile geliyorlar dediler. siz de dediniz ki burası bizim en ilkel dürtülerimizi bile gerçekleştirebileceğimiz bir yer. akıllı insanlarsınız. tebrikler.
ben artık olanlara dair his taşıyamıyorum arkadaşlar. iğrendiğimi biliyorum sadece. bu zihniyetten iğreniyorum. toplumun ezici çoğunluğu asalak gibi kanını emerek hayatta kalıyor çalışan, üreten, düşünen insanların. tek derdi vatana millete faydalı, onuruyla, kimseye muhtaç olmadan yaşamak olan insanlarız. ama sayımız azalıyor.
öldürüyorsunuz çünkü…
yaşadıklarımız girizgah yapmamı çok zorlaştırıyor. dünden beri kafamda onlarca fotoğraf var mesleki yaşantıma dair. lanet gibi bir empati yeteneğine rağmen haklı bulamadığım onlarca hasta-hasta yakını. zor çalışma şartları, fiziksel-ruhsal olarak hırpalanmış bir beden. kalbi durmuş bir çocuğun, sana el sallayarak taburcu oluşu. dibine kadar uçlarda bir duygu durum değişikliği ve başta kaya gibi olan ruhunun sonunda kumlara ayrışması.
birilerine çocuğunuzu kaybettik demek zorunda kaldınız mı hiç mesela? sadece bir defa da değil. sonra yaşam rutininize devam etmeye çalıştınız mı? bunu ukala bir dille sormuyorum. o durumu bir an olsun hissedebilin istiyorum sadece. ben hala çok zorlanıyorum.
kutsal meslek diye diye güzel uyuttular aslında. etimizden, sütümüzden, her hücremizden her anımızdan faydalandılar. sadece tanımayan adamlar da yapmadı. teyzen yaptı, kuzenin yaptı, parmağımı vurdum diye arkadaşın yaptı gecenin saat 2 sinde. bir anan-baban yapmadı bir de eşin, en çok onlar hakederken. çünkü senin ne yaşadığına bizzat şahit oldular.
bunlar biz çok eziliyoruz, çok reröreröyüz satırları değil arkadaşlar. durum tespiti. acımayın bize abi, sevmeyin. maaşımızı konuşun, 9 nöbet + full mesai ile kendimize kıçı kırık bir tatil bütçesi ayıramamamıza rağmen. bizle ilgilenmediler deyin, günün 301. hastası olarak. 2 metrekarelik masanın çevresindeki en acil benim diyen 20 hastadan biri olun doktorun başı dönerken. mesela o abi gibi ‘hocam siz kendiniz iyi değilsiniz, bize nasıl bakacaksınız biraz hava alın’ diyen biri olmayın. o abi aptal. fakat serebral palsi+solunum yetmezliği nedeniyle takipli ev tipi solunum cihazı ile stabil seyreden çocuğunuzu ne hikmetse her bayramdan iki-üç gün önce yoğun bakımlık yapmayı başarın. gezmek sizin de hakkınız.
aynı gemideyiz dedik ama dinlemediniz. taraf olmak, birilerini hedef tahtasına koymak daha rahat geldi size. kendi yetersizliklerini bizim üzerimizden örttüklerini farketmediniz. siz haklısınız ama, size böyle öğrettiler. bu adamlar size hasta olmasanız da mecburen bakacak dediler, acillerimiz o kadar güzel ki görücüye bile geliyorlar dediler. siz de dediniz ki burası bizim en ilkel dürtülerimizi bile gerçekleştirebileceğimiz bir yer. akıllı insanlarsınız. tebrikler.
ben artık olanlara dair his taşıyamıyorum arkadaşlar. iğrendiğimi biliyorum sadece. bu zihniyetten iğreniyorum. toplumun ezici çoğunluğu asalak gibi kanını emerek hayatta kalıyor çalışan, üreten, düşünen insanların. tek derdi vatana millete faydalı, onuruyla, kimseye muhtaç olmadan yaşamak olan insanlarız. ama sayımız azalıyor.
öldürüyorsunuz çünkü…