• 70
    bugün 8 ameliyat yaptım. ayaklarımın ağrısından tek düşündüğüm şey evime gidip uyumakken aldığım haberden sonra ne uyuyabiliyorum ne dinlenebiliyorum ne de başka bir şey yapabiliyorum. allah sizi inandırsın hastanede işim bittikten tam 1 saat sonra kalkabildim ölüm haberini aldığım koltuktan. içim acıyor. verdiğim emeklere lanet okumama ramak kaldı. içimdeki meslek aşkı zaten öleli çok oldu da, her gün artık içimdeki insanlığı da öldürmeye başladılar. bizi göz göre göre insan tedavi etmekten vazgeçirmeye çalışıyorlar. yapabildiğimiz ameliyatların %30'unu yapar olduk artık biliyor musunuz? riskli bir ameliyatın doğal bir sonucu olan ölüm gerçekleşir de aile beni darp ederse/vurursa diye korkmaktan artık iyice vaka almaya çekinir olduk. bu hak etmediğimiz muamele böyle arsızca devam ederse yakında hiç bir ameliyata dokunmamaya başlıycaz. benim aşık olduğum bir karım var, sevdiğim bir geniş ailem var, benim yaşayacak yıllarım, tadacağım tecrübelerim var. benim en sonunda huzur bulduk diyerek anmak isteyeceğim emeklilik günlerim var. benim önümde upuzun bir hayat var. ben neden rahatça yaşayabileceğim bir hayattan vazgeçip de risk alıp birilerini hayata bağlamaya çalışıyorum? karşılığında gerçekten bunları mı hak ediyoruz? gerçekten boğazım düğüm düğüm 3 saattir. adını tam koyamadığım duygular yaşıyorum. gencecik bir adamın artık -var ise- çocuğuna sarılamayacağını, eşini öpemeyeceğini, ailesinin yapayalnız kalacağını ve bunun nedeninin sadece allah'ın yazdığı kadere karşı gelememek ve hastayı kurtaramamak (kimbilir ne çok uğraşmıştır) olduğunu gördükçe bu ülkede artık doktorluk yapmaktan tiksindiğimi defa defa farkediyorum.

    burada doktor duyarı yapmak istemiyorum. ama kendimi o kadar yalnız hissediyorum ki anlatamam size. bu hafta başında avrupa board sınavını geçip avrupada yeterlilik diyebileceğim bir belge almıştım, mesleğime hevesle sarılmaya çalışıyordum hala. bu belgeleri alırken de amacım ülkemde gururla başarıyla mesleğimi icra etme düşüncesiydi sadece. bugüne kadar bir kere bile yurtdışına gideceğim dememiştim. ama bugünkü haberden sonra savaşmaya da bu cehalet yuvası toprakları aydınlatmaya çalışmaya da yorulduğumu hissediyorum. belki de gitmek zamanıdır, belki de giderlerse gitsinler diyenlerin sözüne kulak vermek lazımdır.

    amma kafa ütüledin diyenler de olabilir. dediğim gibi duyar kasmak değil amacım. sadece ne kadar yıldığımızı çevremdeki herkese göstermeye çalışıyorum. yoruluyoruz ama dayanıyoruz, darp ediliyoruz ama dayanıyoruz dedik. ama bu sefer öldürülüyoruz ve dayanacak ne gücümüz ne de zamanımız kaldı artık.
  • 65
    tüm doktorlarımızın tıp bayramını kutlarım. dilerim bu topraklarda; can güvenlikleri sağlanıp emeğinin karşılığını aldığı, insanca çalışma saatlerine kavuşurlar. görev saatlerinde sayısız saçma sapan şikayet alıp istifaya ya da yurtdışına itilmezler.
    doktorlarımız; ne maaş yükseltmenin peşinde ne de statü ile ego kasmanın peşinde. kötü niyetli cahil insanlar yüzünden, doktorlar ve halkımızın ya da doktorlar ve sağlık personellerimizin arası açılmasın.
    pandemi boyunca hakkınız ödenmez diyip şimdi giderse gitsinler demek nedir?
    üç günlük eylemlerini sonuna kadar desteklemeliyiz.
    #hekimlergitmiyorhakkınıistiyor
  • 66
    tıp bayramı gününde, her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da nasıl bir toplumsal yozlaşmaya sebep olunduğunu dilimin döndüğünce anlatmak isterim. bayramınız kutlu olsun.

    niteliğin ne olduğundan bihaber insanlarca yönetilmeye çalışıldığımızdan mütevellit nicel mukayeseler ile al-ver yapıp top çevirmek her yere sirayet ederek devlet politikası oldu. ilk olarak tıp fakülteleri kontenjanları 50yken 200 oldu, 100ken 300 oldu. elbette kalabalık toplumun doktor talebini karşılamak önemli bir husus. lakin şartlar aynıyken kontenjanların artırılması sığ bir politikadan ibaret. bir tıp fakültesinde bir amfi 50 kişi alıyorsa yeni bir amfi yapılarak 200 kişi alır hale getirilmedi örneğin. bir tıp fakültesindeki donanımlı hoca sayısı 10ken 50 olamadı. önceden klinik derslerinde 2 intörn doktora bir hasta düşerken şimdi 20 sine bir hasta düşüyor. düşünün ki 6 sene okul okuyan bu doktor adayı öğrencilerimizin bazıları amfi derslerine bile kalabalık sebebiyle iştirak edememiş, çoğu klinik derslerde hasta görememiş vaziyette mezun oluyor.

    ne oldu? niceliği arttırdın, nitelik kayboldu. her yere tıp fakültesi yapmakla, doktor sayısını artırmakla olmuyor bu işler çünkü. eskiden ilk 8 bin 9 bin öğrenci içerisinden tıp fakültesi tercihi yapılırdı. şimdilerde 20 30 bin bandında olan öğrenciler tıp fakültesi tercihi yapabilir hale geldi. bu kısa vadede velileri, insanları mutlu etti. kendi çocukları o hep "imrendikleri" doktorluğu yapabileceklerdi. nedense düşük ve orta gelirli aileler hep çocuklarını doktor yapmak için uğraşır ancak doktorlar bu maaşı hak etmiyor diye serzenişte bulunduklarında ilk bu sınıf karşı çıkar noldu zorunuza mı gitti diye. işte toplumsal yozlaşma böyle başlar. neyse devam edeyim araya bir tirat daha atmadan...

    evet kısa vadede daha fazla doktor, daha fazla istihdam, daha fazla hizmet olduğu düşünülebilir. ancak uzun vadede sonuçlar berbat bir hale gelecek ve gelmeye başladı bile. yeterli imkan olmadan çar basan age of empires kullanıcıları gibi doktor bastıkça niteliği düşen, kıymeti harbiyesi kalmayan bir meslek haline gelmesi kaçınılmaz olur. googledan okuduğu tedaviyi doktora sen daha iyi mi biliyon diye satmaya çalışan bir halka bu seviye yeterli diye de düşünebilirsiniz. okumanın, eğitimin önemini bilmeyen için bir paradoks vardır zira. bilmeyen zaten bilmeyecektir bilemeyecektir, o zaman okumanın önemini bir tek okuyanlar bilecekse okumanın önemi gerçekten var mıdır? :) eleman dünya düzdür bile diyebiliyor, aşı küresel oyundur falan diyebiliyor, "bir aspirin yazan" doktora mı kafa tutmayacak?

    pek tabii inşaata biraz yatırım yapan doktordan fazla statü sahibi oldu ülkede. az evvel bahsettiğim eğitimin önemini bilmeme mevzusu var ya. işte öyle insanlar tarafından yönetilir olduk cümleten. neyse devam ediyorum. kontenjan artırımı yakın gelecekte hakikaten sadece "aspirin yazabilen" doktorlarla yüz yüze kalmamıza sebep olacak. tıpkı öğretmenler gibi kpss gibi sınavlarla atamalar başlayacak. ee sadece aspirin yazan adama biz niye diğer sağlık çalışanlarından fazla maaş verelim ki diyecekler. en azından hemşireler aşı vurmayı biliyor, kan almayı biliyor; ebeler doğurtabiliyor, hasta bakıcılar sabahlara kadar hastaların cefalarını çekiyorlar, diyecekler... hatta diyorlar bile. dayağın büyüğünü yemeye devam edecekler çünkü halk katıksız hizmet bekler, 5 dakikada muayene olmayı bekler. çünkü yöneticileri 5 dakikada hasta bakılabileceğini salık vermiş. onlardan iyi bilecek değilsiniz ya... bu hizmetleri göremezse de bir güzel afiyetle sopa atar. üstelik 36 saat saatlik nöbetin sonunda bir muayeneye denk gelmiş de olabilirsiniz. doktor da 36 saatlik uykusuzluğun ardından hafif sinirlenmiş, dikkati dağılmış olabilir. dayak için bir gerekçe daha.

    pardon. 36 saat nöbeti 24'e indirdiler gencecik bir kızın nöbet çıkışı elim bir trafik kazası geçirmesi sonucunda. malum bizde işler böyle yürür. sobanın sıcak olduğunu dokunmadan anlayamayız zira. neyse... 36 saat 24'e düştü diye duyurdular ama bu sebeple nöbet parasının kesildiğini kimselere duyurmadılar. e tutmadığı nöbetin parası kesilir tabi demeyin. tuttuğu nöbetin parasından kesiliyor çünkü:) bakın sağlık sisteminde şöyle bir olay var. asistan hekimler ayda 7 nöbetten fazla tutamaz fazlasının parasını devlet vermez. ama hiçbir asistan hekim 7'den aşağı nöbet tutmaz ve yalnızca 7 tanesinin parasını alır. yani 10 nöbet tutar ve artık 36 saat tutmuyorsun diye 7 nöbet parasını da elinden alırlar.

    bir meslek grubunun niteliği, itibarı, parası pulu 20 senede nasıl sıfırlanır sorusu bu şekilde cevaplanmış olur değerli dostlar. çok değerli bir hekimin çok güzel bir sözü vardı. onunla yazımı bitireyim. der ki "hekimlerin kalitesini umursamayan özel doktor sahipleri. unutmayın hekim size her yerde lazım. evet belki böbreğin ağrır şehirdeki en iyi doktoru araştırabilirsin. gidebilirsin. ama yarın öbür gün bolu'ya giderken bir trafik kazası geçirirsen seni "alelade" bir hastanenin "alelade" bir doktoruna teslim ederler. o yüzden doktorların vasat olma şansı yoktur."

    tıp bayramınız kutlu olsun sevgili doktorlar...
  • 68
    hepsine bas sagligi diledim yazarlardir diger butun doktorlar ile birlikte.
    bugun yine bir hastanede bir doktor vahseti yasandi.
    sabirlar dilerim.
    maalesef bir zihniyete kurban verdik kendisini. eskiden doktorlar karsisinda ceketinin onunu ilikleyen halktan doven olduren bir halka donustuk.
    cunku basimizdakiler her okumus egitimli insani halka dusman ettiler.
    onlari hedef gosterdiler. ısterlerse gitsinler dediler, itibar suikasti yaptilar.
    bu kadar itibarsizlastirilan bir meslek grubu cahil halk tarafindan artik hor gorulmeye itilmeye kakilmaya baslandi.
    ve maalesef bugun bu aci olay yasandi.
  • 64
    her bir türk vatandaşının sahip çıkması gereken, hak ettiği değeri görmesi gereken meslege sahip sözlük yazarlarimizdır. covid baslarinda değerleri anlaşılmasına rağmen gelinen noktada maalesef hak ettikleri degeri gormemektedirler.
    ıçlerinde elbette her meslek grubunda olduğu gibi çürük yumurtalar illa ki vardır.
    bakın yakın zamanda özel hastaneye gittim ve sgk anlaşmalı kurum olmasına rağmen 1000 lira ile çıktım oradan. hadi ben bir sekilde ödedim. ya parası olmayanlar? bizlerden çok onların sahip çıkması gerekiyor devlet doktorlarına.
    maaşları elbette ki biraz yüksek olacak. adamlar her seyin başı olan sagliktan sorumlu zira. kaldi ki ülkemiz koşullarında yaşadıkları da malumunuzdur.
    ez cümle siyasi düşünceniz ne olursa olsun doktorlara sahip çıkın.
  • 86
    gerçekten çok öfkeliyim sevgili arkadaşlarım ve sadece sizin adınıza değil, ülkem adına da hem çok öfkeli hem çok üzgünüm. kendi alanlarında %1’lik dilimlere girip doktorluk gibi insalık tarihinin en mühim mesleklerinden birini yapan insanların hayat standardını nasıl yükseltebiliriz diye düşünmemiz gereken yerde vahşice katledilmelerine şahit olmak zorunda kalıyoruz.

    annem üç gündür bağ evindeydi ayağı burkulmuş apar topar alıp geldim. haberi de annemin çatlamış ayağını gecenin bir vakti tedavi etmeye çalışan doktor hanımdan öğrendim, öyle utandım ki… tedavi bitene kadar belki yüzlerce kez teşekkür ettim kendisine.

    eskiden de cahillik vardı bu topraklarda ama cahil hududunu bilir, susması gereken yerde susardı. bilgiye ve bilgi sahibi kişiye hürmet beslerdi.

    sosyal medya birey olabilmenin önünü açtı ama bireyselleşen cahilliğin aksini de gözler önüne serdi, cahili cesaretlendiren, bilgi sahibi insanı “bunlar monşer” diye aşağılayan mevcut zihniyet de katalizör görevi gördü.

    bilgili insanın nezaketi de bu yolda yürümeyi bile bilmeyen barbar kitleyi iyice tepemize çıkardı. belki kızacaksınız ama cahili, zorbayı gördüğü yerde aşağılayarak toplum içinde bir daha fikir beyan edemeyecek duruma getirmeyen bizler de suçluyuz.

    ölen doktor kardeşimizin yakınlarına ve siz değerli doktor arkadaşlarıma sabırlar diliyorum. bu ülkede hala sizlere kıymet veren sayısız insan olduğunu bilin lütfen. ben hepsinin adına söylüyorum bunu. umarım artık herkesin insanca yaşayabildiği, bilginin hürmet gördüğü bir türkiye’de hayatımıza devam ederiz.
  • 88
    göçmen politikası,
    eğitim politikası,
    sağlık politikası,
    tarım politikası,

    yukarıda saydığım yaratılan 4 büyük çözümsüz problemi hata değil, önlerine konulan türkiye'nin yıkımı projesinin birer adımı olarak görüyorum.

    çünkü bir yönetim istemeden milyonlarca ne idüğü belirsiz kaçak alıp onların burada sınırsız üremesini teşvik edemez, bu yanlışlıkla olamaz. bunun tek amacı demografik yapıyı değiştirmek olabilir. bu çözümsüz çünkü bu adamların %80ini asla gönderemeyeceksin.

    bir yönetim yanlışlıkla her ilçeye, beldeye üniversite açamaz. çünkü bilir ki boş kağıt verenin mühendis, öğretmen olduğu yerde bu meslek gruplarının bir değeri kalmaz. bin tane mühendise ihtyiacın olduğu yerde hiç mühendis olmaması gereken ekstra 100bin tane mühendis yaratırsan bu 100bin mühendis asla iş bulamaz, sen ortaya kayıp bir nesil yaratmış olursun ve zamanı geriye alamadığın için bu insanların dönüşü olamayacak şekilde hayatları kararır, umudunu yitirir. bunun çözümü yok çünkü dediğim gibi geriye dönüş yok.

    dünya'nın hiçbir yerinde iktidar doktoruyla, öğretmeniyle halkı karşı karşıya getirmek istemez. birini alıp diğerini dövdürmek istemez. bizimkiler içlerinde yaşadıkları okumuşa olan nefreti halka aşıladılar ve şimdi hasadını topluyorlar. bunu yanlışlıkla yapmadılar, bunu bilerek yaptılar. bunları yapınca doktorların mesleklerine küseceğini, gideceklerini, halkla karşı karşıya geleceklerini ve nihayetinde sağlık sisteminin onarılamayacak şekilde çökeceğini biliyorlardı ve devam ettiler. bu problem de çözümsüz çünkü bir kere halkla doktoru karşı karşıya getirdiler. giderlerse gitsinler denilen doktorlar gidiyor, gidemeyen hayattan nefret ediyor. olayın para ile ilgisi falan yok.

    hiç bir ülke gıdada dışa bağımlı olmak istemez. bundan 100 yıl önce 1 tane olsun buğday yetiştiremeyen rusya dünya'nın tahıl ambarı oldu. benimse ekili olmayan tarlası olmayan köyümde şeker fabrikalarının kapatılması sebebiyle bugün ekili tarla yok. şeker fabrikaları yanlışlıkla kapatılmadı. bir plan doğrultusunda kapandı. bu sorun da çözümsüz çünkü çiftçi diye bir meslek grubu kalmadı. yukarıda yazdığım gibi çiftçi olması gereken çocukların hepsi boş kağıt verip mühendis oldu, 30 yaşına geldi işsiz yatıyor, torpil kovalıyor.

    velhasıl tüm denge yanlışlıkla bozulmadı. bu örnekler daha da çoğaltılabilir ama türkiye'yi çöküşe götürecek bu ana 4 politikada bilerek yapılan hamleler bence nihayetinde başarıya ulaşacak.

    doktorlarımız da bugün sağlık politikasında bilerek atılan adımların acısını birinci elden yaşıyor. başları sağolsun.

    edit: şimdi tabi böyle deyince çok derin denklemler varmış da halk kandırılmış diyormuşum gibi anlaşılmasın. tam tersi bunun asıl sorumlusu halk. ne idüğü belirsiz adamlar zombi gibi sınırdan geçerken de, 500 kişilik beldelere kampüs açılırken de, doktorlar dayak yerken de, tarım öldürülürken herşey açık açık yapıldı. bunların hepsini halk davul zurna çalarak destekledi. bilmiyor muydu işin buraya geleceğini? tabi ki de biliyordu ama kendine bu kadar dokunacağını düşünmedi. şimdi bunların bedelini sokakta taciz edilerek, çocuğu işsiz kalarak, hastane kapısında doktorsuzluktan can vererek, 2 kilo ete, domatese asgari ücretin yarısını vererek ödeyecek.

    çöküş filminde ne diyor hitler :"bizi onlar seçti elbette ölecekler". güzel laf.
  • 82
    sıradanlaştırılmaya çalışılan, planlı bir şekilde maddi, manevi, psikolojik, fiziksel, şiddet ve baskı altında olan bu ülkenin değerli insanları, beyinleri. tüm kaybettikleri için başları sağolsun, kaybettiklerimize rahmet dilerim. sanayide bir hikaye döner, bir cerrah aracını tamire getirir, tamirci; hocam bizde meslektaş sayılırız der. cerrah buna cevaben öyleyse motor çalışırken tamir etmeyi dene der tamirciye. ülkeyi yönetenlerin kapasitesi sanayideki tamirciler kadar olduğu için, bu değerli insanlara maalesef bakış açıları bu. allah hepinizden razı olsun. her şey güzel olur umarım bir gün.
  • 76
    bugün bir doktorumuz konya şehir hastanesinde görev yaptığı kardiyoloji polikliniğinde üzerine 12 el ateş edilerek şehit edildi. kendisinin ismini unutulmaması için yazayım: dr. ekrem karakaya.
    bu kadar yıl ülkene hizmet edip (6 yıl tıp üzerine tus belası, 5 yıllık kardiyoloji asistanlığı, zorunlu şark görevi ve uzmanlık) sonrasında eğitimsiz bir cani tarafından katledilmek çok garip değil mi?
    devletin ilk vermesi gereken yaşatma hakkıyken; bugün bir ağabeyimiz şehit edildi.
    katil kim şimdi ?
    o cani mi yoksa hekimde şiddet yasasını oy hesaplarına uymadığından getirmeyenler mi yoksa yapılan her grevi maaşlar yüzünden yapıldığını sanan cahiller mi?
    şimdi ekrem ağabeyin ailesinin yerine koyun kendinizi... siz kime kızardınız, kime isyan ederdiniz?
    birer birer canımız azalıyor, her gün saçma sapan şikayetlerden açılan soruşturmalar, liyakatle gelen yöneticilerin hastanedeki psikolojik şiddeti, halkın hekimlere karşı bu denli doldurulması sonunda artık bu mesleğin daha da düşecek yeri kalmadı ülkede. annem fizyolog ablam pediatrist ben de anestezistim lakin verdiğimiz tüm emek boşa gibi hissediyorum. mesleğe de ülkeye de dair zerre umudum kalmadı.
    bir kere olsun ateş yalnızca düştüğü yeri yakmasın. herkes başkası için üzülebilir, başkasının daha iyi şartlarda olması için emek verebilir. ya da kendi yanana kadar kafasını çevirebilir.
    dilerim hekim düşmanlığı bir gün ülkemizde son bulur.
  • 96
    6 yıl okuyup yüzlerce hastaya bakıp üstüne dayak yeme ve öldürülme riski altında bulunan yazarlar. ülkedeki en prestijli ve en saygın meslek sahibi insanlar bir hastayla 2 dakika ilgilenme süresine sahip, olması gereken koşulların çok çok ağırında çalışıp karşılığını alamıyorlar ve bütün bunların üstüne bir de hanzo hastalarla uğraşıyorlar. doktor suratsızlığı diye bir şey var doğru ancak bugüne kadar uğradığım doktorların çoğunluğu iyi ve güleryüzlü insanlardı. kaldı ki bu insanların üstüne o kadar geliyorlar ki artık sinir ve stres küpü haline getiriyorlar. okuyan insanların ezildiği, hanzoluk yapmanın hastane basıp doktor dövmenin normalleştirildiği bir ülke haline geldik. cehalet hiçbir zaman bu kadar övünülen bi durum olmamıştı. doktor arkadaşlara hatırlatmak isterim ki elbet siz de hak ettiğiniz koşullara erişeceksiniz, elbet artık kimse sizin üzerinize hücum etmeye yeltenemeyecek, işiniz çok zor biliyorum ama biraz daha sabretmenizi diliyorum sizden. size saldıran hastanın yakınlarını bile geri çevirmeyip tedavi edecek kadar incelikli insanlarsınız, herkesin olduğu gibi sizin de sabretmenizi ve güzel günlere beraber ulaşmamızı istiyorum. işiniz zor evet ama tünelin sonu aydınlık.
  • 91
    abisi doktor olan bir yazar olarak başları sağ olsun demek istiyorum. bu olayların buraya geleceğini bilmeyen yoktu. daha da kötü olacağını yine herkes biliyor. kimin umurunda asıl soru o.

    resmen doktorlardan intikam alınıyor şu anda. geçmişin hesabı soruluyor. bilinçli bir yönlendirme olduğunu düşünüyorum. eskiden ssk hastanelerinin önünde sabah 5te kuyruklar başlardı. yoksa o gün muayene olamazdınız. sağolsun şimdi teknoloji gelişti, kuyrukta değil bilgisayar başında bekliyoruz artık sıra alabilmek için. bütün doktorların bizden daha üstün olan afgan ve suriyeli kardeşlerimize baktığı bir dönemde devlet hastanelerinde muayene olabilmek hayal oldu artık.

    annemin hastalığı sırasında sürekli hastanelerde vakit geçiren biri olarak gözlemim doktorların çoğunun artık umurunda değil hiçbir şey. benden bu kadar beğenirsen ekime beğenmezsen kasıma modundalar. ne yazık ki yine kutuplaştık. yine iki cephe daha oluştu. bu kadar her konuda kutuplaştırılan ve bölünen başka bir ülke daha yoktur. yazık ki artık ne yazık. güzelim ülkede hiçbir şeyin tadı yok. ki bunlar güzel günler. ülkede bu kadar aptalın olduğu yerde çok daha kötü günler bekliyor bizi.
  • 87
    son 48 saatinin 40'ını hastanede toplasan 3-4 saatlik uykuyla geçirmiş bir hekim olarak yaşadığım duygusal yıpranmışlık artik fiziksel yorgunluğumu bile unutturur oldu.

    son birkaç senedir bizzat malum kişiler eliyle açık açık hedef gösterilen, en temel özlük haklarını bile bilerek göz göre göre vermeyen, bakan sıfatıyla başımıza dikilen sözde kınama bakanına sahip bir meslek grubudur. halen daha bu olayın üzerine eksi sözlükte, facebook gruplarında bu doktorlar da hak ediyor temalı yazılar görebilirsiniz.

    biz zaten bittik tükendik ailelerimiz tükendi, önce doktora şiddeti meşru hale getirdiler haber değeri taşımaz oldu, simdi sıra bizzat doktoru katletmeye geldi ve eminim ki bunun da kanıksanması için canla başla ugrasacaklardır. hayatlarının tamamını neredeyse hastalarını şifa bulmasına adamış, yeri gelmiş bunun için kendi ailesini bile ihmal etmek zorunda kalmış insanları katlettikleri, evlatlarını yetim bıraktıkları için sözde toplum muhendislerimiz gurur duyabilirler artık.
  • 71
    üç ay önce belfıtığı ameliyatı oldum. bir ay önce eşimin safra kesesi alındı. özellikle safra kesesini alan komşumuz genel cerrahın sürekli bizi ameliyatın riskleri ile ilgili uyarması ve sonra bir dertleşmemizde olurda bir komplikasyon gelişirse ve sonrasında suçlanırmışım diye duyduğu korkuyu gözünde gördüm. hatalı ameliyatlar yok mu, mutlaka var. örneğin bulunduğum ilçede bir genel cerrah yanlışlıkla damarı kesmiş ve safra kesesi ameliyatında hastayı kaybetmişler. bu işin mutlaka riskleri var hataları var sonuçta binlerce can kurtarıyorsun ve mutlaka bir tane yanlış olabiliyor. ve sonuç olarak artık doktorlar riske girmemek için cerrahi dalları seçmiyorlar.

    sabırlar dilediğim yazarlardır.
  • 77
    hepinize baş sağlığı diliyorum. hastalandığımızda koşa koşa gittiğimiz, sağlığımız için adeta ağzının içine baktığımız doktorlarımız hekimlerimiz son zamanlarda maruz kaldıkları hiçbir davranışı haketmiyorlar. şiddet cinayet bunlara hiçbir insana yapılmamalı. yanınızdayız demek yetmiyor ancak bu yaşananların önüne geçebilmek için ne yapmalıyız bilmiyorum.bilemedikçe üzülüyorum.
  • 81
    içlerinde bulunduğum yazar ailesidir.
    öncelikle burada baş sağlığı dileyen tüm renktaşlarıma yürekten teşekkür. sağolsunlar.
    ben bir tıbbi biyokimya uzmanıyım. hasta ile birebir işi olmayan, mesleğin bu tip zorluğu ile neredeyse hiç karşılaşmayan, aynı zamanda norveç'ten de kabul alan bir hekimim. haberi ilk öğrendiğimde yaptığım ilk şey 5 yaşındaki oğluma bakmak oldu, ve sordum kendime. neden? bakın, bana doktor şunu yaptı, doktorlar da hakediyor vs. olayına girmek istemiyorum. sorduğum tek soru, neden oldu. bir hastanenin güvenlik görevlisi, ki büyük ihtimal rica ile işinin yapılmasını vefat eden abimizden, meslektaşımızdan istemiştir, nasıl bir canavarca hisle bu işi gerçekleştirebiliyor, aklım almıyor. geride kalan iki sabi sübyan bir kenara, bir kişi canını dişine takarak bu mesleği idame ettirmeye çalışıyor. belki görmüşsünüzdür, gece 01:43'de kendisine anjiyo için hasta danışıldığında, "masadaki daha bitmedi" yanıtını veren ve ertesi gün akşam 17:00'ye kadar mesaisi devam eden bir meslektaşımzıdı bu, tıpkı diğer çoğu hekim arkadaşım gibi.

    hekimlik kutsaldır vs. olayına girmeyeceğim, bugün bir avukat arkadaşımız da, onunla birlikte çalışan bir sekreter arkadaşımız da katledildi. maalesef ve maalesef toplumun kalitesi gün geçtikte kötüleşiyor.

    biliyorum, çok siyasi bir platform değil burası ama, "gidenlerse gitsinler" cümlesini kuran bir cumhurun başını duyan cumhur, ölürlerse ölsünler diyerek bu işi gerçekleştiriyor maalesef.

    içim kan ağlıyor. başımız sağolsun.
  • 69
    geleceğe dair umudu kalmamış intörn bir doktor olarak aralarında bulunacağım, bulunduğum yazarlar. can güvenliği konusunda soru işaretleri olan, kendi geçim sıkıntısı altındayken başkasının derdine deva olması beklenen bir grubun bu ülkede nasıl umudu kalsın ki ? sözlükte yer alan ve yurtdışında doktorluk yapan sayın abilerim, benimle gidiş konusunda fikir alışverişinde bulunursanız çok memnun olurum. mesaj kutumun yeşillenmesini bekliyorum.
  • 90
    üzüntü duymaktayım. geçmiş yıllarda olan saçma ve akla izana sığmayan olaylar karşısında büyüklerimize ya nasıl oldu da bir şeyler yapmadınız der dururdum. 20 sene sonra çocuğum bana baba neden bir şeyler yapmadınız bu kadar şeye karşı derse ağzımı açıp diyeceğim tek cümlem yok.
    yazık bir toplum bu kadar mı hızlı tükettirilir, yozlaştırılıp, bataklığa sürükletilir. burada şurda hata vardır deyip öncül hale getiremiyorum çünkü her yerde hata sorun var hepsi elimizde kalıyor.
  • 92
    geçtiğimiz hafta sonu kayınpederimi kaybettik. uzun zamandır kalp yetmezliği ile mücadele ediyordu.
    düzenli kalp kontrollerini yapan doktoru bir gün "artık benim amca için yapabileceğim bir şey yok, boşuna getirmeyin" dedi.
    çok sinirlendik, işini yapmıyor, bizi başından atmaya çalışıyor diye düşündük. halbuki o sadece bize bir mesaj veriyordu. sadece biz kabul edemiyorduk.
    daha sonra başka bir doktora gittik, kalp pili önerdi. kalp pili takıldı. adam bu sefer bir çok kez diğer tarafa gitti, kalp piliyle tekrar hayata döndü. kalp pili takan doktora kızdık bu sefer. bu yaştan sonra kalp pili mi takılır, adam ölmek istiyor ölemiyor diye. bunu para için yaptı diye. halbuki belki de adam sadece bizlerin ve hastanın çaresizliğini gördü ve bir umut dedi.
    daha sonra yoğun bakıma alındı. palyatif servisi yoğun bakım bu işin son durağı. bunu az buçuk araştırma yapan herkes bilir.
    ama biz ne yaptık, doktoru devamlı sıkıştırdık. içeride ne ilaç veriyorsunuz? kan değerleri ve diğer değerlerd iyileşme var, çıkarabilir miyiz bir süre sonra? potasyumu düşük acaba potasyum takviyesi mi yapsak diye.
    doktor ne yaptı, bize öyle bir fırça attı ki sapıttık. adam ölüyor diyorum, siz bana ne anlatıyorsunuz diye.
    çok sinirlendik, o an ona saldırmak istedik belki de. ama sonra mantıklı düşününce yaptığımızı fark ettik ve ertesi gün tüm servise tatlı alıp özür diledik.

    anlatmak istediğim hasta yakınları doktorları çok zorluyor, aklı başında olanlar olayları analiz edip doğruyu görebiliyor. ama bir kesim var ki saldırganlıktan, şiddetten beslenen. işte o kesim doktorların kabusu oluyor.
    gerçekten kutsal bir meslek yapıyorlar.
    sözlükteki doktor kardeşlerime, doktor adayı kardeşlerime hepinize sabırlar diliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın