7005
biricik takımım. bize ilkleri yaşatan sarı-kırmızı aşkımız.
ara sıra uefa kupasını biz değil de diğer ikisi alsaydı nasıl hissederdim diye düşünüyorum. kabus gibi gerçekten, nefesim daralıyor. onların yerinde olmak hakikaten zor.
uefa kupasını kazandığımızın hemen sonrası yeniyüzyıl gazeteci tüm duvarı kaplayan galatasaray posteri veriyordu. 12 gün boyunca uzaktaki bir bakkala her sabah kalkıp 1 parçasını satın aldım. sonunda o duvara hepsini yapıştırdım. hatta bir gazete (belki aynı gazetedir) tarihimizi anlatan dergi dağıtmıştı ki ilk tarihimizi o zaman öğrendim. adı değişti diye gündeme gelmeyen bir şampiyon kulüpler kupası yarı finalini orada okumuştum. jupp derwal'i ilk orada tanımıştım. hatta babam derwall başkaydı diye sürekli maçları izlerken konuşurdu hocalarla ilgili mevzu açılınca. babamın dediği kadar varmış, ışıklar içinde uyusun rahmetli derwall.
96-00 arası futbola daha da yakınlaştım. yakınlaşmakla kastettiğim şey bilgilerin daha da oturması ve bir bilinçle izlemek... örneğin; yenildiğimiz bir fb maçı sonrası ben özeti izlerken daha maçın devam ettiğini düşünüp yenilgiyi tersine çevireceğiz diye umutlanmıştım. çok sonradan onun özet olduğunu idrak ettim. hagi'yi belçikalı sanırdım (yeni gelmişti o zaman) ki bu yüzden bir kere milli maçta belçika'yı desteklemiştim. maçı izlemediğim için de hagi oynadı mı bilmiyordum. şimdi bu anıları hatırlayıp yazıya döktükçe ne kadar gerizekalı olduğumun farkına vardım. sonraki yıllar zaten herşey daha netleşti benim iq de yükselmeye başladığı için daha zevkli daha heyecanlı şekilde maçları izlemeye başladım. hatta yer yer fatih hocaya akıl vermeye bile başladım. duysa çocuğum diye gülüp geçerdi.
o yıllar arası en büyük travma 5 tane yediğimiz chelsea maçı ve samuel johnson'un frikikten attığı golle yenildiğimiz fb maçı. onun dışında yenildiğimiz ve bende yer etmiş bir tane maç yok. o kadar çok kazanmaya alışmışız ki aradan 20 yıldan fazla zaman geçti hala şu an bulunduğumuz durumu algılayamıyorum. yani 2 yıldan fazla şampiyon olamamak falan çok distopik gelirken hasret 3 yıla çıkacak.
14 sene şampiyon olamadığımız dönemi görmüş büyüklerimiz bizler en ufak başarısızlıkta fazla reaksiyon gösteriyoruz diye kızıyorlar ya kızmasınlar. bizim algılar açıldığında rahat rahat şampiyon olup milan yenip juve ile kafa kafaya oynayan bir takımın inişlerini kabul edemediğimizden hep bu reaksiyonlar. hatta 2000 sonrası doğan biri 2013 yılında real madrid tokatlarken gördü bu takımı. manchester united'ı kendi ceza sahasına hapseden takımı gören ve takımı bununla tanıyan benimseyen biri nasıl derede boğulmayı kabul etsin değil mi? her sene şampiyonluk isteriz ama şampiyonluk olmasa da iyi oyun, göze hoş gelen futbol isteriz. ali sami yen'de dörtlü finalde mükemmel oynayıp yenildiğimiz fb maçı da bunun örneğidir ki o harika oyunu alkışladık. galatasaraylı olmak budur benim için.
evet hep buraya bu duygularımı yazmak istemiştim. ilk entry olmasının da ayrı bir anlamı var çünkü entry benim kimlik bilgilerim gibi...
ara sıra uefa kupasını biz değil de diğer ikisi alsaydı nasıl hissederdim diye düşünüyorum. kabus gibi gerçekten, nefesim daralıyor. onların yerinde olmak hakikaten zor.
uefa kupasını kazandığımızın hemen sonrası yeniyüzyıl gazeteci tüm duvarı kaplayan galatasaray posteri veriyordu. 12 gün boyunca uzaktaki bir bakkala her sabah kalkıp 1 parçasını satın aldım. sonunda o duvara hepsini yapıştırdım. hatta bir gazete (belki aynı gazetedir) tarihimizi anlatan dergi dağıtmıştı ki ilk tarihimizi o zaman öğrendim. adı değişti diye gündeme gelmeyen bir şampiyon kulüpler kupası yarı finalini orada okumuştum. jupp derwal'i ilk orada tanımıştım. hatta babam derwall başkaydı diye sürekli maçları izlerken konuşurdu hocalarla ilgili mevzu açılınca. babamın dediği kadar varmış, ışıklar içinde uyusun rahmetli derwall.
96-00 arası futbola daha da yakınlaştım. yakınlaşmakla kastettiğim şey bilgilerin daha da oturması ve bir bilinçle izlemek... örneğin; yenildiğimiz bir fb maçı sonrası ben özeti izlerken daha maçın devam ettiğini düşünüp yenilgiyi tersine çevireceğiz diye umutlanmıştım. çok sonradan onun özet olduğunu idrak ettim. hagi'yi belçikalı sanırdım (yeni gelmişti o zaman) ki bu yüzden bir kere milli maçta belçika'yı desteklemiştim. maçı izlemediğim için de hagi oynadı mı bilmiyordum. şimdi bu anıları hatırlayıp yazıya döktükçe ne kadar gerizekalı olduğumun farkına vardım. sonraki yıllar zaten herşey daha netleşti benim iq de yükselmeye başladığı için daha zevkli daha heyecanlı şekilde maçları izlemeye başladım. hatta yer yer fatih hocaya akıl vermeye bile başladım. duysa çocuğum diye gülüp geçerdi.
o yıllar arası en büyük travma 5 tane yediğimiz chelsea maçı ve samuel johnson'un frikikten attığı golle yenildiğimiz fb maçı. onun dışında yenildiğimiz ve bende yer etmiş bir tane maç yok. o kadar çok kazanmaya alışmışız ki aradan 20 yıldan fazla zaman geçti hala şu an bulunduğumuz durumu algılayamıyorum. yani 2 yıldan fazla şampiyon olamamak falan çok distopik gelirken hasret 3 yıla çıkacak.
14 sene şampiyon olamadığımız dönemi görmüş büyüklerimiz bizler en ufak başarısızlıkta fazla reaksiyon gösteriyoruz diye kızıyorlar ya kızmasınlar. bizim algılar açıldığında rahat rahat şampiyon olup milan yenip juve ile kafa kafaya oynayan bir takımın inişlerini kabul edemediğimizden hep bu reaksiyonlar. hatta 2000 sonrası doğan biri 2013 yılında real madrid tokatlarken gördü bu takımı. manchester united'ı kendi ceza sahasına hapseden takımı gören ve takımı bununla tanıyan benimseyen biri nasıl derede boğulmayı kabul etsin değil mi? her sene şampiyonluk isteriz ama şampiyonluk olmasa da iyi oyun, göze hoş gelen futbol isteriz. ali sami yen'de dörtlü finalde mükemmel oynayıp yenildiğimiz fb maçı da bunun örneğidir ki o harika oyunu alkışladık. galatasaraylı olmak budur benim için.
evet hep buraya bu duygularımı yazmak istemiştim. ilk entry olmasının da ayrı bir anlamı var çünkü entry benim kimlik bilgilerim gibi...