• 44676
    aslında yazılan, çizilen çok şey var ama ben kendi ağzımdan bu hikayeyi anlatmadım o yüzden gerçekten anlatmak isterim. öncelikle, ben gölcükspor'da futbola başladım. normalde elbette sokaklardaki her genç çocuk gibi ben de çok futbol oynadım. futbol tutkusu, futbol aşkı çok fazlaydı içimde. babam da bunu en iyi bilenlerdendi. her zaman destek verenlerdendi. mesela okul takımındayken bile her maçıma gelirdi. yani şehir şehir gelmişliği var. şu anda bile geliyor. düşünün en alttayken bile, düşük seviyedeyken bile geliyordu. babam benim gerçekten en büyük destekçim. inanılmaz, inanılmaz desteği olmuştur. yani ben 'pes ettim' dediğim anda bile her zaman arkamda durmuştur. futbola gölcükspor'da başladım. futbol okulunda oynuyorduk öncelikle. orada güzel geçiyordu her şey benim için. futbol okulları halı sahalarda oynanıyor biliyorsunuz. ondan sonra biz kategori atladık, u16 seviyesine gelmiştik. hocalarım o zamanlar beni değerlendirmiyordu, benim mevkiimde birini değerlendiriyordu.

    o zamanlar ben forvet arkası olarak oynuyordum. forvet başladım ilk futbola. sonra forvet arkası sonra da kanat olarak evrildik. ondan sonra babamla konuştuk. bizim kendi mahallemizin, oturduğumuz yerin bir takımı var. orada tanıdıklarımız falan vardı. babam dedi ki; "beraber buraya gidelim. sen burada daha başarılı olursun. burada sana daha çok şans verecekler. burada sen daha çok oynayacaksın. biraz şöyle bakılıyordu ortaya geçtiğimde; attan inip eşeğe binmek gibi bakılıyordu. çünkü gölcükspor profesyonel bir kulüp, benim gittiğim kulüp amatör bir kulüptü ve alt yaş kategorilerde oynayacaktım. o sezon u16, u17, u19 a takımlarında dört kategoride de oynadım. 70, 80'e yakın maç yaptım. o zaman yaşım 16 civarlarındaydı. bunun benim gelişimimde çok büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum çünkü çok fazla maç oynadım, benden büyüklerle de oynadım. bana çok büyük tecrübe kazandırdı.

    biz seçmelere gittik başakşehir, 2014'te sanırım. seçmeler de güzel geçmişti. babamla oturuyorduk. mustafa sarıgül altyapı sorumlusuydu, dedi ki; "kerem senle birlikte olmak isteriz, takımımızda görmek isteriz ama bizde kalacak yer yok. altyapı tesisi yok. ya gidip geleceksin, ya da kendine bir yer bulacaksın. başka türlü olmaz.

    "o gün "tamam, biz düşünelim" dedik babamla ve oradan çıktı. ben o gün şunu söylemiştim, hatta babam her seferinde onu söyler, "baba, benim önümü aç. ileride seni suçlamamı istemiyorsan bana bir şekilde yardımcı ol. ben burada olmak istiyorum. burada oynamak istiyorum" hayallarime bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum. sonuçta süper lig takımı, onun altyapısında olacağım.

    istanbul'da kalmaya karar verdik. bayağı zorlandık yer bulmak için. bir tane yurt gibi bir yer bulmuştuk. istanbul'da bir sene yurtta kaldık. yurt fatih'te, bizim tesisler balat'taydı. yakındı, her sabah aklkıyordum, okula gidiyordum. okuldan sonra tesise gidiyordum. bir sezon öyle geçti. u17'de oynadım, ardımdam ilk profesyonel imzayı attım başakşehir'e.

    ondan sonra her şey benim için hızlı gelişti, bir o kadar da farklı bir yere döndü. u17'de oynarken bir sene sonra a takıma çıktım. 16-17 yaşındaydım. a takımda biraz bocaladım, birkaç sıkıntı oldu. istediğim gibi gitmedi. sonra beni kiralık gönderdiler bodrumspor'a.

    bir yıl kiralık oynadım bodrumspor'da bodrum o zaman 3. lig'deydi. ben üç sene 3. lig'de oynadım. ondan sonra bodrum'da şampiyon olduk. 2. lig'e çıktık. ondan sonra tekrar döndüm başakşehir'e. tekrardan, "güzel bir yıl geçiririm, takımda olurum" diye düşünüyordum ama olmadı. bu sefer beni kiralık göndermek istediler ama "erokspor'a gideceksin" dediler. anlaşmazlık oldu. beni o zaman isteyen takımlar var 2. lig'den, ptt'den. "kiralık gönderecekseniz bari istediğim kulübe gönderin" dedim. "yok" dediler. "kabul etmiyoruz" benim de bir senem vardı, ben de gitmemeye karar verdim.

    başakşehir'le 3 yıl anlaşmıştık. 18 yaşımdan önce imzaladığım için 3 yıl anlaşabiliyorduk. 3 yıllık sözleşmemden bir sene kaldı. "ben gitmek istemiyorum oraya" dedim. "o zaman gitmezsen kadro dışısın. bir sene idman yapacaksın altyapıda" dediler.

    biz öyle karar aldık babamla, konuştuk 1 sene beni kocaeli'nden istanbul'a balat'a her gün idmanlara getirip götürdü. idmanlarımız saat 09.00'daydı. sabaj 06.30-07'de kalkıp kahvaltıyı yolda yapıyorduk. erkenden çıkıyorduk, trafiğe yakalanmamk için. gidiyorduk geliyorduk her sabah. gitmeyince sıkıntı oluyordu. o zamanlar mustafa hoca altyapı sorumlusuydu. o da çok yardımcı oluyordu bana sağ olsun.

    o sezon her şey bitmişti bende. "baba zorlamanın bir anlamı yok. demek ki buraya kadarmış" diyordum. olmayacak çünkü. her sabah kalkıyorum, psikolojik olarak çok çökmüş durumdayım. o zaman babam her sabah, "oğlum ben götürüyorum seni. ben zorlanmıyorum, sen niye zorlanıyorsun? geçersin arabanın arkasına, uyursun" diye beni hep motive etti. inanılmaz bir desteği oldu. o dönemde ben bırakmayı bile düşünmüştüm. çok dağılmıştım, umutsuzluğa kapılmıştım. ondan sonra bir sene oynamadık. sözleşmem bitti. beni üst liglerden 3. lig harici bir takımlara gittiğim zaman yetiştirme bedelim çıkıyordu ve yüksek bir ücretti. o dönem yani 2018-2019 sezonunda süper lig'de bir takıma gitsem yetiştirme bedelim 600 bin, ptt'deki bir takımda ise 375 bini buluyordu. alt liglerde, 2. lig'de de bu rakam 240 bin idi. bu paralar bir sene futbol oynamamış biri için ödenmek istenmiyordu. takımlar, "bir sene futbol oynamamışsın. acaba nedir durumun? diyordu. ne kadar genç olsan da riskli. dedim ki, "bu yetiştirme bedelini ben sıfırlayacağım. iki sene üst üste oynadığım zaman bir sene de önceden oynamıştım. 3. lig'de oynadığın zaman yetiştirme sıfırlanıyormu, biz bunu tff'den onaylattık.

    iki sene daha oynamak... önce karacabey'de oynadım, oradan erzincan'a gittim ve her şey aslında erzican'da patladı diyebilirim. çok güzel bir sezon geçirdim orada. 20 gol atmıştım, kanat oynuyordum. başakşehir'de kanat oynamaya başladım. başakşehir'e forvet arkası olarak gitmiştim, kanat oldum, sol açık sağ açık yaptılar. ondan sonra futbol hayatım bambaşka oldu. erzincan'dan sonra...

    çok şükür ki kararlar doğru çıktı. ters de tepebilirdi. benim gibi binlerce, belki de daha fazla insan vardır, bu kararları verip tam tersi hayatları olmuştur. futbolu bırakmak zorunda kalmışlardır. benimki çok şükür güzel geçti.

    ben çocukluğumda zaten galatasaray'ı tutuyordum. çok büyük sempatim vardı ama ben bu kararı ailemle konuşarak aldım. galatasaray'da daha çok şans bulabileceğimi de düşündüm. şöyle ki, o zaman fatih hoca başımızdaydı. fatih hoca bizimle iletişime geçti. gürcan hoca bizi aramıştı, direkt ailemle konuştu gürcan hoca. babamla iletişime geçtiler, menajerim vardı ama ailemle görüştüler. bu benim için önemliydi. o zamanlar yaşım çok ufak deği. 21 yaşındaydım ama iletişimi ailemle yapmaları bana verdikleri değeri gösterdi. süper lig'de çok kulüple görüştüm. galatasaray'dan daha fazla para veren kulüpler bile oldu ama ben kariyerim için seçtim. ben şöyle düşünmüştüm, aileme de söyledim; "ben belli bir dönem kaybettim. 2-3 sene kaybettim alt liglerde oynama mecburiyetinden dolayı. bu süreyi en çabuk nerede kapabilirim diye düşündüm ve galatasaray'da bu süreyi çok daha çabuk kapatabileceği, fatih hocamla, takımımıla, iyi futbolcularşa, iyi takımla bu süreyi daha da kısaltabilirim ve hedeflediğim yerlere daha çabuk ulaşabilirim diye düşünüyorum" çok şükür; geldiğim yerden dolayı şu an verdiğim kararda ne kadar doğru olduğunu görüyorum.

    ben sadece bir mevki ile kendimi sınırlandırmıyorum. bu bence önemli bir şey. yeri geldiği zaman forvet arkasında da oynayabileceğimi düşünüyorum ama şu anki mevkiim kanat, özelliklerim anlamında doğru mevkide oynadığımı düşünüyorum. ama oyundaki sistem anlamıyla zaman zaman oyun içinde değişikliklerde oraya kendimi adapte edebileceğimi de düşünüyorum. çünkü kendimi belli bir kanat olarak lanse etmiyorum ya da ona yönlendirmiyorum. sadece atıyorum, hızım var, sürayliyim diye kanat oynayabilirim diye düşünmüyorum. o zamanlarda farklı mevkilerde oynadığım için bu bana fazlasıyla özellik katmış olabilir. zaman zaman alt yaş kategorilerinde farklı mevkilerde, hatta orta sahada bile oynadım ama çok değil tabii ki. bunları alt yaşlarda oynamış olmak, farklı mevkilerde benim özelliklerime farklı şeyler katmış olabilir.

    bende 0.25 astigmat başlangıcı var. gözlerim çok fazla yoruluyor, sulanıyor. bu yüzden gözlerimi dinlendirmek amacıyla gözlük takıyorum. oradan harry potter ile bir benzerlik oluşturdular. zaman zaman aile ve arkadaş ortamlarında da bana söylüyorlardı. sonra gözlüklü fotoğraflarım çıkınca taraftarlarımız da bu konuda çok benzetmeler yaptı, bundan sonra siz biz de kendi aramızda sosyal medya ekibimle, menajerimle oturduk, bir şeyler bulmamız lazım diye. bu aklımıza geldi. çok da güzel oldu. güzel bir golün üzerine olması da çok anlamlıydı.

    şu an bulunduğumuz durum tabii ki hepimiz için büyük hüsran. galatasaray taraftarı, futbolcusu, yöneticiler, galatasaraylı olan herkes şu anki durumdan şikayetçi. özellikle biz futbolcular.

    elbette bunu değiştirmek için sahaya çıkıyoruz, çok çalışıyoruz, birlikte fazla konuşuyoruz. buldunduğumuz yeri hak ettiğimizi düşünmüyorum. bu sezon şanssızlık da peşimizi bırakmadı.

    şu anda bulunduğumuz durumu en fazla istemeyen biziz. taraftar tabii ki üzülüyor. onların üzüntüsüne biz de çok üzülüyoruz ama biz de bu durumudan hiç mutlu değiliz. çok üzülüyoruz.

    ailemizle bile konuşurken mahcup oluyoruz. o kadar kötü durumdayız ki hem galatasaray taraftarına mahcubuz hem sevdiklerimize hem ailemize.

    kerem aktürkoğlu

    kulüp dergisinin şubat sayısına verdiği röportaj
App Store'dan indirin Google Play'den alın