283
geleni geçeni alkışlayan centilmen başkan özhan canaydın'ın "galatasaray'a yeteri kadar acı çektirmedim, onlara bir eziyet daha yaşatayım" diyerek camiamıza hediye ettiği stat. televizyonda görür görmez üç damarım tıkanır, üşümeye başlardım. yıllardır maç izlerim ben bu kadar hayatsız stat görmedim. o dönemde leş bir futbol oynayan galatasaray'ı dünyanın en kötü stadına mahkum etmişlerdi. sonuç ise beklenildiği üzere fiyasko oldu. olimpiyat stadındaki dram o kadar dillendirildi ki zamanında ali sami yen'i dünyanın en büyük atmosferi haline getiren koskoca galatasaray camiası stada rüzgar engelleyici tel çekildi diye sevinçten havalara uçtu. uzay çağına hazırlandığımız yıllarda stada tek çekildi diye sevinen taraftar özhan canaydın vizyonunun özetiydi aslında. o dönemlerde rakip analizi kadar hava durumu da ciddi haber konusuydu. "hava rüzgarlı" dendiği zaman bilirdik ki rakip takımın yanında rüzgarı da yenmek gerekecekti. hakem gibi, deplasman tribünü gibi oynanan futbolu doğrudan etkileyen bir faktördü olimpiyat rüzgarı. kış günlerinde tribünü dolduran taraftarların boş statta neden iç içe durduklarına anlam veremezdim. meğer rüzgardan uçmamak için kenetleniyorlarmış.
şimdi geride kalan o günlere baktığımda acı tebessüm beliriyor yüzümde. olimpiyat stadında yaşadığımız eziyet gözümün önüne geliyor ve duşta ağlıyorum. üzüntümün sebebi çektiğimiz eziyet değil. beni hüzünlendiren bugün o hayatsız günlerden daha kötü bir durumda olmamız. sabahın köründe pencereden dışarı bakıyor, tüm dünya dertlerini bir kenara bırakıp için için mırıldanıyorum: ne olacak bu galatasaray'ın hali?
şimdi geride kalan o günlere baktığımda acı tebessüm beliriyor yüzümde. olimpiyat stadında yaşadığımız eziyet gözümün önüne geliyor ve duşta ağlıyorum. üzüntümün sebebi çektiğimiz eziyet değil. beni hüzünlendiren bugün o hayatsız günlerden daha kötü bir durumda olmamız. sabahın köründe pencereden dışarı bakıyor, tüm dünya dertlerini bir kenara bırakıp için için mırıldanıyorum: ne olacak bu galatasaray'ın hali?