2
yolda giderken sıkça spor programları dinliyorum. bunun da tüm bölümlerini dinledim. görüşlerimi biraz önder özen başlığında belirtmiştim.* genel olarak söylemek gerekirse bu programdaki görüşlere katılmıyorum. * tabi ki 8 bölüm program olunca katılacağım şeyler var. özellikle scouting ile alakalı olan bölüm güzeldi.
ilk karşı çıkacağım bölüm yabancı sınırı. önder özen bu bölümde yabancı sınırının olmaması gerektiğini savunuyor. ben de aynı fikirdeyim. ancak sıklıkla fatih terimin getirdiği 14 yabancı kuralını eleştiriyor ki şu ana kadarki en iyi kurala bu kadar yüklenmeyi çok anlamsız buldum. kuralın türk futbolcularının avrupada oynamasına katkıda bulunmadığı iddia ediliyor ki el insaf diyorum. buna en güzel örnek kuralın kaldırıldığı durumda dorukhan toközün trabzonspora transfer olması. yabancı sınırı sıkılaştırılmasa trabzonspor dorukhan'a avrupa klüplerinden daha fazla para teklif etmeyecek ve avrupaya gidecekti. bir diğer konu da 14 yabancı kuralının avrupa'da başarı getirmemesi. bu durum kuralın ne olduğundan bağımsız, klüplerimizin başarısızlığı. sen avrupa maçında rotasyon yaparsan kuralın ne olduğunun bir önemi yok. 14 yabancı kuralı en azından avrupada 11 yabancı ile sahaya çıkma özgürlüğü sağlıyordu.
en çok katılmadığım bölüm de son bölüm olan milli takım:
1. ekol olmamız gerektiği bir oyun karakteri ortaya koymamız gerektiği söyleniyor. buna verilen örnek de brezilya. önder özen brezilyada katıldığı bir konserde şarkıcıların bir paylaşım içinde olduğunu söylüyor. brezilya takımları da bu şekilde ahenk içinde topu paylaşarak oynuyorlarmış. örnek olarak da kimselerin hatırlamadığı ve futbolun o zamandan bu zamana inanılmaz değiştiği pele dönemi veriliyor. bu örnek bana çok komik geldi. almanya ve ya ispanya falan dense anlayacağım ama brezilya denince akla gelen topu paylaşmak değil bireysel yetenektir. bunu geçiyorum. günümüzde herkes farklı liglerde oynuyor, teknik direktörler pek çok ligde yabancı. dünyanın gittiği yöne paralel olarak futbol da evrensel bir yere doğru gidiyor. italya milli takımı hayvan gibi savunma yapmıyor topa sahip oluyor, almanya bek çıkaramıyor 3lü oynuyor ve her şey neredeyse 5 yılda bir değişiyor.
2. yine ekol konusu ile ilgili bizim de kendi milletimizin karakterine uygun bir şey ortaya koymamız gerektiği söyleniyor. bunun ne olacağını da bir kahramanın ortaya çıkıp söylemesi gerektiği söyleniyor. o kahramandan 2 tane galatasaray'da çoktan çıktı bile. mustafa denizli ve fatih terim çıktı dedi ki biz ezik gibi sürekli yenilmemeye oynamak zorunda değiliz. biz de bu oyunu oynayabilir, kazanabilir, turnuvalara gidebiliriz. fatih terim güncel olarak yeni bir challenge içerisinde. yüksek bonservis düşük maaş ile hem oyuncu yetiştirip satmayı hem de başarılı olmayı deniyor.
3. getirdiğimiz hocaların oyun karakterleri farklı. buna da fazla takılmanın doğru olmadığını düşünüyorum. joachim löw ve hans-dieter flick aynı oyunu mu oynatıyor? portekiz takımını luiz felipe scolari da yönetti, fernando santos da. ispanya luis enrique öncesindeki hocalarıyla bu kadar baskın bir topa sahip olma oyunu oynuyor muydu? klüp takımlarında olduğu gibi milli takımda da tercih edilen hocanın oyun karakteri değişiklik gösterebilir. aynı hoca bile elindeki kadro değişiklik gösterdiği zaman farklı oyunlar oynatabilir. milli takımda belli bir oyuncu grubunuz vardır maksimum verimi almaya çalışırsınız.
4. türkiye'nin oyuncu grubu o kadar da özel değil, şampiyonlar liginde son 16 oynayan oyuncumuz bile pek yok, biz euro 2020'de kendimizi olduğumuzdan üstte gördük. buna da katılmak mümkün değil. çünkü biz kendimizi italya, ingiltere ile karşılaştırarak başarısızız demiyoruz ki. isviçre, galler, iskoçya, finlandiya, kuzey makedonya gibi takımların kaç oyuncusu üst düzey de biz bunlardan başarısız olduk?
5. alt ligleri düzeltmek lazım. ancak o zaman futbolumuzu düzeltiriz. bunda da tam tersini düşünüyorum. asıl süper ligi, üst düzey takımları düzeltmek lazım. ancak bunlara getireceğimiz düzenlemeler ile bir şey olabilir çünkü imkan bunlarda. bunları düzenlemek daha kolay. bir regülasyon getirmek daha kolay. üst liglerde kalitenin artmasıyla seken futbolcu ve hocalar alt liglerin kalitesini artırabilir. alt liglere ne yapalım allah aşkına. para mı akıtalım? kural getirsek nasıl uyacaklar? hoca yetiştirsek bunu 3. lige mi göndereceğiz? tabi bu konudan bahsedilirken 3. ligde yaş sınırından bahsediliyor. buna katılıyorum.
ilk karşı çıkacağım bölüm yabancı sınırı. önder özen bu bölümde yabancı sınırının olmaması gerektiğini savunuyor. ben de aynı fikirdeyim. ancak sıklıkla fatih terimin getirdiği 14 yabancı kuralını eleştiriyor ki şu ana kadarki en iyi kurala bu kadar yüklenmeyi çok anlamsız buldum. kuralın türk futbolcularının avrupada oynamasına katkıda bulunmadığı iddia ediliyor ki el insaf diyorum. buna en güzel örnek kuralın kaldırıldığı durumda dorukhan toközün trabzonspora transfer olması. yabancı sınırı sıkılaştırılmasa trabzonspor dorukhan'a avrupa klüplerinden daha fazla para teklif etmeyecek ve avrupaya gidecekti. bir diğer konu da 14 yabancı kuralının avrupa'da başarı getirmemesi. bu durum kuralın ne olduğundan bağımsız, klüplerimizin başarısızlığı. sen avrupa maçında rotasyon yaparsan kuralın ne olduğunun bir önemi yok. 14 yabancı kuralı en azından avrupada 11 yabancı ile sahaya çıkma özgürlüğü sağlıyordu.
en çok katılmadığım bölüm de son bölüm olan milli takım:
1. ekol olmamız gerektiği bir oyun karakteri ortaya koymamız gerektiği söyleniyor. buna verilen örnek de brezilya. önder özen brezilyada katıldığı bir konserde şarkıcıların bir paylaşım içinde olduğunu söylüyor. brezilya takımları da bu şekilde ahenk içinde topu paylaşarak oynuyorlarmış. örnek olarak da kimselerin hatırlamadığı ve futbolun o zamandan bu zamana inanılmaz değiştiği pele dönemi veriliyor. bu örnek bana çok komik geldi. almanya ve ya ispanya falan dense anlayacağım ama brezilya denince akla gelen topu paylaşmak değil bireysel yetenektir. bunu geçiyorum. günümüzde herkes farklı liglerde oynuyor, teknik direktörler pek çok ligde yabancı. dünyanın gittiği yöne paralel olarak futbol da evrensel bir yere doğru gidiyor. italya milli takımı hayvan gibi savunma yapmıyor topa sahip oluyor, almanya bek çıkaramıyor 3lü oynuyor ve her şey neredeyse 5 yılda bir değişiyor.
2. yine ekol konusu ile ilgili bizim de kendi milletimizin karakterine uygun bir şey ortaya koymamız gerektiği söyleniyor. bunun ne olacağını da bir kahramanın ortaya çıkıp söylemesi gerektiği söyleniyor. o kahramandan 2 tane galatasaray'da çoktan çıktı bile. mustafa denizli ve fatih terim çıktı dedi ki biz ezik gibi sürekli yenilmemeye oynamak zorunda değiliz. biz de bu oyunu oynayabilir, kazanabilir, turnuvalara gidebiliriz. fatih terim güncel olarak yeni bir challenge içerisinde. yüksek bonservis düşük maaş ile hem oyuncu yetiştirip satmayı hem de başarılı olmayı deniyor.
3. getirdiğimiz hocaların oyun karakterleri farklı. buna da fazla takılmanın doğru olmadığını düşünüyorum. joachim löw ve hans-dieter flick aynı oyunu mu oynatıyor? portekiz takımını luiz felipe scolari da yönetti, fernando santos da. ispanya luis enrique öncesindeki hocalarıyla bu kadar baskın bir topa sahip olma oyunu oynuyor muydu? klüp takımlarında olduğu gibi milli takımda da tercih edilen hocanın oyun karakteri değişiklik gösterebilir. aynı hoca bile elindeki kadro değişiklik gösterdiği zaman farklı oyunlar oynatabilir. milli takımda belli bir oyuncu grubunuz vardır maksimum verimi almaya çalışırsınız.
4. türkiye'nin oyuncu grubu o kadar da özel değil, şampiyonlar liginde son 16 oynayan oyuncumuz bile pek yok, biz euro 2020'de kendimizi olduğumuzdan üstte gördük. buna da katılmak mümkün değil. çünkü biz kendimizi italya, ingiltere ile karşılaştırarak başarısızız demiyoruz ki. isviçre, galler, iskoçya, finlandiya, kuzey makedonya gibi takımların kaç oyuncusu üst düzey de biz bunlardan başarısız olduk?
5. alt ligleri düzeltmek lazım. ancak o zaman futbolumuzu düzeltiriz. bunda da tam tersini düşünüyorum. asıl süper ligi, üst düzey takımları düzeltmek lazım. ancak bunlara getireceğimiz düzenlemeler ile bir şey olabilir çünkü imkan bunlarda. bunları düzenlemek daha kolay. bir regülasyon getirmek daha kolay. üst liglerde kalitenin artmasıyla seken futbolcu ve hocalar alt liglerin kalitesini artırabilir. alt liglere ne yapalım allah aşkına. para mı akıtalım? kural getirsek nasıl uyacaklar? hoca yetiştirsek bunu 3. lige mi göndereceğiz? tabi bu konudan bahsedilirken 3. ligde yaş sınırından bahsediliyor. buna katılıyorum.