10434
kırılma anı programında galatasaray'ı vefasızlıkla suçladığını düşünmüyorum.
özellikle gündem olmak için eski defterleri açtığını hiç sanmıyorum.
programın formatı gereği, hayatındaki kırılma anları, unutamadığı olaylar, hatıralar, hisler soruluyor.
volkan demirel ile nasıl barıştığını, emre belözoğlu ile aralarının düzelip düzelmediği bile soruldu.
emek ege haliyle en üzüldüğü anları, kadro dışı kaldığı zamanlarda neler hissettiğini de sordu. sabri de içtenlikle cevaplamaya çalıştı. yani durup dururken bu defterleri açmadı kendisi.
ayrıca, bu konuları sıcağı sıcağına konuşsa, selçuk futbolcuyken konuşsa, takıma ve selçuğa zarar verdi derim. ama sabri futbolu bırakmış, selçuk bırakmış. aradan yıllar geçmiş, gelen soru üzerine de o dönemki kırgınlığından bahsetmiş. şimdi konuşmayacak da ne zaman konuşacak?
bu adam 300. maçına çıkıyorsa, herkese nasıl plaket veriliyorsa ona da öyle verilmesi gerekiyordu. adam burada bir ayrıcalık istemiyor, adalet istiyor.
3 ay kadro dışı kaldığında, arkadaşı arayıp sormuyor diye kırılması kadar doğal ne var?
arda turan bile 8 yıl sonra döndüğünde takımda kaptan olarak karşılanmış, kendisi kaptanlığı muslera'nın hakkı olduğunu söylemiş, muslera da teşekkür etmişti.
e sabri 3 ay sonra döndüğü ortamda kaptanlığı alınıyorsa, en azından ufak bir konuşma bekler.
bence de yetenekleri kısıtlıydı, hiçbir zaman kaptan olmamalıydı.
fakat kendisi yerine daha iyi sağbek vardı da sabri silah zoruyla mı formayı aldı? hadi galatasaray'da yabancı kısıtlaması sayesinde oynuyor diyelim, milli takımda da mı zorla oynattırdı kendisini? yerli bir alternatifinin olmaması onun suçu mu?
kısıtlı yetenekleriyle elinden geleni yapmış, sahada cassio lincoln gibi volkan'dan kaçmamış, emre'ye eyvallah etmemiş, taraftarın üçlü isteğini hiçbir zaman geri çevirmemiştir.
en büyük kusuru da buydu zaten, tribünleri çok fazla dinlemiştir. lakin taraftara hiçbir zaman karşılık vermemiş, trip atmamış, küfür etmemiş, formasını hiçbir zaman fırlatmamıştır.
galatasaray efsanelerini anıyor kapsamında (çok efsane olmasa da), bir gün tekrar ali sami yen'e gelip, tribünlerin önünde plaket verilip, taraftara da üçlü çektirmesini isterim*
özellikle gündem olmak için eski defterleri açtığını hiç sanmıyorum.
programın formatı gereği, hayatındaki kırılma anları, unutamadığı olaylar, hatıralar, hisler soruluyor.
volkan demirel ile nasıl barıştığını, emre belözoğlu ile aralarının düzelip düzelmediği bile soruldu.
emek ege haliyle en üzüldüğü anları, kadro dışı kaldığı zamanlarda neler hissettiğini de sordu. sabri de içtenlikle cevaplamaya çalıştı. yani durup dururken bu defterleri açmadı kendisi.
ayrıca, bu konuları sıcağı sıcağına konuşsa, selçuk futbolcuyken konuşsa, takıma ve selçuğa zarar verdi derim. ama sabri futbolu bırakmış, selçuk bırakmış. aradan yıllar geçmiş, gelen soru üzerine de o dönemki kırgınlığından bahsetmiş. şimdi konuşmayacak da ne zaman konuşacak?
bu adam 300. maçına çıkıyorsa, herkese nasıl plaket veriliyorsa ona da öyle verilmesi gerekiyordu. adam burada bir ayrıcalık istemiyor, adalet istiyor.
3 ay kadro dışı kaldığında, arkadaşı arayıp sormuyor diye kırılması kadar doğal ne var?
arda turan bile 8 yıl sonra döndüğünde takımda kaptan olarak karşılanmış, kendisi kaptanlığı muslera'nın hakkı olduğunu söylemiş, muslera da teşekkür etmişti.
e sabri 3 ay sonra döndüğü ortamda kaptanlığı alınıyorsa, en azından ufak bir konuşma bekler.
bence de yetenekleri kısıtlıydı, hiçbir zaman kaptan olmamalıydı.
fakat kendisi yerine daha iyi sağbek vardı da sabri silah zoruyla mı formayı aldı? hadi galatasaray'da yabancı kısıtlaması sayesinde oynuyor diyelim, milli takımda da mı zorla oynattırdı kendisini? yerli bir alternatifinin olmaması onun suçu mu?
kısıtlı yetenekleriyle elinden geleni yapmış, sahada cassio lincoln gibi volkan'dan kaçmamış, emre'ye eyvallah etmemiş, taraftarın üçlü isteğini hiçbir zaman geri çevirmemiştir.
en büyük kusuru da buydu zaten, tribünleri çok fazla dinlemiştir. lakin taraftara hiçbir zaman karşılık vermemiş, trip atmamış, küfür etmemiş, formasını hiçbir zaman fırlatmamıştır.
galatasaray efsanelerini anıyor kapsamında (çok efsane olmasa da), bir gün tekrar ali sami yen'e gelip, tribünlerin önünde plaket verilip, taraftara da üçlü çektirmesini isterim*