633
kötü oynamadığımızı düşündüğüm müsabaka.
eğer bu maç normal şartlarda, daha doğrusu normal hakemlerle oynansaydı ilk 20 dakikada bitecekti. ya da bizim üzerimizde sarı lacivert çubuklu forma olsaydı, maç ilk 45 dakikada 3 ya da 4 olacak ve biz adamlar sonuçta atıyor abi diyecektik.
bu kadar önemli mi hakem kararları? evet bu kadar önemli.
maça baskılı başlamışsın ve golü bulmuşsun. artık rakibin açılacak ve zaten kötü olan savunması daha da kötü olacak. berkan ile net bir şut imkanı bulmuşsun bu dakikalarda. sonra rizespor oyuncusunun ceza sahasında topu eliyle tuttuğunu görüyorsunuz. çarpma değil, eliyle önüne aldığını görüyorsunuz ve hakem var'a bile bakmıyor. hemen sonra hava topu mücadelesinde alpaslan'un dirseği rakibine geliyor, direkt sarı kart oluyor, tamam normal diyorsunuz fakat 1 dakika sonra dabo'nun dirseği babel'e geldiğinde faul bile verilmiyor. hemen sonra cicaldau'nun aynı pozisyonda hem bileğine hem de ayağına sert bir darbe oluyor. top ile alakasız bir pozisyonda. oyuncu acı çektiği için sekiyor ve normalde onun kullandığı bölge olmasına rağmen, acıdan serbest vuruşu kullanamıyor. e ona da tamam. hemen sonra göstere göstere berkan'ı çektikleri pozisyonda hakem yine var'a bile bakmaya tenezzül etmeden golü veriyor. oyuncular artık acı çekmekten ve ön sezgisel korkudan mücadelelerinde düşme oluyor. çünkü sahada koruması gereken kişi alenen düşmanlık yapıyor. bu tarz durumlar çok önemlidir ve özellikle genç takımları daha fazla etkiler. bizde haliyle oyundan düşüp bir gol daha yiyoruz. yani hakem adil olsa ilk yarıda maç büyük ihtimal bitecekti.
bunlara rağmen 2. yarıya sakinlikle başlıyoruz ve normalde maçı 5-2'ye getirecek pozisyonlar buluyoruz. mostafa mohammed ve halil kale sahasından bom boş pozisyonda kaleyi bulamıyor. bu pozisyonların hepsi de ilk yarıdaki olayları unuturcasına, karambol ya da uzun topla değil, güzel hazırlanmış pozisyonlarla geliyor. tabii bunları atamayınca da zeminin ağırlaşması ve oyuncu hatalarıyla rakibe maçı kazanma şansı veriyoruz fakat bütün bunlara rağmen karakter gösterip 100. dakika da, 10 kişi kalmamıza rağmen golü atıyoruz. üstelik 2 gün önce velodrome'de çok ciddi bir maçtan çıkmışken.
ayrıca maç sonunda 3,2xg gibi penaltısız alınabilecek yüksek gol beklentisi oluşturmuşuz.
iyi mi oynadık? hayır. ama öyle karalar bağlanacak, bu takım çok kötü, bu takımdan olmaz denilecek kadar da kötü oynamadık. hatta bu şartlara göre iyi bir karakter gösterdik. takım bir kaç kişi hariç kötü de koşmadı, kötü mücadele etmedi.
e hani biz, yenilsek bile koşan takım görmek istiyorduk. şimdi hem kazandığımız hem de takım olarak ağır zeminde büyük mücadele gösterdiğimiz bir maçtan sonra baya baya eleştiriliyoruz.
bazılarının amacı çok net üzüm yemek değil. kişiler bazı insanları sevmeyebilir ve bunun yüzünden başarısız olmasını isteyebilir fakat bunu sanki takımın iyiliği için düşünüyormuş gibi yapması yanlıştır.
eğer bu maç normal şartlarda, daha doğrusu normal hakemlerle oynansaydı ilk 20 dakikada bitecekti. ya da bizim üzerimizde sarı lacivert çubuklu forma olsaydı, maç ilk 45 dakikada 3 ya da 4 olacak ve biz adamlar sonuçta atıyor abi diyecektik.
bu kadar önemli mi hakem kararları? evet bu kadar önemli.
maça baskılı başlamışsın ve golü bulmuşsun. artık rakibin açılacak ve zaten kötü olan savunması daha da kötü olacak. berkan ile net bir şut imkanı bulmuşsun bu dakikalarda. sonra rizespor oyuncusunun ceza sahasında topu eliyle tuttuğunu görüyorsunuz. çarpma değil, eliyle önüne aldığını görüyorsunuz ve hakem var'a bile bakmıyor. hemen sonra hava topu mücadelesinde alpaslan'un dirseği rakibine geliyor, direkt sarı kart oluyor, tamam normal diyorsunuz fakat 1 dakika sonra dabo'nun dirseği babel'e geldiğinde faul bile verilmiyor. hemen sonra cicaldau'nun aynı pozisyonda hem bileğine hem de ayağına sert bir darbe oluyor. top ile alakasız bir pozisyonda. oyuncu acı çektiği için sekiyor ve normalde onun kullandığı bölge olmasına rağmen, acıdan serbest vuruşu kullanamıyor. e ona da tamam. hemen sonra göstere göstere berkan'ı çektikleri pozisyonda hakem yine var'a bile bakmaya tenezzül etmeden golü veriyor. oyuncular artık acı çekmekten ve ön sezgisel korkudan mücadelelerinde düşme oluyor. çünkü sahada koruması gereken kişi alenen düşmanlık yapıyor. bu tarz durumlar çok önemlidir ve özellikle genç takımları daha fazla etkiler. bizde haliyle oyundan düşüp bir gol daha yiyoruz. yani hakem adil olsa ilk yarıda maç büyük ihtimal bitecekti.
bunlara rağmen 2. yarıya sakinlikle başlıyoruz ve normalde maçı 5-2'ye getirecek pozisyonlar buluyoruz. mostafa mohammed ve halil kale sahasından bom boş pozisyonda kaleyi bulamıyor. bu pozisyonların hepsi de ilk yarıdaki olayları unuturcasına, karambol ya da uzun topla değil, güzel hazırlanmış pozisyonlarla geliyor. tabii bunları atamayınca da zeminin ağırlaşması ve oyuncu hatalarıyla rakibe maçı kazanma şansı veriyoruz fakat bütün bunlara rağmen karakter gösterip 100. dakika da, 10 kişi kalmamıza rağmen golü atıyoruz. üstelik 2 gün önce velodrome'de çok ciddi bir maçtan çıkmışken.
ayrıca maç sonunda 3,2xg gibi penaltısız alınabilecek yüksek gol beklentisi oluşturmuşuz.
iyi mi oynadık? hayır. ama öyle karalar bağlanacak, bu takım çok kötü, bu takımdan olmaz denilecek kadar da kötü oynamadık. hatta bu şartlara göre iyi bir karakter gösterdik. takım bir kaç kişi hariç kötü de koşmadı, kötü mücadele etmedi.
e hani biz, yenilsek bile koşan takım görmek istiyorduk. şimdi hem kazandığımız hem de takım olarak ağır zeminde büyük mücadele gösterdiğimiz bir maçtan sonra baya baya eleştiriliyoruz.
bazılarının amacı çok net üzüm yemek değil. kişiler bazı insanları sevmeyebilir ve bunun yüzünden başarısız olmasını isteyebilir fakat bunu sanki takımın iyiliği için düşünüyormuş gibi yapması yanlıştır.