56
bazısı 3 yılın sonunda süper ligde şampiyon olmak için başlatıldı sanıyor. bazısı 3 yıl sonra şampiyonlar ligi'ni almazsak hesap soracak raddede.
kimisi takıma 26 yaş üzeri oyuncu adım attığı anda kutsal sözün bozulduğunu ve 3 yıllık planlamanın iptal olduğunu sanıyor. kimisi oyuna sonradan giren 30+ yaşındaki her isimle bu planlamanın mezarı kazıldı diyor.
50 kişi okuduysam bu konuda, 48 tanesi aşırı net, aşırı somut, aşırı keskin beklentilerle bu planlamaya vuruyor ya da yapılanları biraz gerçek dışı bir optimistlikle yorumluyor.
3 yıllık planlama bugün kadroda olan feghouli'yle, fransa'ya satılma ihtimali olan mostafa'yla ya da 60. dakikada oyuna giren babel'le alakası olan bir konu değil.
bugün 16 eylül 2021 galatasaray lazio maçında belki iyi ve dirençli bir futbol oynayarak 10 ya da 20 yıl önce olduğu gibi puan ya da puanlar alacağız. belki de son yıllarda olduğu gibi tekrardan rezil rüsva olacak bir futbol göreceğiz.
3 yıllık planlama, bu belkileri ortadan kaldırmakla alakalı.
fatih terim överken çok sık kullanılan argüman: bu takım son 25 yılda fatih terim'le 8 şampiyonluk yaşadı, fatih terim'siz 4 şampiyonluk yaşadı. bu fatih terim adına övünülecek bir durum olsa da aslında galatasaray camiası için sorgulanması gereken bir durum. fatih terim'in gitmesini en şiddetli şekilde savunanlar bile bu takımın sonrasında ne olacağıyla ilgili bir kaygı duyuyordur.
3 yıllık planlama, bu kaygıların azaltılmasıyla alakalı.
türk futbolunun son 5 yılda avrupa'daki en büyük başarısı, net şekilde beşiktaş'ın namağlup gruptan çıkması. sonradan bayern'e elenmesine hiçbir şey demem çünkü 3 yıllık değil 40 yıllık plan yapsan bayern günündeyse diş geçiremezsin. o sene müthiş başarı geldi. sonrasında ne oldu? bir sonraki sene malmö ve genk'i tek maç dahi yenemedi beşiktaş. ertesi sene yine uefa grubunda sonuncu oldu. sonraki sene gruplara bile kalamadı. paok'a ve portekiz'de küme düşen rio ave'ye elenerek uefa'ya başlamadan veda etti. bugün ise dortmund'u yener mi gruptan çıkar mı onu konuşuyoruz. aynı takım seneye ne halde olur kimsenin fikri yok.
3 yıllık planlama, bizim takımda 3 yılın sonunda bu fikrin oluşmasıyla alakalı.
ünal aysal yönetimi ve fatih terim, 2011 yazında sıfırdan bir takım kurdu ve o takım 1.5 yıl sonra şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynuyordu. ee bak işte mis gibi 1.5 yıllık plan? bugün neden aynısı olmuyor?
1) aynı takımı kurmanın maliyeti artık senin belini daha fazla büküyor.
2) küçük rakiplerin daha kısıtlı kaynağını oyuncu keşfetmeye ve yetiştirmeye ayırarak uzun vadede senin önüne geçiyor.
3) büyük rakiplerin yedekte oturacağı oyuncu için senin iki yıllık transfer bütçeni gözü kapalı verebiliyor.
4) sen o takımların atıklarını toplayıp 1-2 senelik saman alevi başarılar yakalamayı kovalarken, her taraftan makas açılıyor. artık üçüncü torbadan bile ajax, atalanta, porto gibi takımlar geliyor.
3 yıllık planlama, artık dilimizde laçka hale gelen bu makas olayını kapatmak için kendi adına üzerine düşen görevi yapmaya başlamakla alakalı.
senden daha büyük ligin beğenilmeyenlerini toplamak değil, senden daha küçük liglerin en parlak oyuncularını almak yıllardır yapmamız gereken şeydi. 8 milyon kazanan adamı 4-5 milyona getirmek değil, 200-300 bin kazanan adamı 400-500 bine ikna etmek esas mali başarımız olmalıydı. seni son durak olarak değil basamak olarak gören oyuncuları almak, senin kendini de koyduğun yeri gösteriyor. bu futbolun al-sadd'ı, guangzhou'su, inter miami'si olmakla; benfica'sı, leipzig'i, club brugge'ü olmak arasındaki seçimi çoktan yapmamız gerekiyordu.
3 yıllık planlama bu aşamada çok doğru bir stratejiyle başladı. o iyi oyuncu çıkar, bu maç kazanılır kaybedilir, x maçta yaşlı oyuncu 11 başlar bunlar olabilir. hatta 3 yıl sonunda avrupa'da başarı garanti de değil. 1996-2000 arası galatasaray bugün taraflı tarafsız herkes tarafından övülüyor. 3 kasım 1999 galatasaray milan maçı'nın son dakikasında ceza alanı içinde hakan şükür'e yapılan müdahaleye penaltı verilmese ne olacaktı? bu sonuç, o takımı kötü planlanmış kötü bir futbol takımı mı yapardı? 4 yıllık planın kötü çizildiğini mi gösterirdi? yoksa, ertesi sene aynı takım şampiyonlar ligi'ne katıldığında yine iyi işler yapacağını herkes bilir miydi?
bu 3 yıllık planlamanın sonunda da avrupa başarısı diye bir garanti olamaz. grubuna psg, bayern düşer, ya da sen 3 yıllık plan yapmışken 20 yıllık plan yapan bi takım çıkar geçemeyebilirsin. ama oynadığın futbolla, tecrübenle, mücadelenle o seviyede olduğunu kanıtlaman lazım. ertesi sene tekrar avrupa'ya gittiğinde ne yapacağını biliyor olman lazım.
yani 3 yıllık planlama, dördüncü beşinci altıncı yılda da iddialı olmakla alakalı.
3 yıl boyunca aynı kadroyu koruyamasan da, giden oyuncunun yerini hızlıca dolduracak scouting/oyuncu yetiştirme ağını oluşturmakla alakalı.
beni son yıllarda galatasaray'a dair en çok heyecanlandıran şey bu oldu. nihayet doğru transfer stratejisine, olması gerekene geçiş yapıldı. tabii bu yapı sadece transfere bağımlı kalmamalı, altyapı hamleleriyle de güçlenmeli. ve tabii ki her ekipte tecrübeye, saha içinde yıllanmış oyun görüşüne de yer olmalı. işte o zaman olabilecek en iyi galatasaray'ı yıllar sonra sahada görebiliriz.
yarın x avrupa maçında arda oyuna girince 3 yıllık planlama bu mu denecek, ligin ikinci yarısı art arda puan kaybı gelirse aldığımız genç oyuncuların bize atılan kazık olduğu iddia edilecek. o yüzden ben türkiye'de böyle bir planı düzenli şekilde sürdürmenin çok zor olduğunu düşünüyorum. ama her şeye rağmen bu kadar cesur bir gençleştirme hamlesini uzun zamandır yaşamamıştım. bir müddet daha keyfini çıkarmak istiyorum.
kimisi takıma 26 yaş üzeri oyuncu adım attığı anda kutsal sözün bozulduğunu ve 3 yıllık planlamanın iptal olduğunu sanıyor. kimisi oyuna sonradan giren 30+ yaşındaki her isimle bu planlamanın mezarı kazıldı diyor.
50 kişi okuduysam bu konuda, 48 tanesi aşırı net, aşırı somut, aşırı keskin beklentilerle bu planlamaya vuruyor ya da yapılanları biraz gerçek dışı bir optimistlikle yorumluyor.
3 yıllık planlama bugün kadroda olan feghouli'yle, fransa'ya satılma ihtimali olan mostafa'yla ya da 60. dakikada oyuna giren babel'le alakası olan bir konu değil.
bugün 16 eylül 2021 galatasaray lazio maçında belki iyi ve dirençli bir futbol oynayarak 10 ya da 20 yıl önce olduğu gibi puan ya da puanlar alacağız. belki de son yıllarda olduğu gibi tekrardan rezil rüsva olacak bir futbol göreceğiz.
3 yıllık planlama, bu belkileri ortadan kaldırmakla alakalı.
fatih terim överken çok sık kullanılan argüman: bu takım son 25 yılda fatih terim'le 8 şampiyonluk yaşadı, fatih terim'siz 4 şampiyonluk yaşadı. bu fatih terim adına övünülecek bir durum olsa da aslında galatasaray camiası için sorgulanması gereken bir durum. fatih terim'in gitmesini en şiddetli şekilde savunanlar bile bu takımın sonrasında ne olacağıyla ilgili bir kaygı duyuyordur.
3 yıllık planlama, bu kaygıların azaltılmasıyla alakalı.
türk futbolunun son 5 yılda avrupa'daki en büyük başarısı, net şekilde beşiktaş'ın namağlup gruptan çıkması. sonradan bayern'e elenmesine hiçbir şey demem çünkü 3 yıllık değil 40 yıllık plan yapsan bayern günündeyse diş geçiremezsin. o sene müthiş başarı geldi. sonrasında ne oldu? bir sonraki sene malmö ve genk'i tek maç dahi yenemedi beşiktaş. ertesi sene yine uefa grubunda sonuncu oldu. sonraki sene gruplara bile kalamadı. paok'a ve portekiz'de küme düşen rio ave'ye elenerek uefa'ya başlamadan veda etti. bugün ise dortmund'u yener mi gruptan çıkar mı onu konuşuyoruz. aynı takım seneye ne halde olur kimsenin fikri yok.
3 yıllık planlama, bizim takımda 3 yılın sonunda bu fikrin oluşmasıyla alakalı.
ünal aysal yönetimi ve fatih terim, 2011 yazında sıfırdan bir takım kurdu ve o takım 1.5 yıl sonra şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynuyordu. ee bak işte mis gibi 1.5 yıllık plan? bugün neden aynısı olmuyor?
1) aynı takımı kurmanın maliyeti artık senin belini daha fazla büküyor.
2) küçük rakiplerin daha kısıtlı kaynağını oyuncu keşfetmeye ve yetiştirmeye ayırarak uzun vadede senin önüne geçiyor.
3) büyük rakiplerin yedekte oturacağı oyuncu için senin iki yıllık transfer bütçeni gözü kapalı verebiliyor.
4) sen o takımların atıklarını toplayıp 1-2 senelik saman alevi başarılar yakalamayı kovalarken, her taraftan makas açılıyor. artık üçüncü torbadan bile ajax, atalanta, porto gibi takımlar geliyor.
3 yıllık planlama, artık dilimizde laçka hale gelen bu makas olayını kapatmak için kendi adına üzerine düşen görevi yapmaya başlamakla alakalı.
senden daha büyük ligin beğenilmeyenlerini toplamak değil, senden daha küçük liglerin en parlak oyuncularını almak yıllardır yapmamız gereken şeydi. 8 milyon kazanan adamı 4-5 milyona getirmek değil, 200-300 bin kazanan adamı 400-500 bine ikna etmek esas mali başarımız olmalıydı. seni son durak olarak değil basamak olarak gören oyuncuları almak, senin kendini de koyduğun yeri gösteriyor. bu futbolun al-sadd'ı, guangzhou'su, inter miami'si olmakla; benfica'sı, leipzig'i, club brugge'ü olmak arasındaki seçimi çoktan yapmamız gerekiyordu.
3 yıllık planlama bu aşamada çok doğru bir stratejiyle başladı. o iyi oyuncu çıkar, bu maç kazanılır kaybedilir, x maçta yaşlı oyuncu 11 başlar bunlar olabilir. hatta 3 yıl sonunda avrupa'da başarı garanti de değil. 1996-2000 arası galatasaray bugün taraflı tarafsız herkes tarafından övülüyor. 3 kasım 1999 galatasaray milan maçı'nın son dakikasında ceza alanı içinde hakan şükür'e yapılan müdahaleye penaltı verilmese ne olacaktı? bu sonuç, o takımı kötü planlanmış kötü bir futbol takımı mı yapardı? 4 yıllık planın kötü çizildiğini mi gösterirdi? yoksa, ertesi sene aynı takım şampiyonlar ligi'ne katıldığında yine iyi işler yapacağını herkes bilir miydi?
bu 3 yıllık planlamanın sonunda da avrupa başarısı diye bir garanti olamaz. grubuna psg, bayern düşer, ya da sen 3 yıllık plan yapmışken 20 yıllık plan yapan bi takım çıkar geçemeyebilirsin. ama oynadığın futbolla, tecrübenle, mücadelenle o seviyede olduğunu kanıtlaman lazım. ertesi sene tekrar avrupa'ya gittiğinde ne yapacağını biliyor olman lazım.
yani 3 yıllık planlama, dördüncü beşinci altıncı yılda da iddialı olmakla alakalı.
3 yıl boyunca aynı kadroyu koruyamasan da, giden oyuncunun yerini hızlıca dolduracak scouting/oyuncu yetiştirme ağını oluşturmakla alakalı.
beni son yıllarda galatasaray'a dair en çok heyecanlandıran şey bu oldu. nihayet doğru transfer stratejisine, olması gerekene geçiş yapıldı. tabii bu yapı sadece transfere bağımlı kalmamalı, altyapı hamleleriyle de güçlenmeli. ve tabii ki her ekipte tecrübeye, saha içinde yıllanmış oyun görüşüne de yer olmalı. işte o zaman olabilecek en iyi galatasaray'ı yıllar sonra sahada görebiliriz.
yarın x avrupa maçında arda oyuna girince 3 yıllık planlama bu mu denecek, ligin ikinci yarısı art arda puan kaybı gelirse aldığımız genç oyuncuların bize atılan kazık olduğu iddia edilecek. o yüzden ben türkiye'de böyle bir planı düzenli şekilde sürdürmenin çok zor olduğunu düşünüyorum. ama her şeye rağmen bu kadar cesur bir gençleştirme hamlesini uzun zamandır yaşamamıştım. bir müddet daha keyfini çıkarmak istiyorum.