• 28
    10 ağustos 2007 istanbul büyükşehir belediyespor fenerbahçe maçı ile başlayan ve 10 mayıs 2008 galatasaray gençlerbirliği oftaş maçı ile sona eren, galatasaray'ın, fenerbahçelilerin şampiyonlar ligi finali hayali kurduğu bir sezonda oldukça mütevazi bir kadroyla, üstelik ligin en keskin virajında teknik direktörsüz kalmasına rağmen şampiyon olduğu sezondur.

    ***

    sevgili yazar dostlarım merhaba. size zaman zaman galatasaray’ın yakın tarihini anlatıyorum. bu entry’nin konusu bitişe az bir süre kala teknik direktörsüz kalmamıza rağmen şampiyon olduğumuz 2007-2008 sezonu. bu entry’de tam 10 bölüm halinde birlikte olacağız ve birlikte yakın tarihimizin bu güzide sezonunun sayfalarını açacağız. kimi zaman heyecanlanacak, kimi zaman hüzünleneceğiz. bazen ah keşke böyle olmasaydı diyeceğiz. emin olun hep birlikte geçmişten büyük dersler alacağız.

    ***

    bölüm 1: “kalli”

    hikayemiz galatasaraylıların 2007 yılının şubat ayında, istanbul'un o dondurucu soğuğunda, bir sabah gazetelerde görüp şok olduğu o haberle başlıyor.

    o sabah hemen hemen tüm gazetelerin spor sayfalarının manşeti şuydu "galatasaray gerets ile sözleşme uzattı".

    şu günden o güne bakıldığında, “ne var ki bunda gayet doğal” denilebilir. ama o günleri hatırlayanlar bilir ki bu sözleşme uzatma haberinin gündeme bomba gibi düştüğü günlerde eric gerets kulüpte artık kimse tarafından istenmeyen adamdı ve basında her gün sezon bitmeden ya da bittikten sonra kovulacağı yazılıp çiziliyordu. kimi gazetelerde ise gerets her gün başka bir takımla anlaşıyordu.

    basın asparagas haberler yazıp çiziyor denemeyecek kadar ciddiydi o günlerde yaşananlar. galatasaray'da kazan adeta fokurduyordu. başkan yardımcısı olduğu günden beri yıldızı gerets'le hiç ama hiç barışmayan adnan polat, her seferinde gerets'i göndermeye çalışıyor ancak başkan özhan canaydın tarafından engelleniyordu.

    2005-06 sezonunda gerets ile mucizevi bir şampiyonluk yaşayan galatasaray, 2006-07 sezonunda oldukça kasvetli bir sezon geçirmekteydi. türkiye şampiyonu olarak gittiği şampiyonlar ligi’nde önce tur şansını, ardından da uefa kupası’na katılma hakkını kaybedince bir anda herkes teknik direktör gerets’i tartışmaya başlamıştı.

    normal koşullarda 31 mayıs 2007’de sözleşmesi bitecek belçikalı teknik adamın kontratında bir yıllık opsiyon bulunuyordu. ama opsiyonun kullanılabilmesi için yönetimin 31 aralık 2006’ya kadar bunu gerets’e bildirmesi gerekiyordu.

    bunu bilen gerets 2006 kasım ayında vakit kaybetmeden bir basın toplantısı düzenleyip şunları söylüyordu:

    “g.saray’daki planlarım uzun vadeli. sözleşmemi de uzatmayı düşünüyorum. kulüp de aynı şeyi düşünürse uzun vadeli programımızı yapacağız. yönetim birkaç hafta önce sözleşmemi uzatma gibi bir düşünceyi ortaya atmıştı. bir sene daha opsiyonlu olarak sözleşmem var. ancak, kulüp bunu aralık ayı sonuna kadar kullanmalı. bunları oturup konuşacağız. son zamanlarda yönetimle sorun yaşadığım yazılıyor. tabii ki bazı konular konuşulacak ve tartışılacak. ama bu işin gereğidir. adnan polat ile aramda tartışma olmadığını ve bunların gerçek dışı olduğunu dile getirmek istiyorum.”

    gerets perde arkasında yaşanan tartışmaları kameralar önünde maskeleyerek aslolan galatasaray’dır mesajı veriyordu.

    başkan yardımcısı adnan polat ise gerets’in bu açıklamaları üzerine şunları söylüyordu:

    "şu kadarını söyleyeyim; gerets ile son derece mesafeli davranıyoruz birbirimize. ama bizler çocuk değiliz. herkes işini yapacak, yapmalı da. gerets'i niye gönderelim? günlerden beri basında yazılıp çiziliyor. artık bundan sıkıldım. hocayı seversin veya sevmezsin. hoşlanır ya da hoşlanmazsın. ben çocuk değilim. duygusal davranma lüksüm yok. yani başkan 'göndermem' derse ben 'hayır göndereceksin' diye çocuklar gibi ayağımı yere sürtemem. galatasaray'a zarar veremem ben. ben bu kulübe her zaman fayda sağlamak için varım. kaldı ki hoca elindeki imkanlara rağmen çok da başarılı. geçen sene nasıl şampiyon olduysak, bu seneki 7 puan fark da önemli değil. biz yine şampiyon olacağız."

    aslında adnan polat, yönetime girdiği günden beri yıldızının hiç barışmadığı gerets’i göndermek istiyor ancak ‘şampiyon olmuş bir teknik adam’ı gönderip taraftarı karşısına almaya cesaret edemiyordu. başkan özhan canaydın da polat’ı bu konuda frenleyen isimdi. uzun yıllar başarısızlıklar yüzünden hedefe oturtulmuştu ancak gerets sayesinde taraftarla arası yumuşamıştı. şimdi gerets gider de yeni bir başarısızlık ortamı oluşursa akıbeti ne olurdu?

    ligin devre arasına girildiğinde adnan polat, eric gerets’i göndermek için son hamlesini yaptı. yönetim kurulunu acil toplantıya çağırıp gerets’in kovulması için oylama açtı. polat’a muhalif üyeler ve başkan canaydın’ın oylarıyla gerets görevde kaldı, polat’ın yeni hoca planları suya düştü.

    şubat ayı yarılandığında galatasaray avrupa’ya çoktan havlu atmış, kupada kayseri erciyes’e elenmiş, ligde de lider fenerbahçe’nin 6 puan gerisinde kalmış ve amaçsız bir takım hüviyetine bürünmüştü.

    taraftarlar sezon sonunda sözleşmesi biten belçikalı teknik adamla lig bitiminde yolların ayrılması gerektiğini düşünüp gelecek sezon yeni bir isimle yeniden yapılanmaya gitmenin şart olduğunu söylüyordu.

    işte tam da o anda kimsenin beklemediği bir manşet çıktı karşılarına: "galatasaray gerets ile sözleşme uzattı!”

    başkan canaydın bir panik kararla, polat ve gerets arasındaki gerilime bir son vermek için gerets’in sözleşmesini uzatmıştı. bu karar tahmin edildiği gibi en çok adnan polat’ı rahatsız edecekti. ve sadece üç ay sonra galatasaray’ı gerets’e tazminat ödemek zorunda bırakacaktı.

    haberin doğruluğunu galatasaray futbol a. ş genel müdürü adnan sezgin teyit etti. sezgin, belçikalı teknik adamla yapılan görüşmenin ardından, 2007-2008 sezonu için de anlaşmaya varıldığını açıkladı.

    fakat sezon sonunda gönderilmesine kesin gözüyle bakılan teknik direktör eric gerets ile ’nikâh tazelenmesi’ sarı-kırmızılı camiada şaşkınlık yarattı. yöneticilerin ’gece yarısı operasyonuyla’ belçikalı hocanın sözleşmesini 1 yıl daha uzatması camiayı ikiye böldü. bir kısım “şampiyonluk yarışı sırasında yapılan bu sözleşme, futbolcuların toparlanması ve istikrarın sağlanması açısından çok olumlu oldu. daha iyisini mi bulacaklardı” yorumunu yaparken, diğer bölüm ise “hocayla bu kadar gerginlik yaşandıktan ve söylediği sözler hazmedildikten sonra sözleşmesinin yenilenmesi yanlış” ifadelerini kullandı.

    ne var ki gerets ile sözleşme uzatılınca “yorgan gitti kavga bitti” durumu oluşmamıştı. adnan polat ne olursa olsun gerets’i göndermeye kararlıydı ve sadece biraz beklemesi gerektiğini düşünüyordu. uygun bir anın fırsatını yakalaması gerektiğini düşünüyordu. ve o fırsatı da çok geçmeden yakaladı…

    16 mart 2007 konyaspor galatasaray maçı 2-2 bitti. galatasaray böylece lider fenerbahçe’nin 9 puan, ikinci beşiktaş’ın da 3 puan gerisine düşmüş oluyordu. o akşam sarı kırmızılı taraftalar isyan bayrağını açtı.

    konya'da futbolcular otobüse binerken protestoda bulunan taraftarlar, başkan özhan canaydın'ı da istifaya zorladı. konya'da başlayan taşkınlıklar istanbul'da da devam etti. galatasaray kafilesini, havalimanında karşılayan taraftarlar futbolcuları alkışlarken, teknik direktör eric gerets'i istifaya çağırdı. taraftarlar "özhan'ı alana, gerets bedava" diye tempo tuttular. bazı taraftarlar gerets'e saldırmak istese de araya giren polis taraftarlara engel oldu.

    işte adnan polat’ın istediği fırsat eline geçmişti. hemen o gece başkan canaydın’ı arayan polat hafta içi bir ikili görüşme organize etti. bu görüşmede de gerets’in ipinin çekilmesi talebini yeniledi. son olaylardan sonra canaydın daha fazla direnmedi ve cevabı “peki öyle yapalım” oldu.

    arkasından yönetim kurulu toplandı ve teknik direktör eric gerets ile dostça ayrılmak için görüş birliğine varıldı. bütün yönetim gerets'in kesin olarak başarısız olduğunda görüş birliğine varırken, oybirliği ile gerets'in ligin son haftasındaki bursaspor maçı sonrasında görevine son verilmesi kararlaştırıldı.

    dengeler bir defa değişti ya yöneticiler hemen yeni galatasaray teknik direktörü kim olmalı tartışmasına başladılar. burada da tahmin edileceği gibi polatçılar ve anti-polatçılar olarak ikiye bölünüldü.

    polat ve destekçileri sürpriz bir şekilde karl heinz feldkamp ismini öne sürdüler. öyle ya, adnan polat, başkan yardımcısı olduğu mart 2006’dan bu yana yakın arkadaşı olan feldkamp’ı takıma getirmek istiyordu. ama gerek kazanılan şampiyonluk, gerekse de canaydın’ın gerets’e olan desteği buna hiç fırsat vermemişti. ama artık gerets gidiyordu ve polat planını devreye sokabilirdi.

    karl heinz feldkamp, galatasaray’ı 1992-1993 sezonunda çalıştırmıştı. dönemin başkanı alp yalman, futbol şube sorumlusu ise adnan polat’tı. dönemin sükseli teknik adamlarından olan nam-ı diğer kalli’yi görevin başına getirmek için derwall’den yardım istediğini anlatmıştı bir zamanlar başkan yalman. feldkamp ise 1992’deki imza töreninde bu görüşmesini şöyle anlatıyordu:

    “derwall beni arayıp bana “galatasaray’a gelir misin?” diye sordu. kendisiyle aachen’de oynarken sık sık karşı karşıya gelmiştik. antrenörlük yaptığımda da o milli takımda çalışıyordu. galatasaray’da olmamın sebebi de aslında sayın derwall’dir. türk insanını bana yakınlaştıran da kendisidir.”

    işte polat çalıştığı dönemde kulübe çifte kupa mutluluğu yaşatan eski çalışma arkadaşı feldkamp’ı yeniden takımın başında görmek istiyordu. fakat o günden bu yana tam 15 sene geçmişti ve feldkamp artık 73 yaşına girmek üzereydi. üstelik sağlık sorunları nedeniyle 8 yıldır da takım çalıştırmıyordu alman teknik adam. ama polat’a göre galatasaray ancak feldkamp ile yeniden doğabilirdi.

    polat’ın muhalifleri ise feldkamp ismini duyunca öfkeden deliye döndüler. onlara göre 73 yaşında biri günün şartlarını yakalayamaz, oyuncularla kuşak çatışması yaşar ve türkiye’ye de ancak tatile gelirdi. o grup da feldkamp’a şerh koyduklarını belirtip canaydın’a ersun yanal’ı önerdiler.

    şükrü ergün’e göre ersun yanal, gençlerbirliği’nde başarılı sonuçlar elde etmişti. genç yaşta milli takımın başına geçmişti. içinde bulunulan sezonda ise ligde büyük düşüş yaşasa da vestel manisaspor ile liderliğe kadar yükselmişti. gelecek vadettiği için mutlaka değerlendirilmesi gereken bir teknik direktör olduğunu söylüyordu.

    her zaman ki gibi çekimser kalan canaydın feldkamp ve yanal seçenekleri üzerinde durmayı kabul ettiğini belirtip toplantıyı orada bitirdi.

    ligin milli takım arasına girmesiyle birlikte adnan polat almanya’nın yolunu tuttu ve başkan canaydın dışında herkesten habersiz feldkamp ile görüştü.

    polat, feldkamp’a öncelikle sağlık durumunu sordu. alman hoca “turp gibiyim” yanıtını verince polat “gelecek sezon seni yeniden galatasaray’da görmek istiyoruz. başkan özhan canaydın’ın isteği de bu yönde. hazırlığını yap. galatasaray’da önümüzdeki 10 yılın kadrosunu yine sen oluşturacaksın” dedi.

    inatçı ve burnu havada yapısı bilinen feldkamp polat’a “artık 73 yaşındayım, 8 yıldır takım çalıştırmıyorum. yaşım dolayısıyla türkiye gibi eleştirinin ve memnuniyetsizliğin yoğun yaşandığı bir futbol ortamında çalışmam doğru olmaz” yanıtını verdi.

    bunun üzerine polat “eğer istediğin çalışma şartlarını sağlarsak, transferleri belirlemede tek yetkili sen olursan ve işine karışılmayacağını garanti edersek gelir misin?” diye sorunca kalli afalladı. istekli ama belli etmemeye çalışırcasına “düşünebilirim” yanıtını verdi.

    alman teknik adamın aslında galatasaray’ı ve çalışmayı özlediğini ama kendini naza çektiğini sezinleyen adnan polat bunu bir evet olarak algıladı ve “benden haber bekle” diyerek istanbul’a geri döndü.

    dönüşte başkan canaydın’a gidip “feldkamp gelebilir gibi duruyor. biraz suyuna gitmek lazım” diyerek görüşmenin seyrini ifade eden polat’a canaydın’dan hiç beklemediği bir yanıt gelir:

    “yönetimden bazıları eğer feldkamp gelirse kesin olarak istifa edeceklerini söylediler. yetmiş küsür yaşında bir adamdan takıma hayır gelmez diyorlar. zor durumdayım. istifa ederlerse bu bir yönetim krizine yol açar. en iyisi ersun yanal’ı gündeme almak.”

    adnan polat beyninden vurulmuşa döner ama diyecek bir şey yoktur. “önce ben bir görüşeyim. şartlar uygun olursa adnan sezgin nihai anlaşmayı sağlar” der.

    canaydın da “fenerbahçe de sanırım zico yerine onu düşünüyormuş. elimizi çabuk tutarsak iyi ederiz” yanıtını verir.

    bunun üzerine adnan polat, ersun yanal ile polat otel'de bir görüşme yapar. görüşme medyaya 'sadece kahve içtik' şeklinde yansırken, aslında polat, ersun yanal'a 'galatasaray'ı çalıştırmaya hazır ol. fenerbahçe'den teklif gelirse de bizi birkaç ay bekle' demiştir.

    ersun yanal ile görüşmeler olumlu ilerleyince mayıs ayında bu kez adnan sezgin kesin anlaşma için görevlendirilir. futbol a.ş. genel müdürü adnan sezgin, ersun yanal ile yine polat otel'de bir araya geldi. sezgin ve yanal bu görüşmede galatasaray'ın geleceğine yönelik projeler üzerinde durdu. yapılacak yeni transferler masaya yatırıldı. yanal, tüm şartlarda ikna edildi. anlaşmaya göre sezon sona erer ermez eric gerets'le yollar ayrılacak ve hemen ersun yanal ile 3 yıllık sözleşme yapılacaktır.

    ancak o sırada dengeleri değiştiren bir açıklama gündeme bomba gibi düştü. fitili ateşleyen galatasaraylı taraftar grubu ultraslan’dı.

    16 mayıs 2007 günü galatasaray’ın en etkili taraftar oluşumu ultraslan bir bildiri yayınlayarak, yanal’ın transferine kesinlikle karşı olduklarını belirtti. ersun yanal’a karşı tavırlarının 2000- 2001 sezonundaki galatasaray-ankaragücü maçı sonrası ortaya atılan teşvik primi iddiasının ardından başladığını belirten ultraslan, "galatasaray aleyhine çalıştığı iddia edilen bir teknik adamı, galatasaray camiası asla kabullenmez. ersun yanal’ın cismi değil ismi bile galatasaray’ın kapısından içeri giremez. galatasaray taraftarı olarak bu transfere müsaade etmeyeceğiz" ifadesini kullandı.

    galatasaray’da teknik direktör tartışması yaşanırken 19 mayıs 2007’de ali sami yen’de oynanacak fenerbahçe derbisi* yaklaşıyordu. fenerbahçe ligin 32. haftasında oynadığı trabzonspor maçında aldığı beraberlikle 2006-2007 sezonunu şampiyon bitirmeyi garantilemişti. bu onların son dört sezonda kazandıkları üçüncü şampiyonluklarıydı ve 1990’ların aksine artık iniş trendinde olan galatasaray, çıkış trendinde olan ise fenerbahçe gibi gözükmekteydi. türk futbolunda roller değişmişti.

    öte yandan bütün bir medyada riyakar bir fair-play fırtınası estiriliyordu. hafta boyunca galatasaray’ın fenerbahçe’yi alkışlaması ve bunun bir ‘milat’ olması yazıldı, çizildi. çok bilmiş tarafgir futbol otoritelerine göre galatasaray şampiyon fenerbahçe’yi alkışlamalıydı. galatasaray’a adeta akıl veriliyordu. galatasaray yöneticileri adnan polat ve haldun üstünel de bunu destekleyen yönde açıklamalar yapmışlardı.

    ersun yanal’a tepki koydukları açıklamada bu alkış konusuna da değinen ultraslan galatasaray’ın, 2005 türkiye kupası finalinde* fenerbahçe’yi 5-1 yendikten sonra sarı-lacivertliler’in ikincilik seramonisine bile katılmadığını hatırlattı ve “saracoğlu’nda yıllardır yaşadığımız insanlık dışı muameleden sonra bu tutumun bizden beklenmesi saçma, tutarsız ve manasızdır” açıklamasında bulundu.

    ultraslan’dan gelen tepki sonrası söylem değişikliğine giden galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat, fenerbahçe yönetiminin turkcell süper lig'de şampiyonluğu fair-play ruhu içinde kazanmadığını söyledi. mecidiyeköy'deki galatasaray store çadırı'nda basın toplantısı düzenleyen adnan polat, gündemdeki şampiyon fenerbahçe'nin ali sami yen stadı'nda alkışlanması isteğine değinerek, ''nereden geldi bilmiyorum. biz geçen sene şampiyon olduğumuz vakit fenerbahçe, 100 yıllık dostumuz olmasına rağmen bırakın alkışı ve tebriği, internet sitelerinde dahi tek kelime edilmedi. biz fenerbahçe camiasının ve taraftarının şampiyonluğunu kutluyoruz ama yönetim için aynı şeyi söyleyemiyoruz. çünkü fair-play ruhu içinde kazandıklarını düşünmüyoruz. son 3 haftadır medyaya yansıyan haberlerini tekrar düşünürseniz, neden fair-play içinde şampiyon olamadıklarını görürsünüz'' dedi.

    evet çok öteye gitmeye gerek yok. fenerbahçe’nin gerçek yüzü 6 mayıs 2001 fenerbahçe galatasaray maçında görülmüştü zaten. galatasaray’ın son 4 yılın şampiyonu, son iki yılın türkiye kupası şampiyonu, uefa kupası şampiyonu, uefa süper kupası şampiyonu ve şampiyonlar ligi yarı finalinin kapısından dönmüş bir çeyrek finalist olarak geldiği o gün kadıköy’de taraftarları kanalizasyon suları içinde bekletilmiş, oturacakları tribünlere dışkılar bırakılmış, kafalarına idrar dolu balonlar fırlatılmıştı. rezilliğin daniskasıydı.

    işte bunlar sümen altı edilip galatasaray’a fenerbahçe alkışlatılmak isteniyordu.

    19 mayıs akşamı mecidiyeköy’de kıyamet koptu!

    galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın ile fenerbahçe kulübü başkanı aziz yıldırım, derbi maç için stada gelmediler. galatasaray kulübü'nü, başkan yardımcısı adnan polat, fenerbahçe kulübü'nü de başkanvekili nihat özdemir, protokol tribününde temsil etti.

    galatasaray taraftarları, fenerbahçe maçı öncesi tribünde dev pankartlar açtılar. kapalı tribünde açılan pankartlarda, ''7-0, yedi kişi'', ''metin oktay geldi ağları deldi, ''ulubatlı souness bayrağı dikti'' yazıları bulunurken, ayrıca üzerinde uefa kupasıyla süper kupa amblemleri bulunan ve bir aslan figürünün fenerbahçe amblemini parçaladığı 2 pankart da yer aldı.

    öte yandan ''hayallerinizin bittiği yerde, bizim gerçeklerimiz başlar'' yazılı dev bir pankart kapalı tribüne asılırken, sarı-kırmızılı taraftarlar, kapalı ve eski açık tribünde kırmızı renkte yaldızlı kağıtlar da açtılar. maç öncesinde stadın skorbordunda galatasaray'ın kopenhag'da uefa kupası'nı aldığı maçın görüntüleri gösterildi. galatasaraylı taraftarlar, yıldönümü 2 gün önce olan kupa görüntülerini, büyük bir keyifle izlediler.

    şampiyon fenerbahçe, galatasaray'ı ali sami yen'de 2-1 yenerken adeta utanç manzaraları yaşandı. maç boyunca sahaya atılmadık madde bırakmayan galatasaray tribünleri, kendi futbolcularını bile büyük tehlikeye attı.

    galatasaraylı taraftarlar, fenerbahçe kafilesinin stada girişi sırasında en büyük tepkiyi tümer metin'e gösterdiler. tümer'e ağır küfürler eden taraftarlar ayrıca, ''askere git'' diye bağırdılar.

    maç öncesinde galatasaraylı futbolcu hasan şaş'ın, fenerbahçeli lugano'ya olan öfkeli hali dikkat çekti. saha içinde adeta çıldıran ve bu futbolcuya ulaşmaya çalışan hasan'ı takım arkadaşları güçlükle durdurabildi. sakatlığı nedeniyle maçta yer alamayan hasan, ''lugano ilk maçta anneme küfür etmişti, o yüzden tepki gösterdim'' dedi.

    sahaya sürekli atılan pet şişeler, patlayıcı maddeler ve meşaleler eşliğinde başlayan ilk yarıda galatasaray, fenerbahçe karşısında varlık gösteremezken, kanatlardan gol arayışlarında ise başarılı olamadı. duran toplardan lugano ve edu'nun gollerine engel olamayan sarı-kırmızılı takım, soyunma odasına 2-0 mağlup gitmek zorunda kaldı.

    ikinci yarıya 2-0'lık skoru lehine çevirme amacıyla çıkan galatasaray, üst üste yaklaşık 20 dakika süren 2 duraklamanın ardından oyun konsantrasyonunu önemli ölçüde yitirdi. fenerbahçe kalesi önüne gelip üst üste ataklar yapan sarı-kırmızılı takım, büyük tehlikeler yaratamazken, arda ile son dakikalarda bulduğu golle farkı indirse de yenilgiyi önleyemedi ve ikincilik umutlarını kaybetti.

    üç gün sonra galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, 19 mayıs cumartesi günü oynanan galatasaray-fenerbahçe derbisinde yaşanan olaylarla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenledi.

    canaydın, cumartesi günü oynanan derbi maçta yaşananların kesinlikle bir hata olduğunu kabul ederek, ''şiddetle kınıyoruz, türk spor kamuoyundan özür diliyoruz'' dedi.

    ''bu olaylar bir patlamadır, münferit olay denemez, organizedir. uzun zaman türk futbolunda yaşananların sonucudur. bu galatasaray'ın sorunu değildir, sadece galatasaray'a mal edilemez. yaşanan şiddetin kaynakları vardır, toplumda şiddet nasıl çıkar araştırılmalıdır. bu manzaradan herkes galatasaray'ı, galatasaray seyircisini suçlayarak kurtulamaz. ama tartışmamız gereken bir şey vardır, bunu sadece biz değil, hepimiz yapmalıyız. sadece bizim seyircimiz değil, diğer bütün seyircilerin yapması lazım. sadece galatasaray değil, diğer kulüpler, federasyon ve yetkili kurumlar, sadece onlar değil devlet kurumları, sadece biz yöneticiler değil medya da yapmalıdır.” diyen galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, ayrıca futbolda adalet ve güven duygusunun artık yitirildiğini savunarak, ''sesini çıkaran imtiyazı kapıyor, kayırma, iltimas ve çifte standart bitmelidir'' dedi.

    “sulu derbi”nin faturası galatasaray’a pahalıya patladı. pfdk, galatasaray’a 5 maçı sahasında seyircisiz oynama ve 201 bin tl para cezası kesti.

    böylece galatasaray süper lig 2007-08 sezonunda taraftarıyla ligin 11. haftasında oynanacak 11 kasım 2007 galatasaray gençlerbirliği maçına kadar buluşamayacaktı.

    sulu derbi, alkış krizi ve ultraslanın ersun yanal vetosu, başkan canaydın’ın gözünü epeyce korkutmuş, taraftarın bu öfke dolu halini yatıştırmak için eyleme geçmesine sebep olmuştu. işte özhan canaydın yardımcısı polat’ı o hafta içi yanına çağırdı ve “taraftarla inatlaşmak olmaz” deyip ersun yanal ile yapılan ön protokolden vazgeçilmesini istedi. adnan polat bu durumu memnuniyetle karşıladı. “adnan sezgin bunu hemen halleder” dedi. ersun yanal defteri bu şekilde kapanınca galatasaray’da teknik direktörlük için geriye sadece feldkamp seçeneği kalmış oluyordu.

    polat, canaydın’a “taraftarın gönlünü almak için efsane teknik direktörlerden kalli’yi ve yıldız bir 10 numarayı getirmemiz lazım. taraftar hagi’den bu yana 10 numara hasreti çekiyor. felipe ve iliç istenilen etkiyi yaratmadı. juninho ya da lincoln’ü transfer eteyi düşünüyorum.” şeklinde görüşlerini açıkladı.

    polat, canaydın’dan iki konuda da onay alınca soluğu jet hızıyla almanya’da aldı ve feldkamp ile tekrar iletişime geçti. canaydın’ın ve kendisinin mutlaka onu galatasaray’da görmek istediklerini bir kez daha yineledi. istediği bütün transferleri yapacaklarını üstüne basa basa vurguladı. florya tamamen feldkamp’a ait olacaktı. alman disiplini florya’da sert rüzgarlar estirecekti.

    kalli polat’a “gelmeme muhalif olanlar var. yaşananları medyadan takip ediyorum. özellikle yaşımla ilgili ağır eleştirileri var” dedi. polat, “çoğunluk olumlu bakıyor” şeklinde cevap verdi.

    sarı-kırmızılı camia, basın ve yönetimden böylesine ağır eleştiriler yapılırken galatasaray'ı çalıştıramayacağını belirten 73 yaşındaki teknik adam, "daha gelmeden bu kadar muhalefet yapılıyor. geldiğimde kim bilir neler olacak? en ufak bir hatada suçlu ilan edileceğim. bu karmaşık ortamda başarı beklemek de hayal olur. benim yüzümden sizin de eleştirilmenizi istemem. zaten fazlasıyla gergin bir sezon geçirdiniz. her konuda yardım etmeye hazırım, ancak istenmediğim belli" diyerek, polat'ın teklifini reddetti.

    büyük umutlarla gittiği almanya'dan eli boş dönen adnan polat, "ne kadar çok teknik direktör varmış da, bizim haberimiz yokmuş. herkes kalli'yi eleştiriyor. ağzı olan konuşuyor. bu şartlar altında feldkamp'ı ikna etmem mucize olurdu" diyerek, yaşından dolayı takıma bir fayda getirmeyeceği görüşünü savunan yönetici arkadaşlarına sitem etti.

    bütün bunlar yaşanırken 2006-2007 sezonunun son maçı geldi çattı. ligi üçüncü sırada bitirmesi kesinleşen galatasaray, bursaspor deplasmanına gidiyordu. 25 mayıs 2007 bursaspor galatasaray maçı aynı zamanda eric gerets’in galatasaray’ın başında çıkacağı son maçtı.

    bir cuma akşamı kimsenin umrunda olmadan oynanan bu maç sonrası, galatasaray ligi şampiyon fenerbahçe’nin 14 puan gerisinde 56 puanla üçüncü sırada bitirdi. kadro kalitesizliği açıkça ortaya çıkmış, aynı kadroyla bir önceki sezon gelen şampiyonluğun aslında nasıl mucizevi bir iş olduğu anlaşılmıştı.

    29 mayıs 2007 günü belçikalı teknik adamla yönetim arasında fesih anlaşmasına varıldı. sözleşmesinin feshi karşılığında alacağı tazminat için yöneticilerle pazarlık yapan belçikalı teknik direktör nihayet ikna edildi. başkan özhan canaydın florya metin oktay tesisleri’nde bir araya geldiği gerets’le tazminat konusunda anlaşmaya vardı. 400 bin euro geçen sezondan alacağı bulunan gerets’e, yeni sezondaki alacaklarına karşılık da 600 bin euro verildi. 26 şubat 2007’de gece geç saatlerde apar topar sözleşmesi uzatılan belçikalı çalıştırıcı, böylelikle 1 milyon euro’yu cebine koyup öyle gitti.

    anlaşmanın ardından gerets bir basın toplantısı düzenleyip veda konuşması yaptı. gerets sözlerine istanbul'u çok özleyeceğini söyleyerek başladı. özellikle ikinci yılında basının kendisine son derece sert davrandığı iddiasında bulunan gerets, şunları kaydetti:

    ''söyleyecek bir şey yok, çünkü zaten ortada olan bir şey bu. galatasaray gibi bir futbol takımının sadece 3-4 maçta yüksek performans göstermesi tabii ki kabul edilemez. yüzde 85-90 üst düzey futbol oynanması şarttır. birinci seneyi ele alırsak, galatasaray'da birtakım yenilikler, yeni bir vücut oluşturmaya çalışırken, iyi futbol oynarken bu kadar eleştirilmeme anlam verememiştim, ama bununla yaşadım. burada tüm basını da suçlayamam. bizlerle sezon boyunca birlikte olan insanlara tabii ki saygı gösteriyorum, çünkü her gün bizle beraberlerdi.''

    galatasaray'dan ayrılması sonrası hislerini, ''kızgın değil, üzgünüm'' diye tanımlayan gerets, ''bunun nedeni, üçüncü senemde ikinci kez şampiyon olma fırsatının tanınmaması. ikinci şampiyonluğumu kazanabileceğime inanıyordum, ama bu fırsatım olmadı, üzgünüm. iki sezonum arasında ciddi kontrast farkı var. birinci senemden mutlu ve gururluyum. takımımla beraber yıkılması zor şeylere imza attığımıza inanıyorum. galatasaray çok büyük bir aile ve ben bunu yaşadım. teknik ve idari kadrodan başkanıma, oyuncularıma kadar tek söyleyebileceğim, biz bir takım olmuştuk'' diye konuştu.

    galatasaray taraftarına da değinen gerets, başka hiçbir yerde böyle bir taraftar desteği görmediğini belirterek, ''ilk sene göğün yedinci katında yaşadığımı hissettim. ikinci sene de bunu devam ettirmeye çalıştım, ama ne yazık ki başarılı olduğumuzu söyleyemem. bazı maçlarda galatasaray gibi bir takıma yakışmayan futbol oynadığımız için üzgünüm. bunda benim de sorumluluğum var, ama burada sorumluluk sahibi her merci, iyisiyle kötüsüyle kendi sorumluluğunun farkına varmalı. burada olmasam dahi önümüzdeki sene galatasaray'ın ilk senemdeki gibi olmasını temenni ederim'' şeklinde konuştu.

    eric gerets konuşmasında, galatasaray'dan ayrılarak futbolu bırakan hakan ünsal'dan özür diledi. ''bizim küçük hakan diye tanıdığımız eski sol bekimiz hakan ünsal'a, karşı bir hatam oldu, bundan dolayı kendisinden çok özür diliyorum'' diyen gerets, ''birkaç gün önce telefon ettim ve gönlünü aldım, ama herkesin önündeki tatsız bir olay olduğu için yine herkesin önünde özür dilemesini bilmeliyim'' ifadesini kullandı.

    böylece 2 yıllık galatasaray macerasına eric gerets gözyaşlarıyla veda etti.

    gerets galatasaray’a 2000 kadrosunun ardından yeniden kazanmayı hatırlatan adamdı. hücum futbolunu, şampiyonluğu galatasaray’a uzun bir aradan sonra tattıran kişiydi. hem de göreve geldiği ilk yıl ve çok imkansız görünen bir durumda. onunla birlikte bir devrin kapanacağı aşikardı.

    peki ama şimdi asıl soru şuydu, gerets’den sonra teknik direktörlük koltuğuna kim oturacaktı? en önde gelen aday tabii ki karl heinz feldkamp’tı!

    gerets’in gidişiyle teknik direktör ihtiyacı artık resmiyet kazanan gaatasaray’da adnan polat her şeye rağmen şansını bir kez daha denemek isteyip tekrar feldkamp’ı aradı.

    feldkamp bir kez daha yönetimin bütünüyle kendisini istememesinden yakınınca polat, kurt teknik adama şunları söyledi:

    "benim on beş yıllık dostumsun ama yönetim kurulu'ndaki birçok arkadaşım seni tanımıyor. imza için geldiğinde onlara brifing vermen için bir toplantı düzenleyeceğim. bu toplantıda nasıl bir teknik adam olduğunu onlar da görecek ve bana hak verecekler. galatasaray'da çok başarılı olacağına ben yürekten inanıyorum."

    bunun üzerine feldkamp yelkenleri suya indirdi ve "tamam isteğinizi kabul ediyorum. bir iki gün içinde istanbul'a gelip yönetim kurulu üyelerine projelerimi, transferde izleyeceğim çalışmaları tüm detaylarıyla anlatacağım ki kimsenin kafasında soru işareti kalmasın. sonra ne olacak hep birlikte karar veririz” dedi.

    tüm bunlar yaşanırken sarı kırmızılı takımda 1 haziran 2007 günü üzücü bir ayrılık daha yaşandı. 2001 yılında geldiği galatasaray'da 'bayrak adamlardan' birisi olan faryd mondragon, daum'un çalıştırdığı almanya ikinci ligi takımı köln ile anlaşmaya vardı. kolombiyalı kaleci yönetimle görüştükten sonra ayrılık kararını duyurmak için kameralar karşısına geçti.

    mondragon, gözlerinin yaşardığı ve zaman zaman konuşmakta zorlandığı toplantıda, ''galatasaray'da, bu harikulade şehirde ve çok güzel ülkede 6 yılda yaşadığım dostluklar ve büyük tecrübe için herkese teşekkür ederim'' dedi. mondragon, birçok ülkede ve ateşli taraftarları bulunan kulüplerde futbol oynadığını, ancak böyle bir sevgiyi hiçbir yerde görmediğini söyledi. “kuşkusuz, bana ilk günden son güne kadar olağanüstü duygular yaşatan bu 6 yılı hiç unutmayacağım. tanrıdan dileğim, bu kulübe ve taraftarlara hak ettiği başarıları yaşatsın. onlar buna layık ve dünyada hiç benzerleri yok.''

    işte 6 yıl boyunca taraftarına “kalede sıkıntı yok” imajını veren mondragon da hüzünlü bir şekilde veda etti galatasaray’a. onun gidişi kalede adeta bir fetret devri başlatacaktı. ne var ki günün birinde genç bir uruguaylı o kaleyi devralana kadar da taraftar rahat nefes alamayacaktı maçlarda. sanırım galatasaray’ın renkleri sarı kırmızıdır ve kalecisi güney amerikalı olmak zorundadır gibi bir kural mevcuttu evrenin işleyişinde.

    ertesi gün yönetim kurulu kalli’nin vereceği brifing için toplandı. fakat toplantıya sadece 7 üye katıldı. geri kalan üyeler feldkamp’ı bir dayatma olarak görüp toplantıyı protesto ettiler.

    şükrü ergün, celal gürcan, ali gürsoy, atilla kınay, vedat irdelp, engin akçakoca, ışın çelebi, cengiz özyalçın ve fatih gökşen toplantıya katılmadılar. başkan özhan canaydın, adnan polat, semih haznedaroğlu, tunca hazinedaroğlu, mehmet helvacı, ahmet dedehayır ve haldun üstünel’in girdiği toplantıda adnan sezgin, karl heinz feldkamp ve ahmet akcan da hazır bulundular.

    toplantıya girmeyen üyelerin bu tavrı “isyan” olarak yorumlandı. kalli bu duruma çok bozulmuştu. toplantı sırasında “istemiyorsanız giderim” dedi. alman hocanın projelerini anlatacağı toplantıya yönetimin ilgi göstermemesi ve adeta ’protesto’ bayrağı çekmesi camiada da şok etkisi yaratmıştı. aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. yönetim arasındaki bölünme artık hepten kendini gösteriyordu.

    toplantıda söz alan ikinci başkan semih haznedaroğlu'nun, "yaşlısınız. 1999’da beşiktaş'tan da sağlık sorunlarınızı ileri sürerek ayrıldınız" şeklindeki sözlerine, alman çalıştırıcı şu karşılığı verdi:

    "futboldan hiç kopmadım. her zaman futbolun içindeydim. alman futbolunu ve türk futbolunu hep yakından takip ettim. şu anda da hiçbir sağlık problemim yok. beşiktaş'tayken geçici bir sorun yaşamıştım. bu da tam anlamıyla çözüme kavuştu. hiç merak etmeyin çok iyiyim."

    feldkamp, bir yöneticinin "yardımcı antrenör olarak başka kimleri tercih edeceksiniz? yardımcı antrenör ile futbolcunun arasının iyi olması gerekiyor mu?" şeklindeki sorusuna ise, "yardımcı antrenörün futbolcularla arasının iyi olması gerekmez. eğer yardımcı antrenörün futbolcularla arası iyi olursa, o işte laubalilik ortaya çıkar. futbolcuların yardımcı antrenörle değil, benimle aralarının iyi olması gerekiyor" cevabını verdi.

    öte yandan feldkamp, transfer çalışmaları ile ilgili olarakta, adnan sezgin ile çalışmalara başladığını ifade ederek, "adnan polat'ın teklifini salı günü kabul ettim. bu yüzden transfer için fazla çalışma yapmaya şansım olmadı. ama şimdi adnan sezgin ile bu konuda çalışmalara başlayacağız. türkiye ligi'nde oynayan galatasaray'ın alt yapısından yetişmiş 12 oyuncu varmış. bunları da göreceğiz. eksik yerlere en doğru takviyeleri yapacağız. hepinizin gurur duyacağı bir galatasaray ortaya çıkaracağız. hiç kuşkunuz olmasın" diye konuştu.

    başkan canaydın, florya metin oktay tesisleri'nde, 3 saat süren bu yönetim kurulu toplantısının ardından, futbol şubesi sorumlusu adnan polat ile birlikte basın açıklaması yaptı. başkan özhan canaydın, feldkamp ile sohbet ettiklerini belirterek, ''eski hocamızla eskilerden konuşup bugünlere geldik, yeni dönemde hocamız feldkamp'tır. kendisi yarın basın toplantısıyla açıklamalarda bulunacaktır. hayırlı olsun camiamıza'' dedi.

    böylece galatasaray’da ikinci feldkamp dönemi resmen başlamış oluyordu.

    başkan canaydın, toplantıda çok sayıda yöneticinin olmamasının hatırlatılması üzerine, "böyle bir şey yok, toplantı için son dakikada yurtdışından gelenler yetişti, burada olanların ağırlığı geldi" diye konuştu.

    galatasaray kulübü 2'nci başkanı semih haznedaroğlu ise, toplantı çıkışında yaptığı açıklamada, feldkamp'ı çok sağlam ve dinç gördüğünü belirterek, alman çalıştırıcının kendisini ikna ettiğini söyledi.

    felkamp'ın, kendisinden çok emin olduğunu dile getiren haznedaroğlu, "toplantıda, başarılı olmaya geldim dedi. kendisi türkiye'yi, türk takımlarını ve galatasaray'ı çok iyi tanıyor. şahsen benim içimdeki bütün tereddütler yok oldu. onu aslanlar gibi gördüm, hırslıydı. benim gönlüm rahat" diye konuştu. semih haznedaroğlu, feldkamp ile anlaşmanın yapıldığını da dile getirirken, yardımcılarından birinin ahmet akcan olacağını söyledi. haznedaroğlu, toplantıya katılmayan üyeler için ise "onu başkana soracaksınız, belki işleri vardı" ifadesini kullandı.

    galatasaray'da feldkamp yönetim ile tanışıp resmen göreve başlarken, "feldkamp gelirse istifa ederim" diyen galatasaray yönetim kurulu üyesi şükrü ergün, bu sözünün arkasında durarak istifa etti. böylece adnan polat’ın yönetimdeki ağırlığı biraz daha artmış oldu.

    5 haziran 2007’de galatasaray'ın yeni teknik direktörü karl heinz feldkamp, florya metin oktay tesisleri'nde yardımcısı ahmet akcan ve futbol a.ş. genel müdürü adnan sezgin ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyip kendisini 1 yıllığına galatsaray’a bağlayan sözleşmeye imza attı.

    feldkamp’ın basın toplantısında söylediği sözler, galatasaray’ı medyaya kolay kolay yem etmeyeceğine dair izlenimler veriyordu. her daim fenerbahçe’yi koruyup galatasaray’ı yıpratmaya çalışan spor medyası için bu durum sert kaya gibi düşünülebilirdi.

    toplantıda bir basın mensubunun, "son 4 yılın 3 yılında fenerbahçe şampiyon oldu. galatasaray teknik adamları bu dönemde hep fenerbahçe'nin olanaklarının fazla olmasından yakındılar" demesi üzerine, kalli "bir hoca fenerbahçe'nin olanaklarının fazla olmasını bir bahane olarak ortaya koyuyorsa, o zaman bu, kendi mukavelesini imzalarken uyumuş anlamına çıkar. dünkü yönetim kurulu toplantısında bana galatasaray'ın ekonomik gücü nedir, ne yapılabilir konusu açıkça ifade edildi. dün bana anlatılanlar hoşuma gitmeseydi, şu an burada oturmazdım" yanıtını verdi. kazanılacak bir şampiyonluğun ve şampiyonlar ligi'ne katılma fırsatının önemli olduğunu kaydeden alman teknik adam, buradan elde edilecek gelirlerle yatırımların arttırılabileceğini söyledi.

    alman teknik adam, yaşıyla ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine, "bu tipik bir türk düşüncesi" dedi. bir basın mensubunun 74 yaşında olduğunu söylemesi üzerine, "bunu düzelteyim 73 yaşındayım. gelecek sene 74. yaşımı kutlarsam çok sevineceğim, onu sizlerle birlikte kutlarsam da sevinirim. 74. yaşını kutlayamayan çok insan var" ifadesini kullandı.

    1999 yılında antrenörlük görevine kısa bir ara verdiğini söyleyen feldkamp, o dönemde doktorların kendisine motoru yavaşlatma tavsiyesinde bulunduğunu anlatarak, “o dönemde bu tavsiyede bulunan insanlar şimdi bana, 'hoca artık zaman geldi, o dönemde tavsiye etmediğimiz bu görevleri artık üstlenebilirsin, hatta üstlenmelisin' dediler. içimdeki o ateşi hala görebiliyorum, ama takımdaki ateşi çalışmaya başladığımda bütün futbolcularımda da hissedeceğim. o ateşin karşılıklı olması lazım." dedi.

    feldkamp, fenerbahçe maçındaki olaylar nedeniyle alınacak cezanın kendileri için büyük bir yük olacağını söyledi. kalli, florya metin oktay tesisleri'nde düzenlediği basın toplantısında, ali sami yen stadı'nın kendileri için bir kale olması gerektiğine değinerek, "kendi maçlarımızı oynayacağımız stadın bizim için kale olması lazım. belirli bir süre seyirciyle olamayacağımız gerçeği var. gerçekten bir yük bizim için" dedi.

    "almanya'dan oyuncu getirecek misiniz" şeklindeki bir soruyu "evet" diye yanıtlayan feldkamp, bunların türk olacağını söyledi. mondragon'un gitmesiyle ilgili değerlendirme yapan feldkamp, "şu anda 3 kalecimiz var. kaleci almayacağız, ama nezihi hocamla konuşacağım, eğer 'kaleci almalıyız' derse, o zaman değerlendiririz" ifadesini kullandı.

    1984’te jupp derwall’in başlattığı galatasaray’ın yeniden yapılanmasını ilerleten, 1992-93’te galatasaray’ı şampiyon yapan, ertesi sezon danışmanlığa çekildiği ve yardımcısı hollmann’a emanet ettiği galatasaray’ın tarihte ilk defa yeni formatıyla şampiyonlar ligi gruplarına kalmasını sağlayan, 2000 jenerasyonunun altyapısını hazırlayan kalli yeni bir “geleceğin takımı”nı oluşturma göreviyle tekrar iş başındaydı. üstelik basın toplantısında söz verdiği gibi tarihin imkanları en bol, en sükseli fenerbahçe’sinin imkanlarından şikayet etmek yerine onların önüne geçmek için uğraşacaktı. ve alman teknik adam verdiği bu sözü tutacaktı…

    onu tanımlayan en iyi kelime “disiplin”di. kalli’nin o geleneksel katı disiplini kendini daha ilk günlerden gösterecekti. takımdaki oyuncular kadar yöneticiler de bu disiplin ihlallerinden paylarına düşeni alacaklardı. ve alman teknik adamın yönetimle yaşayacağı ilk kriz çok yakında transferini hiç istemediği lincoln meselesinde yaşanacaktı.

    ***

    işte 2007 yılının ilk yarısını galatasaray olarak böyle yaşadık. kimilerine göre 2000’lerdeki fenerbahçe yükselişini durduran en kritik şampiyonluğun alınacağı 2007-08 sezonuna güzel bir zemin hazırlanan dönemdi bu, kimilerine göreyse üçüncü fatih terim dönemine kadar yaşanacak olan fetret devrinin bir parçası. feldkamp’lı galatasaray'da iki şey hiç eksik olmayacaktı; krizler ve liderlik koltuğu. galatasaray pırıltılı, sancılı ve biraz da fırtınalı bir sezona doğru yola çıkıyordu…

    1. bölümün sonu.

    (devam edecek…)
App Store'dan indirin Google Play'den alın