• 279
    bilişsel uyumsuzluk diye bir olgu var. (google'a bakıp tam hikayeyi bulabilirsiniz ben aklımda kalanını aktaracağım)

    yanlış hatırlamıyorsam 1970'li yıllar olmalı. ev kadınının biri çıkıyor ve 2 yıl sonra dünyanın sonunun geleceğine bundan kurtuluşun ise kendi evinin arka bahçesine gelecek olan bir uzay gemisi ile mümkün olacağını söylüyor.
    ilk başlarda kendi çevresinde bir kitle oluşuyor ve kulaktan kulağa tüm abd çapına yayılıyor.

    ilk bakışta hepinize saçma geliyor eminim ama bu kadının binlerce müridi oluyor. bu olayı duyan bir bilim insanı bu kitleyi araştırmak için hemen içlerine giriyor ve mürid gibi davranıp incelemeye başlıyor. kitlenin içiersinde aptal ve işsiz güçsüz bağnaz tipler olacağını düşünüyorsunuz ama değil ülkenin en iyi okullarını bitirmiş eğitim ve gelir seviyesi çok yüksek insanlar var...

    neyse çok uzatmayayım bilim insanımızın en çok merak ettiği kısıma geliyoruz yani o gün geliyor çatıyor doğal olarak seller olmuyor felaketler başlamıyor ve dünyanın sonu gelmiyor. (arka bahçeye inen bir uzay gemisi de yok tabi) müridler ne yapacak ? önce bir sessizlik çöküyor sonra içlerinden biri çıkıp " yaratıcıya o kadar dua ettik ki dünyayı yok etmekten vazgeçti" ve herkes bir anda "evet haklısın liderimiz sayesinde dünyayı yok olmaktan kurtardık" diye olayı kutlar hale geliyorlar.

    bilim insanları bu olaya bilişsel uyumsuzluk diyor. özeti şu; körü körüne inanmaya başladığınızda olayın içerisinde ne kadar saçmalık olursa olsun görmemeye başlıyor ve hatta bu saçmalıklara "mantıklı" nedenler uydurmaya başlıyorsunuz.

    fenerbahçe ve beşiktaş taraftarının yaşadığı da aynen bu. başarısız olduklarını, camia ve/veya yönetimlerinin yanlış seçimleri ve/veya kararları nedeniyle bu durumda olduklarını kabul etmek istemiyor bunun yerine bahaneler bulmayı seçiyorlar. tıpkı o kadının müritleri gibi.

    hem fenerbahçe hem bjk taraftarı yıllardır bir ezilmişlik içerisindeler ne yaparlarsa yapsınlar saha içerisinde kalıp başarılı olamıyorlar gözlerinin önüne olanı görmezden gelip müphem bir düşman oluşturup önlerinin kesildiğine aslında kendilerinin hatasız temiz ve pak olduklarına inandırmış durumdalar. bu duruma kendilerini öyle inandırmış durumdalarki ikisi de olayı spor ekseninden çıkartıp ülke kurtarma, bir ideolojinin temsilcisi olma gibi kılıflarla süsler hale geldiler.

    biz "4 sene üst üste şampiyon olduk" derken onlar "dar ağacında olsak bile" diyor "biz avrupanın kralı olduk" derken bir diğeri "semtimiz erkek semti" diye tezahuratlar yapıyor.

    demem o ki biz sahanın içerisinde kaldığımız sürece bu ikilinin bizi geçmeyi bırakın yakalamalarına bile imkan yok.
    ama olaya onların açısından bakınca gazetecisinden taraftarına sosyal medya maymunlarından yöneticilerine kadar hepsinin bir şekilde hayata tutunmaları ve kendilerini önemli hissetmeleri gerekiyor. bu sebeble alper pirşen, metin sipahioğulları ya da turgay demir, ahmet nur çebi konuşurken olaya uzaktan bakabilen insanlar bile ne saçmalıyor bunlar dediklerinin konuyla alakası ne ? diye sorgularken malum kitle peşlerinden koşuyor.

    o nedenle bu güruha laf anlatmaya çalışmak nafile. olay artık taraftarlık boyutunu aşmış durumda.

    bu arada ilginç bir bilgi o kadının eşi bu kadının müridi olmuyor : )
App Store'dan indirin Google Play'den alın