303
maçı tamamen kendi kendimize zora soktuk. kapalı savunmaya karşı işimizi tamamen şansa bıraktık. ki şansımıza bir gol attık. mostafa'nın oyundan çıkarılışı bize hava topu şansı da bırakmadı. tek deneyebileceğimiz şey uzaktan şutlardı ve seken topta trabzonspor maçında olduğu gibi emre akbaba değerlendirdi. emre akbaba için hep demişimdir kaleye yakın oynatılmalı diye. fırsatçılık özellikleri var böyle.
bir de savunma arkasına toplar atmaya çalıştık. bir tanesi çok iyiydi şener batırdı topu.
su hortumu ya da itfaiye hortumunu düşünün. bu hortum ne kadar kıvrımlı ve kaliteli olursa olsun bir şey olmazsa bir işe yaramazlar: çeşme/su tankı. bu hortumları kullanabilmek için hortum girişlerini kaynağa doğru takmak gerek.
bir de takım için iki haftadır dediğimi tekrarlamak isterim: takım kafası kesilmiş tavuk gibi oynuyor sahada. saha içerisinde beyin yok. çok çalışıyoruz koşuyoruz ama üretim yok. belhanda gönderildikten sonra(ki gönderildiğine en çok sevinenlerdenim) bu beyin bir tek feghouli kaldı takımda. feghouli'yi maçlara sokmaya başlamalıyız ama kerem ve halil sahadayken. böyle olmalı ki kendisi yerine kerem ile halil koşsun kendisi ise topla ilişkiye girsin rahatça. takımımızda yukarıda yazdığım hortum örneğindeki çeşme/su tankı bir tek kendisi vardır. kendisi de kendisini toparlarsa bu eksikliğimizi giderebilir. yoksa buna benzer maçları çok izleriz.
oyuncularımız topları tık pas yapmıyor sinir oluyorum. illa bir kez kontrol edip öyle atacaklar. bu da rakip oyuncularının yerleşimine zaman veriyor. açamıyoruz tabi savunmayı. oyuncularımızın top ayağındayken kime pas atacağını 3-4 saniye öncesinden ben görüyorum sahadakiler neden görmesin? görüyorlar tabi. bizim oyuncular sahada bağıra bağıra söylemedikleri kalıyor pası nereye atacaklarını. böyle oynayarak nasıl açacaksın bu savunmaları? şans her zaman böyle gülmeyebilir. bu yüzden duran toplara odaklanmak da şart.
bir de savunma arkasına toplar atmaya çalıştık. bir tanesi çok iyiydi şener batırdı topu.
su hortumu ya da itfaiye hortumunu düşünün. bu hortum ne kadar kıvrımlı ve kaliteli olursa olsun bir şey olmazsa bir işe yaramazlar: çeşme/su tankı. bu hortumları kullanabilmek için hortum girişlerini kaynağa doğru takmak gerek.
bir de takım için iki haftadır dediğimi tekrarlamak isterim: takım kafası kesilmiş tavuk gibi oynuyor sahada. saha içerisinde beyin yok. çok çalışıyoruz koşuyoruz ama üretim yok. belhanda gönderildikten sonra(ki gönderildiğine en çok sevinenlerdenim) bu beyin bir tek feghouli kaldı takımda. feghouli'yi maçlara sokmaya başlamalıyız ama kerem ve halil sahadayken. böyle olmalı ki kendisi yerine kerem ile halil koşsun kendisi ise topla ilişkiye girsin rahatça. takımımızda yukarıda yazdığım hortum örneğindeki çeşme/su tankı bir tek kendisi vardır. kendisi de kendisini toparlarsa bu eksikliğimizi giderebilir. yoksa buna benzer maçları çok izleriz.
oyuncularımız topları tık pas yapmıyor sinir oluyorum. illa bir kez kontrol edip öyle atacaklar. bu da rakip oyuncularının yerleşimine zaman veriyor. açamıyoruz tabi savunmayı. oyuncularımızın top ayağındayken kime pas atacağını 3-4 saniye öncesinden ben görüyorum sahadakiler neden görmesin? görüyorlar tabi. bizim oyuncular sahada bağıra bağıra söylemedikleri kalıyor pası nereye atacaklarını. böyle oynayarak nasıl açacaksın bu savunmaları? şans her zaman böyle gülmeyebilir. bu yüzden duran toplara odaklanmak da şart.