• 426
    o kadar çok top kaybetmemeye oynuyoruz ki topu tehlikeli yere getirene kadar ömür geçiyor. bazen reenkarne olduğumuz bile oluyor. cidden!.. "orta"dan hiç hazzetmeyen ben, ortaya razıyım, o derece saçma sapan bir pas isteğimiz var. kalenin içine pasla girmeye çalışma durumumuz malum zaten. belhanda riskli pas yapıp gol yedirdiğinde bolca eleştiriliyordu. ama o riskli paslar olmadan da olmuyor gibi, görüyoruz.

    bizim şöyle bir takımla bu kadar garanti oynamamıza gerek olduğunu zannetmiyorum. aslında dinamik oyuncularımız var. özellikle son maçlara çıkan on bir düşünüldüğünde. arda turan'ı saymazsak pekala... onu da oynatmak zorunluluğumuz yok. ya da başka bir rolle de oynatabilirsiniz. agresifçe kaleyi düşünsek, topu kaybetmemek üzerine değil de, topu geri alma zamanlamamız üzerine dursak bizim için daha hayırlı olur gibi.

    mesela gedson baskın oyuncusu. yedlin baskın oyuncusu. onye baskın oyuncusu. mostafa baskın oyuncusu. etobo baskın oyuncusu. emre baskın oyuncusu. "ya abi, biraz sakin" diyeceğimiz maçlar da olacaktır ama genel anlamda böyle "dan dun" kaleye gitmemiz, "çat çut" topa abanmamız lazım bizim. hele şu on birle... toplu veya topsuz... gerçi böyle yazıyorum ama acayip gol yeme potansiyelimiz de yok değil böyle. hele hiç çalışmadan, "haydi artık böyle oynuyoruz" dediğimizde.

    yani kısa vadede oyunla ilgili bir değişiklik olmayacaktır, benim gözlemim. oyuncular değişir ve küçük dokunuşlar olur. zaten sezonun şu kısmında oyun değişikliğine gitmek ne kadar doğru olurdu, orası da mualla.

    not: âh, mualla! bizim mahallede bir kız vardı. böyle kırmızı gül desenli lacivert basma entarisi vardı, fırına giderdi sabahları. ben okula... 90'lardan çıkmışız, ben hafif ergenliğimi yaşıyorum. sanırım ilk platoniğim olur kendisi... belki de olmaz. sonra evlendi tabii. o yaşlarda. uzağa gitti, eşinin yanına. istanbul'a diyorlar o zaman. ben bilmiyorum. bir daha hiç görmedim. gerçi adı mualla da değildi sanırım. adını çıkaramadım. tam mualla olacak bir tip vardı ama. bir de o kadar da güzel değildi galiba. şimdi tam getiremedim gözümün önüne. bu kadar zaman olunca, insan nasıl hatırlamak istiyorsa öyle hatırlıyor sanırım. âh mualla!

    şu maçla hatırlamaksa paha biçilemez.

    neyse. velhasılıkelam şey diyordum.

    son birkaç maçlık kötü oyunumuz da böylece patlamış oldu gibi duruyor. 10 kişi olmamız, mostafa'nın yokluğu vesaire derken, sıfır pozisyonla oynuyoruz o zamandan beri.

    bir şekilde buradan toparlarız diye düşünüyorum ben. fakat bu kötü gidişatın farkına varmak ve bazı önlemler almak lazımdı. neyse. hayırlısı olsun.

    hakem için de şunları söylemek lazım: eğer mostafa'nın kırmızı kartı, kırmızı kartsa, falcao'ya yapılan hareket penaltı. tartışmasız. o pozisyonda da mesela kafaya bir kol geliyor. ama arkadan... ben mostafa'nın pozisyonunun sarı kart olduğunu düşünüyorum. bizim ligimizde sarı veriliyor genelde. gerçi kart verilmediği de oluyor. kırmızı da veriliyor böyle. oluyor yani. kafaya göre...

    bu arada hakemlerimiz leş. toptan bir ayar çekmek lazım. ayar da değil. format lazım. sıfırlayacağız her şeyi. eğitimcileri, atayıcıları vesaire... şu ana kadar kimin hakemlikle alakası olmuşsa yakınından uzağından geçirmeyeceğiz. dışarıdan hakem eğiticisi getireceğiz veya çocukları göndereceğiz.

    yok abi. bu hakemlerle olmaz, bu süper lig hiçbir yere gitmez bunlarla. bunu bu maça veya sadece bizim maçlara göre söylemiyorum. bir birikmişlik bu. yabancı hakem falan hikaye yani. o bir geçiş süreci olur ancak.

    tabii bunun olabilmesi için, önce tff'nin lağvedilmesi lazım. onun olması için de önce siyasal iktidarın değişmesi, gelenin de "spor yapın ulan!" demesi lazım. yoksa boşa dememişler, futbol bizim gibi memleketlerin afyonudur. herkes işine geldiği gibi kullanır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın