38
rakiplerimizin hiçbiriyle bir sorunum yok; ama yenilgiyi kabullenemeyen, bükemediği eli öpmekten imtina eden insanla sorunum var. işte kendi başarısızlık öyküsünü başkalarının haklı başarılarına leke sürmeye çalışarak yazmaya çalışma eyleminin kancı canlı örneği olan maçlardan biridir.
ayrıca 2010'ların öne çıkan konsepti post truth (kabaca gerçeğin ne olduğu değil, çoğunluğun neye inandığı önemli ve belirleyicidir manasında bir şey) kavramının da uygulanabileceği maçlardan biridir 30 mayıs 1993 ankaragücü galatasaray maçı ile birlikte. zaten 90'ların ortalarıyla birlikte rakip takım taraftarları galatasarayımızın maçlarını nasıl da "aman hakem galatasaray lehine bir hata yapsın" hissiyatıyla izlediği betimlemeye muhtaç olmayacak kadar aşikârdır.
türkiye birinci futbol ligi 1996-1997 sezonunun sondan 6. haftasındaki bu maç öncesi galatasaray, en yakın takipçisi beşiktaş'ın 5 puan önündedir. inönü stadında oynanan maç, daha önce yazıldığı üzere 2-0 galatasaray üstünlüğüyle devam etmektedir. galatasarayımız üçüncü golü kovalarken, tekrar görüntülerinde ofsayt olduğunu anladığımız ve yan hakemin süzemediği bir pozisyon sonucunda kalesinde golü görür ve durum 2-1 olur. sahalarda pek de ender görülmeyen bu pozisyon hatadır diyip üstünde durulmaz ve maç normal seyrinde oynanmaya devam eder.
ancak 2-1'den sonra ataklarını sıklaştıran galatasaray, istanbulspor kalesinde gol ararken enteresan bir olay yaşanır. hagi müsait pozisyonda ceza sahasında faulle düşürülmesine rağmen hakem oyunu devam ettirir. pozisyonun devamında ise istanbulspor beraberlik golünü bulur. maçta uzatma dakikaları oynanırken galatasaraylı arif erdem'in yerde kaldığı pozisyon faul çerçevesine uymamasına rağmen hakem çok büyük ihtimalle daha önceki kararlarından duyduğu rahatsızlık psikolojisiyle penaltı kararı verir. hagi temdit penaltısını gole çevirerek şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmamızı sağlar. tabi istanbulspor cephesi başkanıyla teknik direktörüyle futbolcusuyla çileden çıkar. hatta başkan cem uzan maç sonu röportajında kıpkırmızı suratla bu penaltı ile ilgili feryat figan ağlarken muhabir "peki hagi'nin düşürüldüğü pozisyon için ne diyorsunuz?" diye sorunca duraksamış, kırmızı olan rengi üç saniye içinde mora çalmış ve "oooo..aa..olabilir ama gidişatı ekiliyor, olmaz" şeklinde hatırladığım (tam sözler böyle olmayabilir) düşünülmemiş salakça bir cevap verebilmişti.
maç 2-2 tamamlansaydı (galatasaray yine şampiyon olacaktı bundan zerre şüphem yok) ve beşiktaş bir şekilde şampiyonluğu kazansaydı, beşiktaş'ın ve adını anımsayamadığım yeteneksiz teknik direktörünün müthiş geri dönüşü olarak hatırlanan bir sezon olacak ve galatasaray'ın yediği iki haksız gol muhtemelen hiçbir zaman konuşulmayacaktı. yani o çok şeref sahibi taraftarlar her türlü bu şampiyonluğu içlerine sindireceklerdi. fenerbahçeliler de onlara destek olacaktı. eminim, çünkü o gün, teknik direktörlerini mazlum ve haksızlığa uğramış, takımlarını ise şampiyonluğu çalınmış gibi tarih sayfalarına yazdırmak için şampiyon takım gibi oynamaktan daha çok çaba sarf ettiler. hele bundan sekiz gün sonra yine aynı statta topu topu iki pozisyona girebildikleri bir 20 nisan 1997 beşiktaş galatasaray maçı oynandı ki üzerine yazdıkları destanları isengard çukurunda çamurdan doğmaya çalışan son uruk-hai'ye kadar tüm orta dünya halkları ezberine kazıdı. onu da başka bi yazıda ele alayım, konuyu dağıtmayalım.
ezcümle, bu maç yüzünden 1997 şampiyonluğumuzda leke olduğunu düşünen bir renktaş varsa üzülmemesini, bu maçı ve 20 nisan 1997 beşiktaş galatasaray maçı'nı bulabiliyorsa 90 dakika bulamıyorsa özet halinde objektif olarak izlemesini tavsiye ederim. gerçeği daha iyi görecektir.
ayrıca 2010'ların öne çıkan konsepti post truth (kabaca gerçeğin ne olduğu değil, çoğunluğun neye inandığı önemli ve belirleyicidir manasında bir şey) kavramının da uygulanabileceği maçlardan biridir 30 mayıs 1993 ankaragücü galatasaray maçı ile birlikte. zaten 90'ların ortalarıyla birlikte rakip takım taraftarları galatasarayımızın maçlarını nasıl da "aman hakem galatasaray lehine bir hata yapsın" hissiyatıyla izlediği betimlemeye muhtaç olmayacak kadar aşikârdır.
türkiye birinci futbol ligi 1996-1997 sezonunun sondan 6. haftasındaki bu maç öncesi galatasaray, en yakın takipçisi beşiktaş'ın 5 puan önündedir. inönü stadında oynanan maç, daha önce yazıldığı üzere 2-0 galatasaray üstünlüğüyle devam etmektedir. galatasarayımız üçüncü golü kovalarken, tekrar görüntülerinde ofsayt olduğunu anladığımız ve yan hakemin süzemediği bir pozisyon sonucunda kalesinde golü görür ve durum 2-1 olur. sahalarda pek de ender görülmeyen bu pozisyon hatadır diyip üstünde durulmaz ve maç normal seyrinde oynanmaya devam eder.
ancak 2-1'den sonra ataklarını sıklaştıran galatasaray, istanbulspor kalesinde gol ararken enteresan bir olay yaşanır. hagi müsait pozisyonda ceza sahasında faulle düşürülmesine rağmen hakem oyunu devam ettirir. pozisyonun devamında ise istanbulspor beraberlik golünü bulur. maçta uzatma dakikaları oynanırken galatasaraylı arif erdem'in yerde kaldığı pozisyon faul çerçevesine uymamasına rağmen hakem çok büyük ihtimalle daha önceki kararlarından duyduğu rahatsızlık psikolojisiyle penaltı kararı verir. hagi temdit penaltısını gole çevirerek şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmamızı sağlar. tabi istanbulspor cephesi başkanıyla teknik direktörüyle futbolcusuyla çileden çıkar. hatta başkan cem uzan maç sonu röportajında kıpkırmızı suratla bu penaltı ile ilgili feryat figan ağlarken muhabir "peki hagi'nin düşürüldüğü pozisyon için ne diyorsunuz?" diye sorunca duraksamış, kırmızı olan rengi üç saniye içinde mora çalmış ve "oooo..aa..olabilir ama gidişatı ekiliyor, olmaz" şeklinde hatırladığım (tam sözler böyle olmayabilir) düşünülmemiş salakça bir cevap verebilmişti.
maç 2-2 tamamlansaydı (galatasaray yine şampiyon olacaktı bundan zerre şüphem yok) ve beşiktaş bir şekilde şampiyonluğu kazansaydı, beşiktaş'ın ve adını anımsayamadığım yeteneksiz teknik direktörünün müthiş geri dönüşü olarak hatırlanan bir sezon olacak ve galatasaray'ın yediği iki haksız gol muhtemelen hiçbir zaman konuşulmayacaktı. yani o çok şeref sahibi taraftarlar her türlü bu şampiyonluğu içlerine sindireceklerdi. fenerbahçeliler de onlara destek olacaktı. eminim, çünkü o gün, teknik direktörlerini mazlum ve haksızlığa uğramış, takımlarını ise şampiyonluğu çalınmış gibi tarih sayfalarına yazdırmak için şampiyon takım gibi oynamaktan daha çok çaba sarf ettiler. hele bundan sekiz gün sonra yine aynı statta topu topu iki pozisyona girebildikleri bir 20 nisan 1997 beşiktaş galatasaray maçı oynandı ki üzerine yazdıkları destanları isengard çukurunda çamurdan doğmaya çalışan son uruk-hai'ye kadar tüm orta dünya halkları ezberine kazıdı. onu da başka bi yazıda ele alayım, konuyu dağıtmayalım.
ezcümle, bu maç yüzünden 1997 şampiyonluğumuzda leke olduğunu düşünen bir renktaş varsa üzülmemesini, bu maçı ve 20 nisan 1997 beşiktaş galatasaray maçı'nı bulabiliyorsa 90 dakika bulamıyorsa özet halinde objektif olarak izlemesini tavsiye ederim. gerçeği daha iyi görecektir.