806
futbol oynamaya başladığında fiziksel yeterlilik ve hız dışında doğuştan yüksek meziyetlere veya yeteneklere sahip olmadığını, fakat meslek hayatı boyunca sabırla ve hırsla çalışarak, kendisini geliştirerek böylesine yüksek bir noktaya geldiğini düşündüğüm futbolcumuz. burada zizonkovac'ın aktardığı baros'un antrenmanlara herkesten önce gelmesi bilgisini de işin içine katıyorum. yani baros oldukça düz bir oyuncu aslında, artistlik hareketler yapan, sürekli kendine oynayan bir oyuncu değil, aksine rakip defans ile tabir-i caizse "it dalaşına" girerek arkadaşlarına dolaylı yoldan gol attıran biri. potansiyeli olduğu halde bu "yan" özellikleri yüzünden kulüp kariyeri boyunca muhteşem bir golcü olarak değil, hep karşımıza bir görev adamı olarak çıktı baros...fakat milli takımda koller uzun yıllar kendisine çalıştığı için, ve geçen sene başta lincoln olmak üzere diğer oyuncular kendisini oldukça iyi beslediği için yüksek bir ortalama tutturdu tek forvet olarak. bir forvet olarak kafa vurmak dışındaki tüm özelliklere ideal ve yeterli düzeyde sahip. yani uzun lafın kısası milan baros öss'ye girmiş ve belki de 3. tercihi olan "futbolculuğu" kazanmış. fakat bu durumu kabullenmesi zor olmamış ve sürekli üzerine katarak çalışmış ve işinin ehli biri olarak günümüze gelmiş. milan baros "futbolcu" olarak doğmamış* fakat bu işi severek ve tam anlamıyla bir "meslek" olarak icra eden başarılı, azimli ve iş disiplini olan muhteşem bir insandır gözümde...
(u: kendisine ne zaman baksam pekala bu adam bir doktor, bir mühendis de olabilirmiş diye düşünürüm ister istemez)
(u: kendisine ne zaman baksam pekala bu adam bir doktor, bir mühendis de olabilirmiş diye düşünürüm ister istemez)