311
pedofili, ırkçılık, kadın düşmanlığı, terörist... evet bunlar çok büyük kelimeler, çok büyük suçlar ancak ulaşması da bir o kadar kolay şeyler. ülke haberlerini birazcık da olsa taraf olmayan, özellikle sosyal medyadaki muhtelif hesapları takip ederseniz bunların ne derece yaygın olduklarını görürsünüz. pedofili olmak için illa küçük bir çocuğu cinsel taciz kurbanı etmeye, kadın düşmanlığı için de bir kadını darp etmeye gerek yok. hani homofobi için denir ya genelde, psikolojik bir hastalıktır diye, aynısı bunlar için de geçerli. öncelikle fikir ve düşünce bazında palazlanır, daha sonra kişinin cesareti ve onu yapmak için uygun bulduğu fırsat doğrultusunda faaliyete geçer. elbette her fikri yalnızca fikir sahibinde fikri düşünce olarak kaldığı için yaftalayamayız, fakat bunun iyi bir şey olmadığını söylemek de abes kaçmaz, öyle değil mi? mesela iyi bir insan sizce ne kadar iyi olabilir? hiç kötülük yapmayan bir insan, gerçekten iyi midir? belki de sandığınız kadar iyi birisi değildir, belki de kafasında kurduğu kötülükleri yapabilmek için yeterli fırsatı bulamamış birisi olamaz mı? şartlar kötülük yapmak için yetersiz bir vaziyettedir belki de.
konudan çok saptım, ırkçılık üzerinden devam edeyim. ne yazık ki ülkemiz daha ırkçılık yaptığını bilmeyen, hatta daha ırkçılığın ne olduğunu bilmeyen insanlarla dolu. bu ülkede aynı şehrin aynı ilçesinde iki ayrı mahalle arasında bile ayrımcılık yapılıyor. a mahallesindeki yerleşik insanlar b mahallesindeki insanlar oraya taşınmaya geldiklerinde bile rahatsız oluyor, o insanları dışlayabiliyorlar. mikro milliyetçiliğin mahallelere, caddelere bile sızdığı bir yerde elbette ölçeği daha da büyüttüğümüzde ırkçılığa da çok kolay rastlayabiliriz.
milliyetçiliğe karşı değilim, aksine insanın kendi geçmişini ve kültürünü korumasının kıymetli olduğunu düşünüyorum. milliyetçilik öğretileri arasında temel şartlardandır bu da. ancak milliyetçilik ile ırkçılık arasında ufak bir çizgi var ve çok kolay her iki tarafa da ulaşılabiliyor. insan ırkını, milliyetini, doğduğu coğrafyayı, ailesini, hangi senede doğacağını seçemiyor. elimizde olmayan bu sebeplerden ötürü kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, bu özelliklerden ötürü birisini yadırgamak, aşağılamak, kötü düşüncelere sahip olmak da ırkçılıktır.
bu durumla alakalı gazi mustafa kemal atatürk işi dört kelimeden oluşan harika vecizesi ile özetlemiştir.
" ne mutlu türküm diyene"
şu dört kelimelik mükemmel cümle sıfır ırkçılık, maksimum milliyetçilik içermiyor mu sizce de?
konudan çok saptım, ırkçılık üzerinden devam edeyim. ne yazık ki ülkemiz daha ırkçılık yaptığını bilmeyen, hatta daha ırkçılığın ne olduğunu bilmeyen insanlarla dolu. bu ülkede aynı şehrin aynı ilçesinde iki ayrı mahalle arasında bile ayrımcılık yapılıyor. a mahallesindeki yerleşik insanlar b mahallesindeki insanlar oraya taşınmaya geldiklerinde bile rahatsız oluyor, o insanları dışlayabiliyorlar. mikro milliyetçiliğin mahallelere, caddelere bile sızdığı bir yerde elbette ölçeği daha da büyüttüğümüzde ırkçılığa da çok kolay rastlayabiliriz.
milliyetçiliğe karşı değilim, aksine insanın kendi geçmişini ve kültürünü korumasının kıymetli olduğunu düşünüyorum. milliyetçilik öğretileri arasında temel şartlardandır bu da. ancak milliyetçilik ile ırkçılık arasında ufak bir çizgi var ve çok kolay her iki tarafa da ulaşılabiliyor. insan ırkını, milliyetini, doğduğu coğrafyayı, ailesini, hangi senede doğacağını seçemiyor. elimizde olmayan bu sebeplerden ötürü kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, bu özelliklerden ötürü birisini yadırgamak, aşağılamak, kötü düşüncelere sahip olmak da ırkçılıktır.
bu durumla alakalı gazi mustafa kemal atatürk işi dört kelimeden oluşan harika vecizesi ile özetlemiştir.
" ne mutlu türküm diyene"
şu dört kelimelik mükemmel cümle sıfır ırkçılık, maksimum milliyetçilik içermiyor mu sizce de?