284
3 temmuz 2011 şike soruşturmasına kumpas diyenleri anlamıyorum ve anlamam da mümkün değil. kumpas diyen fenerlilere şu iki soruyu soruyorum. eğer aklımızla alay etmeden cevaplandırırlarsa söz veriyorum bir daha 3 temmuzdan bahsetmeyeceğim.
ibrahim akın’ın erzurumlu hoca’yı arayıp, alacağı şike parasının haram olup olmadığını sorması hangi kumpas ile mümkündür? (konuşmanın tamamı internette vardır) bu konuşma hem ibrahim akın hem de erzurumlu hoca tarafından kabul edilmiştir. bu konuşmayı ibrahim akın’ın kafasına silah dayayarak mı yaptırdılar. şike parasının teslimine ilişkin görüntüler de işin cabası.
ikinci sorum şu: mini cooper olayında, aracı satan firma sahibinin bile, aracı fener yöneticisi ekşioğlu’nun talimatıyla sivas kalecisi korcan’a verdiğini söyleyerek ödenmemiş bakiye alacağını yöneticiden istemesini (mahkeme kayıtlarında hepsi vardır) nasıl izah ediyorsunuz?
daha bir sürü olay var ama bu iki soruya mantıklı cevap verebilirlerse bir daha 3 temmuzdan bahsetmeyeceğim.
kanaatimce işin özü şu: evet 3 temmuz şike olaylarını izleyen, belgelendiren, kaydeden emniyet görevlilerinin bir kısmı vaya tamamı fetöcü olabilir ama bu yaşananların gerçek olduğu hakikatını değiştirmez. olayların tamamının yaşanmış olduğunu ve spor hukuku açısından cezalandırılması gerektiğini uefa ve cas da kabul etmiş ve cezalandırmıştır. ancak ülkemizdeki fener taraftarının baskısı ve fenerli üst yöneticilerin gayreti ile fenerbahçe cezalandırılamamıştır. yani ülke mahkemelerinin gücü buna yetmemiştir. futbol disiplin talimatının 58. maddesinin bir gecede meclis’te değiştirilmesi bile siyasilerin fenerbahçeli seçmenden ne kadar korktuğunun delilidir.
peki fenerbahçe bu şike olayları nedeniyle nasıl cezalandırılmalıydı? bence bu soruya verilecek cevap çok önemli. küme düşürme cezası vermek doğru olur muydu? benim bu soruya cevabım hayır. küme düşürme kesinlikle doğru olmazdı. haketmediğinden ya da 58. madde değişikliğinden değil, ülke gerçeklerinden dolayı küme düşürme doğru olmazdı. ülke gerçekleri neden buna engeldi? çünkü ülkemizde şike ve teşvik 1959’dan (hatta ilk oynanan bölgesel liglerde dahi) beri vardı ve hala da var. (aykut kocaman’ın herkes hız yaptı radara biz yakalandık sözü tam da buna işaret ediyor) tamam fenerbahçe’nin şike ve teşvik konusundaki başarısı! diğer bütün kulüplerin toplamından bile fazladır :) ama bunu önleyecek bir emniyet ve yargı teşkilatı maalesef henüz ülkemizde kurulamamıştır. galatasaray’ın onüç yıl şampiyon olamadığı dönemde neler olduğunu anlatmaya kalksak 24 ciltlik ansiklopedi olur. bu yapılanların bir kısmı basına da aksetmiştir ve herkesce de bilinir ama kanıksanmıştır ve kimsenin sesi çıkmaz. o dönemde fenerbahçe futbol şube sorumlusu olan, fenerbahçe başkanlarını seçtiren, gerektiğinde indiren semih bayülken isimli yönetici yaptıklarının bir kısmını bir gazeteciye itiraf bile etmiştir ama o gün bile birisi çıkıp da sen ne diyorsun diye soramamıştır. bu yönetici itiraflarında türkiyede çok hakem satın aldığını ama yine de fenebahçe yöneticilerine yaranamadığını itiraf etmiştir. bir zamanlar aziz yıldırım’ın sağ kolu olan cihan oskay’ın itirafları da boy-boy yayınlanmış ama o konuda da tek işlem yapılamamıştır. istanbulspor yöneticilerinin, ankaragücü teknik direktörü iken ersun yanal’ın teşvik primlerini nasıl pay ettiğini ve daha nice olayları yaşamıştır türkiye ama hiçbir yaptırım uygulanmamıştır/uygulanamamıştır. semra özal ve ihsan kalkavanlı dönemlerde beşiktaş’ın yaptıklarını anlatmaya bu satırlar yetmez. açın 1985/1986 sezonunda oynanan gençlerbirliği-beşiktaş, sakaryaspor-beşiktaş ve trabzonspor-beşiktaş maçlarını izleyin. bugün biz tertemiziz iddiasında bulunan trabzonspor’un, beşiktaş maçında kaleci şenol güneş’i neden oynatmadığını, kaleci ihsan’ın o golü nasıl yediğini hiç kimse sormamıştır/soramamıştır.
galatasaray yöneticileri ilgili de birçok söylenti çıkmıştır. özellikle malatya-beşiktaş maçı ile ilgili söylentiler hepimizin malumu. yine ankaragücü-galatasaray maçıyla ilgili olanlar da var. ben malatya-beşiktaş maçı ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim. galatasaray onüç yıl şampiyon olamamış, defalarca hakemlerin kıyımına uğramış, hakları yenmiş ve mağdur edilmiştir. bu dönem işte o semih bayülkenlerin, semra özalların dönemidir. bu kadar kıyıma karşı sonunda bir yöneticimiz isyan etmiş ve malatya maçındaki teşvik söylentileri ortaya çıkmıştır. elimde belge yok ama inancım o ki teşvik olmuştur ama ankaragücü-galatasaray maçı için iddiaları asla kabul etmiyorum, inanmıyorum. o sezon (1992/1993) karl hainz feldkamp dönemidir ve galatasaray’ın en iyi futbol oynadığı, şampiyonluğu en çok hakettiği sezonlardan biridir. maç öncesi ihsan kalkavan’ın gençlerbirliği futbolcularına, bir başka yöneticinin kaleci zalad’a önerdiği teşvik primi söylentileri herkesin malumu.
kısaca özetlemek gerekirse, kanaatimce ülkemizin her alanında adaletsizlik, teşvik, şike oluyordu ve azalsa bile olmaya devam ediyor. bunların birgün son bulması en büyük temennim. fenerbahçe’nin küme düşürülmesi bu nedenlerle doğru olmazdı, aziz yıldırım’ın tutuklanması da doğru olmamıştır ama fenerbahçe’ye puan silme ya da benzeri bir ceza verilmeliydi. o zaman bu olaylar milat olsun, bir daha şike olayı olursa şiddetle cezalandırılacaktır denilerek bu olaylar minimuma indirilebilirdi. şimdi ise maalesef ...
ibrahim akın’ın erzurumlu hoca’yı arayıp, alacağı şike parasının haram olup olmadığını sorması hangi kumpas ile mümkündür? (konuşmanın tamamı internette vardır) bu konuşma hem ibrahim akın hem de erzurumlu hoca tarafından kabul edilmiştir. bu konuşmayı ibrahim akın’ın kafasına silah dayayarak mı yaptırdılar. şike parasının teslimine ilişkin görüntüler de işin cabası.
ikinci sorum şu: mini cooper olayında, aracı satan firma sahibinin bile, aracı fener yöneticisi ekşioğlu’nun talimatıyla sivas kalecisi korcan’a verdiğini söyleyerek ödenmemiş bakiye alacağını yöneticiden istemesini (mahkeme kayıtlarında hepsi vardır) nasıl izah ediyorsunuz?
daha bir sürü olay var ama bu iki soruya mantıklı cevap verebilirlerse bir daha 3 temmuzdan bahsetmeyeceğim.
kanaatimce işin özü şu: evet 3 temmuz şike olaylarını izleyen, belgelendiren, kaydeden emniyet görevlilerinin bir kısmı vaya tamamı fetöcü olabilir ama bu yaşananların gerçek olduğu hakikatını değiştirmez. olayların tamamının yaşanmış olduğunu ve spor hukuku açısından cezalandırılması gerektiğini uefa ve cas da kabul etmiş ve cezalandırmıştır. ancak ülkemizdeki fener taraftarının baskısı ve fenerli üst yöneticilerin gayreti ile fenerbahçe cezalandırılamamıştır. yani ülke mahkemelerinin gücü buna yetmemiştir. futbol disiplin talimatının 58. maddesinin bir gecede meclis’te değiştirilmesi bile siyasilerin fenerbahçeli seçmenden ne kadar korktuğunun delilidir.
peki fenerbahçe bu şike olayları nedeniyle nasıl cezalandırılmalıydı? bence bu soruya verilecek cevap çok önemli. küme düşürme cezası vermek doğru olur muydu? benim bu soruya cevabım hayır. küme düşürme kesinlikle doğru olmazdı. haketmediğinden ya da 58. madde değişikliğinden değil, ülke gerçeklerinden dolayı küme düşürme doğru olmazdı. ülke gerçekleri neden buna engeldi? çünkü ülkemizde şike ve teşvik 1959’dan (hatta ilk oynanan bölgesel liglerde dahi) beri vardı ve hala da var. (aykut kocaman’ın herkes hız yaptı radara biz yakalandık sözü tam da buna işaret ediyor) tamam fenerbahçe’nin şike ve teşvik konusundaki başarısı! diğer bütün kulüplerin toplamından bile fazladır :) ama bunu önleyecek bir emniyet ve yargı teşkilatı maalesef henüz ülkemizde kurulamamıştır. galatasaray’ın onüç yıl şampiyon olamadığı dönemde neler olduğunu anlatmaya kalksak 24 ciltlik ansiklopedi olur. bu yapılanların bir kısmı basına da aksetmiştir ve herkesce de bilinir ama kanıksanmıştır ve kimsenin sesi çıkmaz. o dönemde fenerbahçe futbol şube sorumlusu olan, fenerbahçe başkanlarını seçtiren, gerektiğinde indiren semih bayülken isimli yönetici yaptıklarının bir kısmını bir gazeteciye itiraf bile etmiştir ama o gün bile birisi çıkıp da sen ne diyorsun diye soramamıştır. bu yönetici itiraflarında türkiyede çok hakem satın aldığını ama yine de fenebahçe yöneticilerine yaranamadığını itiraf etmiştir. bir zamanlar aziz yıldırım’ın sağ kolu olan cihan oskay’ın itirafları da boy-boy yayınlanmış ama o konuda da tek işlem yapılamamıştır. istanbulspor yöneticilerinin, ankaragücü teknik direktörü iken ersun yanal’ın teşvik primlerini nasıl pay ettiğini ve daha nice olayları yaşamıştır türkiye ama hiçbir yaptırım uygulanmamıştır/uygulanamamıştır. semra özal ve ihsan kalkavanlı dönemlerde beşiktaş’ın yaptıklarını anlatmaya bu satırlar yetmez. açın 1985/1986 sezonunda oynanan gençlerbirliği-beşiktaş, sakaryaspor-beşiktaş ve trabzonspor-beşiktaş maçlarını izleyin. bugün biz tertemiziz iddiasında bulunan trabzonspor’un, beşiktaş maçında kaleci şenol güneş’i neden oynatmadığını, kaleci ihsan’ın o golü nasıl yediğini hiç kimse sormamıştır/soramamıştır.
galatasaray yöneticileri ilgili de birçok söylenti çıkmıştır. özellikle malatya-beşiktaş maçı ile ilgili söylentiler hepimizin malumu. yine ankaragücü-galatasaray maçıyla ilgili olanlar da var. ben malatya-beşiktaş maçı ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim. galatasaray onüç yıl şampiyon olamamış, defalarca hakemlerin kıyımına uğramış, hakları yenmiş ve mağdur edilmiştir. bu dönem işte o semih bayülkenlerin, semra özalların dönemidir. bu kadar kıyıma karşı sonunda bir yöneticimiz isyan etmiş ve malatya maçındaki teşvik söylentileri ortaya çıkmıştır. elimde belge yok ama inancım o ki teşvik olmuştur ama ankaragücü-galatasaray maçı için iddiaları asla kabul etmiyorum, inanmıyorum. o sezon (1992/1993) karl hainz feldkamp dönemidir ve galatasaray’ın en iyi futbol oynadığı, şampiyonluğu en çok hakettiği sezonlardan biridir. maç öncesi ihsan kalkavan’ın gençlerbirliği futbolcularına, bir başka yöneticinin kaleci zalad’a önerdiği teşvik primi söylentileri herkesin malumu.
kısaca özetlemek gerekirse, kanaatimce ülkemizin her alanında adaletsizlik, teşvik, şike oluyordu ve azalsa bile olmaya devam ediyor. bunların birgün son bulması en büyük temennim. fenerbahçe’nin küme düşürülmesi bu nedenlerle doğru olmazdı, aziz yıldırım’ın tutuklanması da doğru olmamıştır ama fenerbahçe’ye puan silme ya da benzeri bir ceza verilmeliydi. o zaman bu olaylar milat olsun, bir daha şike olayı olursa şiddetle cezalandırılacaktır denilerek bu olaylar minimuma indirilebilirdi. şimdi ise maalesef ...