527
büyük bir spor adamı.
fenerbahçe gibi bir takıma gelmek yeni bir maceraydı. kendisine istediklerini verdiler, o da kendisinden istenilenleri verdi. kendisine istediklerini verme konusunda sıkıntılar oldukça bu takım içi ya da sportif sıkıntılar olarak geri döndü. kendisine istediklerini veremeyecekleri belli olunca da haliyle benden bu kadar diyerek 7 yıl süren fenerbahçe serüvenine noktsyı koydu.
fenerbahçe'ye gelmenin macera tarafı şuydu, istediklerini(yani o kadarını) daha önce herhangi bir türk kulübü başka bir koça vermemişti. fenerbahçe'nin maddi manevi sundukları gerçekten türkiye şartlarının çok üzerindeydi, hatta avrupa'da bile sayılıydı.
ama işte herşey bütçeyle de bitmiyor. ceyhun yıldızoğlu örneğinde olduğu gibi çok büyük bir bütçe ve takımla çok kötü bir coaching yapıp sıçıp sıvamak da olası. obradovic bu konuda doğruları yapmayı başardı, bütçenin ve kadronun hakkını verdi.
üst üste 5 f4 hiçbir şekilde yabana atılacak bir iş değil. o kadroyu ve bütçeyi istikrarla korumak, her sezon giden-gelen oyunculara rağmen o havayı ve isteği korumak, en çok da ünvan korumak için sahaya çıkmak...
avrupa'da bu şekilde uzun süreli bu seviyelerde kalan kulüpler var elbette ama tüm neredeyse tüm ligin 1 sezonluk kontratlarla döndüğü ortamda daha da önemli bir başarı...
ama ali koç dönemiyle birlikte yönetim ve obradovic arasında sorunlar olduğu, en azından hareket alanının eskisi kadar konforlu olmadığı ve hem bütçe hem idari anlamda baskılar olduğu konuşuluyordu. bu daha sahaya yansımaya başlamıştı aslında. bu sezonki kötü oyun ve sonuçlar, ergin ataman ve anadolu efes'in yenmekten artık bitap düşmesi, galatasaray'a karşı 394557393 sene sonra içerde dışarda kaybedilmesi, tüm avrupa'nın gözü önünde yaşayan molada ana avrat küfür hadisesi...
bunlar hem yönetimle ilgili durumların sonucuydu, hem de yönetimle olan durumlar işi buralara getiren faktörlerdi. taraftarın sportif anlamda güncel olarak elde avuçta kalan tek dayanağı olduğu için saklanmaya ya da bu ayrılık ötelenmeye çalışılsa da eninde sonunda kaçınılmaz olan gerçekleşti.
fenerbahçe ülker, 2007'den beri üzerine koyarak gelen bir yapı oldu. sadece saha içi başarı olarak değerlendirmemek lazım. bir kültür, ekol, bütçe hatta lobi olarak sürekli geliştiler. bu sürecin yarısı, gelişmenin yarıdan da fazlası obradovic döneminde ve onun sayesinde/lokomotifliğinde oldu.
obradovic gibi bir karakterden sonra göreve talip olmak da birine görev vermek de zor. bu seviyelerde bütçe indirimiyle kalmak zor. neredeyse 15 yıldır hep büyürken birden küçülmek de zor. zaten işlerin her alanda kötü gittiği bir kulübün şubesi olarak çok daha zor...
ne olacak ne bitecek merak konusu...
fenerbahçe gibi bir takıma gelmek yeni bir maceraydı. kendisine istediklerini verdiler, o da kendisinden istenilenleri verdi. kendisine istediklerini verme konusunda sıkıntılar oldukça bu takım içi ya da sportif sıkıntılar olarak geri döndü. kendisine istediklerini veremeyecekleri belli olunca da haliyle benden bu kadar diyerek 7 yıl süren fenerbahçe serüvenine noktsyı koydu.
fenerbahçe'ye gelmenin macera tarafı şuydu, istediklerini(yani o kadarını) daha önce herhangi bir türk kulübü başka bir koça vermemişti. fenerbahçe'nin maddi manevi sundukları gerçekten türkiye şartlarının çok üzerindeydi, hatta avrupa'da bile sayılıydı.
ama işte herşey bütçeyle de bitmiyor. ceyhun yıldızoğlu örneğinde olduğu gibi çok büyük bir bütçe ve takımla çok kötü bir coaching yapıp sıçıp sıvamak da olası. obradovic bu konuda doğruları yapmayı başardı, bütçenin ve kadronun hakkını verdi.
üst üste 5 f4 hiçbir şekilde yabana atılacak bir iş değil. o kadroyu ve bütçeyi istikrarla korumak, her sezon giden-gelen oyunculara rağmen o havayı ve isteği korumak, en çok da ünvan korumak için sahaya çıkmak...
avrupa'da bu şekilde uzun süreli bu seviyelerde kalan kulüpler var elbette ama tüm neredeyse tüm ligin 1 sezonluk kontratlarla döndüğü ortamda daha da önemli bir başarı...
ama ali koç dönemiyle birlikte yönetim ve obradovic arasında sorunlar olduğu, en azından hareket alanının eskisi kadar konforlu olmadığı ve hem bütçe hem idari anlamda baskılar olduğu konuşuluyordu. bu daha sahaya yansımaya başlamıştı aslında. bu sezonki kötü oyun ve sonuçlar, ergin ataman ve anadolu efes'in yenmekten artık bitap düşmesi, galatasaray'a karşı 394557393 sene sonra içerde dışarda kaybedilmesi, tüm avrupa'nın gözü önünde yaşayan molada ana avrat küfür hadisesi...
bunlar hem yönetimle ilgili durumların sonucuydu, hem de yönetimle olan durumlar işi buralara getiren faktörlerdi. taraftarın sportif anlamda güncel olarak elde avuçta kalan tek dayanağı olduğu için saklanmaya ya da bu ayrılık ötelenmeye çalışılsa da eninde sonunda kaçınılmaz olan gerçekleşti.
fenerbahçe ülker, 2007'den beri üzerine koyarak gelen bir yapı oldu. sadece saha içi başarı olarak değerlendirmemek lazım. bir kültür, ekol, bütçe hatta lobi olarak sürekli geliştiler. bu sürecin yarısı, gelişmenin yarıdan da fazlası obradovic döneminde ve onun sayesinde/lokomotifliğinde oldu.
obradovic gibi bir karakterden sonra göreve talip olmak da birine görev vermek de zor. bu seviyelerde bütçe indirimiyle kalmak zor. neredeyse 15 yıldır hep büyürken birden küçülmek de zor. zaten işlerin her alanda kötü gittiği bir kulübün şubesi olarak çok daha zor...
ne olacak ne bitecek merak konusu...