• 790
    geçmem gereken tüm aşamaları atlayarak, tek bir şart ileri sürmeksizin, 19 temmuz 2018 günü beni galatasaray sözlük'e yazar yapan abim.
    burada yazdığım her entry'mde, entry'lerimin her satırında, her virgülünde, her harfinde onun bana duyduğu güven var.
    ben de hagi abimin bana karşı hissettiği güveni boşa çıkarmamak ve onu mahcup etmemek için azami dikkat gösteriyorum.
    onun hoşgörüsü, beni hiç tanımamasına rağmen bana güvenip inanması, bir an bile tereddüt etmeden; "murat ulusan başlığına yazarak; ilk entry'ni yazabilirsin kardeşim." demesi sayesinde sözlüğümüze katkıda bulunmaya çalışıyorum, görüşlerimi aktarmaya çalışıyorum.
    işte bu sayede sözlük yazarlarıyla dostluklar kuruyor, bu sayede kendimi çok daha iyi hissediyorum.
    kendisinin bana verdiği güven ve pozitif enerji sayesinde burada yazarak yalnızlığımı geri plana atıyor ve kendimi dinlemeyi bırakıyorum.
    bir nevi terapi oluyor benim için burada yazmak.
    galatasaray sözlük ailesinin bir parçası olmamı sağladığı için hagi abime tekrar şükranlarımı sunuyorum.
    inanın ki burada olmaktan çok mutluyum.
    farklı bir hususa daha değinmek istiyorum bu noktada.
    hagi abi, tam bir 1970'li 80'li yılların galatasaraylısı.
    biraz daha açarsam, şunu anlatmak istiyorum.
    o dönemin galatasaraylıları, başarı özlemiyle geçen, çileli ama çileli olduğu kadar galatasaray tutkusuyla dolu yılların birikimini ruhlarında, yüreklerinde, zihinlerinde taşıyorlar.
    onlar, ya "14 senelik bu çile, bitsin artık bu sene." diyenler ya da onların evlatları, yetiştirdiği galatasaraylı kuşak.
    ben küçükken, kendi kendime galatasaraylı oldum.
    imparator fatih terim ve hagi sayesinde; ama tabii ki en çok fatih hocamın sayesinde galatasaraylı oldum.
    bana kimse "sen galatasaraylı ol." demedi.
    kimse beni galatasaraylı olarak yetiştirmedi.
    akrabalarım içinde galatasaraylılar var; fakat ailemdeki en koyu galatasaraylı benim.
    bana kimse galatasaray'ı anlatmadı, tarif etmedi, miras olarak bırakmadı.
    galatasaray'ı ben buldum, duygularımla, hislerimle galatasaray'ı kendi gayretlerimle öğrendim, anlamaya çalıştım.
    bir yandan futbolu zihnimde, bir görme engelli olarak konumlandırmaya, kavramaya çalışırken, bir yandan da galatasaraylılık harsını öğrenmeye, galatasaraylılığın ve galatasaray'ın ne demek olduğunu özümsemeye çalışarak çocukluk dönemimi geçirdim.
    haklı olarak soruyorsunuzdur: "sen bunları neden anlattın?"
    bunları anlatmamın nedeni şu:
    hagi abi gibi galatasaraylılara ben çok büyük saygı duyuyorum.
    onlara, galatasaraylılığı babaları, büyükleri öğretti. bu yüzden onlar, galatasaray'ın kıymetini o kadar iyi biliyorlar ki.
    elbette benim içinde olduğum nesil de galatasaray'ı özümsüyor, seviyor, kıymetini biliyor. buna itirazım olamaz.
    ama hagi abi gibi galatasaraylıların çelik iradesine, zaman zaman yaşanan sıkıntılı durumlardaki sükunetine hayran olmamak mümkün değil.
    örneğin, herhangi bir başarısız maçtan sonra hoca eleştirilirken, sanki riekerink, prandelli, mancini'nin eleştirildiği gibi eleştiriliyor.
    sıradan bir teknik adam gibi eleştiriliyor.
    halbuki fatih terim, sıradan bir galatasaraylı değil.
    o bir teknik direktörden çok ama çok daha fazlası.
    eleştiri tabii ki olacaktır, olmalıdır da.
    ancak bu ince çizgiyi unutmamak kanımca çok önemli.
    galatasaraylılar birbirlerine sevgiyle bağlıdır, vefa duygularıyla bağlıdır.
    galatasaray, tarihinin hiçbir döneminde teknik direktörsüz kalmamıştır, kalmaz da.
    ama galatasaray, her zaman bir fatih terim bulamaz.
    teknik direktörler binlercedir, fatih terim "bir tanedir".
    demin ki örneğim, konu hakkında daha net bir fikir sunmak içindi.
    hagi abi, duruşuyla, yazdıklarıyla, sevgisiyle, vefa duygusuyla, fatih hocaya olan yaklaşımıyla benim için örnek bir galatasaraylı.
    şahsen, galatasaraylılık konusunda ben kendisini örnek alıyorum.
    zaten galatasaray sözlük gibi bir platformu kurmak ve bugünlere getirmek de hagi ve gs abi gibi galatasaraylılara yakışırdı.
    her galatasaraylının hagi abiyle en az bir kere sohbet etmesi gerektiğini düşünüyorum ben.
    o sohbet esnasında gözünüzün önüne metin oktay gelecek, fatih terim gelecek, feghouli'nin 11 aralık 2018'deki galatasaray porto maçında kaçırdığı penaltı sonrasında ağlayan taraftarımız gelecek, 14 mayıs 2006'da sami yen'deki "isimlerinizi kalbimize kazıdık" pankartı gelecek.
    o sohbet sırasında sami yen kapalısına vuran güneşi göreceksiniz.
    çocukken aldığınız ilk galatasaray formanızı yeniden giyecek, ali sami yen'e ilk gittiğiniz maça bir daha gideceksiniz.
    o sohbet sırasında emin olun, türk olmayan takımları bir daha yeneceksiniz yüreğinizde, o an galatasaray'ı göreceksiniz, kurucumuz ali sami yen'i göreceksiniz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın