6257
büyük hoca değildi. kötü bir hoca da değildi. 2016-2017 sezonunu geçiyorum. sonraki sezon, yaz kampı, sneijder'in ayrılması, yeni transferler falan derken temmuz ortasında takım hiç oturmamışken östersunds faciasını yaşamıştık. ben orada kendisine karşı güvenimi kaybetmiştim. yönetim lucescu ile görüşmüştü, şükürler olsun ki tff bize çalım atmıştı. biz de kendisiyle devam ettik.
transferlere devam edilmişti. arka arkaya cesur hamleler yaptık. gerçekten o transfer dönemi en nokta atışı oyuncular aldığımız sene olabilir. kabul çok para harcadık, öyle çok da büyük yıldızlar almadık ama alınan veya gündeme gelen hemen her oyuncu sistemin parçası olarak düşünülmüştü. belki latovlevici kötü bir tercihti, ki o da zaten son dakika yapılmış bir mecburiyet transferi gibiydi. sonuç olarak kendisinin kadro mühendisliğinin takdir edilmesi gerekiyor bence.
neyse sonra sezon başlattı. ne yalan söyleyeyim, uzun süredir özlediğim o baskın galatasaray'ı izlettirmişti ilk haftalarda. o aralar kaybettiğim güven geri gelmeye başlamıştı ta ki, büyük maçlar gelene kadar. taktiksel bilgi birikimi gayet iyiydi ama büyük maçlardaki taktiksel tutarsızlığı, derbi maçlarını alenen önemsememesi gibi olumsuz tutumları bizi ilerleyen haftalarda yarıştan kopartabilecek unsurlardı. neyse ki dursun özbek'in seçimi kazanmak için yaptığı plan sonucu kendisiyle yolumuzu doğru bir zamanda ayırıp imparatorumuza kavuştuk. sonra o kenetlenmeyle dursun özbek'ten kurtulduk.
ben kendisini kötü anmıyorum. galatasaray tarihinden geçmiş, iyi kötü emek vermiş ve toplama bakıldığında bence başarılı sayılabilecek birisiydi. hatta kendisinin çok bayıldığım bir özelliği vardı: medyayla karşı olan sert duruşu ve kötü aksanlı ama kasıntı olmayan ingilizcesiyle verdiği basın toplantılarındaki o karizması... ara sıra stres atmak için açar o toplantıları izlerim.* şimdi düşününce harbiden çok ilginç bir adam geçmiş başımızdan. potansiyelinin olduğunu düşünüyorum, yolunun açık olması dileğiyle.
bir de birkaç aydır kendisiyle ilgili kötü bir his var içimde. sanki fenerbahçe'ye gelip orada başarılı olacakmış gibi geliyor. bu da burada dursun bakalım.
transferlere devam edilmişti. arka arkaya cesur hamleler yaptık. gerçekten o transfer dönemi en nokta atışı oyuncular aldığımız sene olabilir. kabul çok para harcadık, öyle çok da büyük yıldızlar almadık ama alınan veya gündeme gelen hemen her oyuncu sistemin parçası olarak düşünülmüştü. belki latovlevici kötü bir tercihti, ki o da zaten son dakika yapılmış bir mecburiyet transferi gibiydi. sonuç olarak kendisinin kadro mühendisliğinin takdir edilmesi gerekiyor bence.
neyse sonra sezon başlattı. ne yalan söyleyeyim, uzun süredir özlediğim o baskın galatasaray'ı izlettirmişti ilk haftalarda. o aralar kaybettiğim güven geri gelmeye başlamıştı ta ki, büyük maçlar gelene kadar. taktiksel bilgi birikimi gayet iyiydi ama büyük maçlardaki taktiksel tutarsızlığı, derbi maçlarını alenen önemsememesi gibi olumsuz tutumları bizi ilerleyen haftalarda yarıştan kopartabilecek unsurlardı. neyse ki dursun özbek'in seçimi kazanmak için yaptığı plan sonucu kendisiyle yolumuzu doğru bir zamanda ayırıp imparatorumuza kavuştuk. sonra o kenetlenmeyle dursun özbek'ten kurtulduk.
ben kendisini kötü anmıyorum. galatasaray tarihinden geçmiş, iyi kötü emek vermiş ve toplama bakıldığında bence başarılı sayılabilecek birisiydi. hatta kendisinin çok bayıldığım bir özelliği vardı: medyayla karşı olan sert duruşu ve kötü aksanlı ama kasıntı olmayan ingilizcesiyle verdiği basın toplantılarındaki o karizması... ara sıra stres atmak için açar o toplantıları izlerim.* şimdi düşününce harbiden çok ilginç bir adam geçmiş başımızdan. potansiyelinin olduğunu düşünüyorum, yolunun açık olması dileğiyle.
bir de birkaç aydır kendisiyle ilgili kötü bir his var içimde. sanki fenerbahçe'ye gelip orada başarılı olacakmış gibi geliyor. bu da burada dursun bakalım.