412
7-8 yaşından beri futbol izlediğim ve bayağı bir süredir de işin sahadaki detaylarına daha dikkatli baktığım için olsa gerek futbolcudan anladığımı düşünüyorum. ancak anladığım diğer bir unsur ise bir futbolcuyu her maç 15 dakika izleyerek kendisi hakkında emin olunamaz, kesin yargılara varılamaz ve iyisi kötüsü anlaşılmaz. zaten futbolcunun iyisi kötüsü olmaz, taktiğe veya seviyeye uymayanı olur bence ama o da başka bir konu... neyse...
jesse’nin aldığı sürenin kısalığını ve aldığı bu kısa sürelerdeki maçların skorlarını göz önüne alarak “kesin” bir yargıya varmak en hafif tabiriyle “hata” olacaktır.
ben o hataya düşmeden, kendisiyle ilgili. edindiğim birkaç fikri belirtmek istedim. * *
izlediğim kısıtlı dakikalarda anladığım şeyi amiyane tabirle anlatmak gerekirse; “bence bu çocuğun kumaşı sağlam”. o kısıtlı dakikalardan bunu nasıl çıkardığımı da açıklamam gerekir değil mi? bence gerekir. yoksa buraya yazmamak lazım... yani bence... neyse, şöyle izah edeyim;
1.topu ayağına aldığında seçeneklerini düşünerek hareket etmesi önemli. örneğin henry onyekuru ilk geldiğinde bunları düşünmüyordu. keza şu anda da pek bir şey düşünmüyor, düşünmesi gerekmiyor onyekuru’nun. aldığı talimatlar doğrultusunda hareket ediyor. bence fatih terim de jesse’nin bu özelliği dolayısıyla onu onyekuru değil, soso’nun yerinde ve görevinde tercih ediyor verdiği kısıtlı süreler içerisinde.
2.çok süratli ancak gözünü kapatıp kısıtlı tekniğiyle deyim yerindeyse “bodozlama” hareket etmiyor. her siyahi kanat oyuncusu kadar bileklerine hakim tabi. ancak sonucunda takımına bir avantaj kazandırmayacak ancak kendisinin yeteneklerini göstererek prim yapmasını sağlayacak hareketlerden kaçınıyor. bu yanılgıya düşmemesi önemli. düşen bir örnek için: (bkz: emre mor)
3. sürati yerinde ve sorumluluktan kaçan, “aman hata yapmayayım” diyen bir yapısı yok. keza 10-15 dakika süre alan ve ani seviye atlayan genç oyuncularda bu özellik bence öncül bir belirleyicidir. bana göre bu tavır, gelişim göstermeye çalıştığını anlatan bir veri olarak okunabilir.
4. bazı maçlarda attığı koşuların zamanlaması hiç fena değildi. ki bu günümüz futbolunda olmazsa olmazlar arasındadır.
kaba haliyle pozitif görüşlerimi yaratan unsurlar bu maddelerdir...
lakin...
tüm bu özellikler parça parça şahit olabildiğimiz ancak geliştirilmesi ve “pekiştirilmesi” gereken özelliklerdir. binlerce örnekte gördük ki “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ”. hem oyuncu kendine çok iyi bakıp çalışmaz, hem kulüp doğru yer ve zamanda ona fırsat vermezse ne yetenekler çürüdü gitti ki jesse gitmesin...
tam da bu yüzden beklemek lazım işte. biraz sabır göstermek lazım. daha tam olarak oyun tercihleri pekişmemiş bir oyuncu var karşımızda. yeterli gelişim fırsatını da alamamış...
ha... olmazsa kendisini uğurlarken zorlanmayacağımız bir sözleşmesi var ki bence en önemli detay bu jesse tamunobaraboye sekidika ile ilgili... üzmesin bence kimse kendini.
not: 2 satır yazayım diye girdim yine dağ oldu*
edit: deyim düzenlemesi.
jesse’nin aldığı sürenin kısalığını ve aldığı bu kısa sürelerdeki maçların skorlarını göz önüne alarak “kesin” bir yargıya varmak en hafif tabiriyle “hata” olacaktır.
ben o hataya düşmeden, kendisiyle ilgili. edindiğim birkaç fikri belirtmek istedim. * *
izlediğim kısıtlı dakikalarda anladığım şeyi amiyane tabirle anlatmak gerekirse; “bence bu çocuğun kumaşı sağlam”. o kısıtlı dakikalardan bunu nasıl çıkardığımı da açıklamam gerekir değil mi? bence gerekir. yoksa buraya yazmamak lazım... yani bence... neyse, şöyle izah edeyim;
1.topu ayağına aldığında seçeneklerini düşünerek hareket etmesi önemli. örneğin henry onyekuru ilk geldiğinde bunları düşünmüyordu. keza şu anda da pek bir şey düşünmüyor, düşünmesi gerekmiyor onyekuru’nun. aldığı talimatlar doğrultusunda hareket ediyor. bence fatih terim de jesse’nin bu özelliği dolayısıyla onu onyekuru değil, soso’nun yerinde ve görevinde tercih ediyor verdiği kısıtlı süreler içerisinde.
2.çok süratli ancak gözünü kapatıp kısıtlı tekniğiyle deyim yerindeyse “bodozlama” hareket etmiyor. her siyahi kanat oyuncusu kadar bileklerine hakim tabi. ancak sonucunda takımına bir avantaj kazandırmayacak ancak kendisinin yeteneklerini göstererek prim yapmasını sağlayacak hareketlerden kaçınıyor. bu yanılgıya düşmemesi önemli. düşen bir örnek için: (bkz: emre mor)
3. sürati yerinde ve sorumluluktan kaçan, “aman hata yapmayayım” diyen bir yapısı yok. keza 10-15 dakika süre alan ve ani seviye atlayan genç oyuncularda bu özellik bence öncül bir belirleyicidir. bana göre bu tavır, gelişim göstermeye çalıştığını anlatan bir veri olarak okunabilir.
4. bazı maçlarda attığı koşuların zamanlaması hiç fena değildi. ki bu günümüz futbolunda olmazsa olmazlar arasındadır.
kaba haliyle pozitif görüşlerimi yaratan unsurlar bu maddelerdir...
lakin...
tüm bu özellikler parça parça şahit olabildiğimiz ancak geliştirilmesi ve “pekiştirilmesi” gereken özelliklerdir. binlerce örnekte gördük ki “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ”. hem oyuncu kendine çok iyi bakıp çalışmaz, hem kulüp doğru yer ve zamanda ona fırsat vermezse ne yetenekler çürüdü gitti ki jesse gitmesin...
tam da bu yüzden beklemek lazım işte. biraz sabır göstermek lazım. daha tam olarak oyun tercihleri pekişmemiş bir oyuncu var karşımızda. yeterli gelişim fırsatını da alamamış...
ha... olmazsa kendisini uğurlarken zorlanmayacağımız bir sözleşmesi var ki bence en önemli detay bu jesse tamunobaraboye sekidika ile ilgili... üzmesin bence kimse kendini.
not: 2 satır yazayım diye girdim yine dağ oldu*
edit: deyim düzenlemesi.