9
tesadüf ya da şans değil, hemen her zaman winner karakterli oyuncuların yapabileceği bir şey.
şimdi kaynak gösteremeyeceğim ama ne zaman böyle bir şey gerçekleşse aklıma ferguson’a ithaf edilen bir söz geliyor. ferguson diyordu ki önemli ya da önemsiz ikili mücadele yoktur, ikili mücadele vardır. taç çizgisindeki, orta sahadaki, her yerdeki top için aynı yoğunlukta mücadele etmesini istermiş oyuncularının. tam bir winner mantalitesi... o yüzden vasat kadrolarla bile premier lig kazanıyordu adam.
ilk duyduğumda çok anlamlandıramamıştım o yaklaşımın nasıl bir fark yaratacağını. ama bakın geçen sene beşiktaş’a attığımız, bizim sahadaki bir taçtan gelişen gol, riera-schalke, donk-fener maçı örnekleri gösteriyor ki full konsantrasyon bazen %99 konsantrasyon sağlamış bir takıma karşı bile bir tık öne geçmenizi sağlıyor (buraya 2012 schalke daha çok uydu tabii).
yine yıllar önce hakan şükür daha makbul vatandaşken tümer’le ofsayt düdüğü çalınan bir pozisyon yorumluyorlar. düdükten sonra forvet topu kaleye vuruyor, gs’lı defans oyuncusu rahat tutabileceği topu salıyor, kaleye giriyor.
hakan buna kızdı. neden izin veriyorsun topun kaleye girmesine, nolur n’olmaz, senin konsantrasyonunu bozmadan izin vermemen lazım dedi. loser tümer tabi katılmadı. kaptan ne var düdük çalmış, iş bitmiş dedi. hakan da, yahu top neden benim kaleme girsin, vurur uzaklaştırırım dedi.
hakan mantalite olarak haklıydı. var gelmeden önce gün geliyordu, eğer ofsayt haksızsa, böyle pozisyonları gol gibi sayıp algı kasıyorlardı medyada, gs kollanıyor mesajı veriyorlardı kendilerince. ama winner futbolcu her zaman winner futbolcu olarak kalıyor demek ki... loser da loser kalıyor. tümer’in görmediğini, hakan görüyordu.
%99’unu değil, %100’ünü vererek oynamak gün geliyor sana almanya’da schalke tokatlatıyor, gün geliyor onyekuru’yla kadıköy çimlerinde deja vu yaşatıyor, gün geliyor beşiktaşlıyı tacımız çalındı diye ağlatıyor.
umarım sene sonuna kadar bol bol benzer örneklerini görüp rakiplerimizi o da yenir mi be diye ağlatmaya devam ederiz.
şimdi kaynak gösteremeyeceğim ama ne zaman böyle bir şey gerçekleşse aklıma ferguson’a ithaf edilen bir söz geliyor. ferguson diyordu ki önemli ya da önemsiz ikili mücadele yoktur, ikili mücadele vardır. taç çizgisindeki, orta sahadaki, her yerdeki top için aynı yoğunlukta mücadele etmesini istermiş oyuncularının. tam bir winner mantalitesi... o yüzden vasat kadrolarla bile premier lig kazanıyordu adam.
ilk duyduğumda çok anlamlandıramamıştım o yaklaşımın nasıl bir fark yaratacağını. ama bakın geçen sene beşiktaş’a attığımız, bizim sahadaki bir taçtan gelişen gol, riera-schalke, donk-fener maçı örnekleri gösteriyor ki full konsantrasyon bazen %99 konsantrasyon sağlamış bir takıma karşı bile bir tık öne geçmenizi sağlıyor (buraya 2012 schalke daha çok uydu tabii).
yine yıllar önce hakan şükür daha makbul vatandaşken tümer’le ofsayt düdüğü çalınan bir pozisyon yorumluyorlar. düdükten sonra forvet topu kaleye vuruyor, gs’lı defans oyuncusu rahat tutabileceği topu salıyor, kaleye giriyor.
hakan buna kızdı. neden izin veriyorsun topun kaleye girmesine, nolur n’olmaz, senin konsantrasyonunu bozmadan izin vermemen lazım dedi. loser tümer tabi katılmadı. kaptan ne var düdük çalmış, iş bitmiş dedi. hakan da, yahu top neden benim kaleme girsin, vurur uzaklaştırırım dedi.
hakan mantalite olarak haklıydı. var gelmeden önce gün geliyordu, eğer ofsayt haksızsa, böyle pozisyonları gol gibi sayıp algı kasıyorlardı medyada, gs kollanıyor mesajı veriyorlardı kendilerince. ama winner futbolcu her zaman winner futbolcu olarak kalıyor demek ki... loser da loser kalıyor. tümer’in görmediğini, hakan görüyordu.
%99’unu değil, %100’ünü vererek oynamak gün geliyor sana almanya’da schalke tokatlatıyor, gün geliyor onyekuru’yla kadıköy çimlerinde deja vu yaşatıyor, gün geliyor beşiktaşlıyı tacımız çalındı diye ağlatıyor.
umarım sene sonuna kadar bol bol benzer örneklerini görüp rakiplerimizi o da yenir mi be diye ağlatmaya devam ederiz.