• 1098
    hiçbir şey yazamadım, konuşamadım maçtan sonra. tadını çıkarmak istedim. o yılları aklıma getirdim. baros'un direkten dönen topunu, pino'nun çizgiden dönen topunu hatırladım. kezman'ın, johnson'un gollerini, kuyt'un golünü hatırladım. lise ve üniversite yıllarımda kadıköy deplasmanından sonraki gün okula gitmek istemeyişimi, saçma sapan hakem yönetimlerini, kabulleneyemeyişimizi...

    maç klasik bir kadıköy maçı gibi başlıyor. gerçi fenerbahçe bu yıl ilk 10 dakika dahi maçı dengede tutamıyor. yine topu biz oynuyoruz, inanılmaz goller kaçırıyoruz, ilk kez geliyorlar ve penaltı. dişlerimi sıkıyorum, gözlerim doluyor, yine mi diyorum içimden yine mi ?

    bu kez farklı bir şey oluyor, golü yiyoruz ama dağılmak yok, topumuzu oynamaya devam ediyoruz. pozisyon vermiyoruz, top kaybetmiyoruz. inanılmaz bir korner organizasyonun sonunda , falcao 'nun attığı yanıltıcı koşu ve feghouli'nin muhteşem perdesiyle bomboş kalan donk köşeye bırakıyor topu durum 1-1.

    fenerbahçe gerginlik çıkarmaya çalışıyor ikinci yarı başında, ilk kez aldırmıyoruz, topumuzu oynamaya devam ediyoruz. hakeme de bir parantez açalım ilk kez bir hakem doğru kararlar veriyor kadıköy atmosferine kanmıyor. gereken kartları çıkartıyor, kart gören fenerbahçe futbolcuları şaşırıyor, onlar için bu anormal çünkü, kadıköy derbilerde her türlü çirkefliği yapıp, ilk kartlarını 85. dakika da gördükleri, cüneyt çakır yönetimini arıyorlar.

    oyun planımız çok basit, falcao'nun yanında götürdüğü stoperlerin oluşturduğu boşluğa onyekuru'yu kaçırmak. müthiş uyguluyoruz, fenerbahçe görüyor; ancak çare bulamıyor. ama onyekuru kaçırmaya devam ediyor.

    altay bir gol hediye ediyor belhanda'ya belhanda kibarca reddediyor bu teklifi, sinirlerimiz harap durumda hadi diyoruz hadi.

    onyekuru kaçmaya devam ediyor, sonunda son 5 maçtır penaltıya sebep olan jailson bir tane de bizim için kayıyor ceza sahası içerisinde.

    falcao geliyor topun başına, tüm beklentiler omuzlarında. bu maçta yan rol oynuyor, ancak kadıköy'de penaltı vurmaktan çekinmiyor. herkes gergin, fatih hoca dahi nefesini tutuyor. o sadece düdüğü bekliyor, altay köşeyi tahmin ettiğinde yüreğimiz ağzımıza geliyor, ama yan ağlara gidiyor o top dakika 80.

    o sırada baros'un direkten dönen topu tekrar aklıma geliyor. o maçta da 2-0 geriden gelip ezici bir futbol oynadığımız, ama galibiyet golünü atamadığımızı hatırlıyorum. ilk değilmiş düşündüğüm gibi diyorum. ama bu kez farklı, savunmamız yeterli ve biz maçın başından beri pozisyon dahi vermiyoruz.

    belhanda attırıyor kendini, maç boyu herkes ama herkes stresi mükemmel yönetirken, atmosfer bizden yanayken bir amatörlük bize her şeye mal olabilir. ama deniz 'de hem de fatih terim'i ittirerek kulübeye saldırıyor. herkes çok sakin kalıyor. bu sene kazanmaya geldik diye düşünüyorum, bu kez kavga çıkaramayacaksınız, rezil futbolunuzu bu şekilde kapatamazsınız. hakem deniz'i de atıyor. bir anda yorgun belhanda ile oyuna yeni girmiş hamle oyuncusu deniz'in atılması ile bayağı karlı duruma geçiyoruz. ahmet giriyor oyuna. herkes hoca'dan başka değişiklikler bekliyor, ama hocanın aklında başka bir şey var.

    mehmet ekici, geçmiş maçları tekrar aklımıza getiren bir şut çekiyor. fenerbahçe 'nin kaleyi bulan 3-4 şutundan penaltı hariç tek tehlikeli olan top otuz küsur metre bir frikikten geliyor. top dıştan içe falso alıyor. maç başından beri yere dahi yatmamış, soğuk muslera bu kez değil diyor, bu kez değil.

    direniyoruz, pozisyon dahi vermiyoruz, onyekuru kaçırmaya devam ediyor. yardımcı hakem kendi sahamızdan hareketlenen futbolcu için ofsayt bayrağı kaldırıyor. devam ediyoruz.

    bir daha başlıyor koşmaya onyekuru, baros'un direkten dönen topunu, pino'nun çizgiden dönen topunu hatırlıyorum. kezman'ın, johnson'un gollerini, kuyt'un golünü hatırlıyorum. liseyi, üniversiteyi...

    emeği geçen herkese binlerce teşekkür ediyorum. bizi çok mutlu ettikleri için , iyi ki galatasaraylıyız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın