5214
29. şampiyonluğa yürüyoruz adı altında “kitlesini” idare ve yalanını “idame etmek” için yeni bir “futbol mızıkçılığı” yapmaya yeltenen kulüp. mızıkçılık olduğu aşikar zira en büyük rakibi “3 şampiyonluk fark atmadan önce” hiç böyle bir gailesi yok iken birden “para sahibi yalı çocuğuyum bu yaşıma kadar neyi istedim ise aldım” hezeyanı ile “top da benim hiçbirinizi oynatmam diyen” mahallenin o gıcık zengin çocuğu gibi “millattan biraz sonraki şampiyonluklarımızı” parası neyse verip alacağım çünkü ben “zenginim” “en güçlüyüm” “ben ikinci sırada olamam” diyerek almak için her gün yalanına yeni metotlar bulmaya çalışıyor.
bugün de avrupa liglerinden gayet elma ile armut tadında yani sen manava gittiğinde üzümü elma armutu da portakal diyerek almazsın ve fakat galatasaray’ın son zamanlardaki başarıları ile kafa yapısı düşünme özelliği ve ayırt etme becerisi zerzevat olan bu kulüp elmaya armut armuta da portakal dememizi istiyor. hayır canım o elma, koy onu yerine! o şampiyonluklar sayılabilemez zira bazı şampiyonluklarınız dört takımla gayet halı saha tadında ve o maç arkadaşı ile karı kız kesmeye beyoğlu’ya inmeyi daha manidar sayan karşı takım oyuncularından bazıları halı sahaya gelmediği için (ki halı sahanın parası gayet nizami ödenmiş olmasına rağmen) siz yarı finali hükmen galip geçip finalde de kata ile kulli’nin golleri ile (ki o zaman yabancı sınırı kaçmış ve kata ile kulli istiklal marşımızı söylüyorlar mı bakmak lazım) şampiyonluk kazanmışsınız, şimdi de bu armutluğa elma dememizi, bu laubaliliğe şampiyonluk vermemizi, yetmedi, bu zerzevata da yıldız takmamızı istiyorsunuz! hayır canım itiraz ediyorum, böyle halde şampiyonluk olmaz, böylesi halde bile olmaz zira elmanın bir fiyatı armudun bir fiyatı vardır!
ayrıca bazı şampiyonluklarınız için istediğiniz seneye dikizleme yaptığımızda henüz soyadı devriminin bile yapılmadığını görüyoruz ki, daha ülkenin soyadı bile yokken yani halı sahaya maça gelen çocukların yalnızca bir ismi varken sizin şampiyonluk istemeniz bir muz şakası değil de nedir! zira bir insan şakası böyle olmaz, ayrıca bu insan zihniniz bu şahane şaka için neden yarım asırdan hayli fazla bir zaman beklemiştir? birden ve aniden zihninizde patlayan mahalle maçlarımız da şampiyonluktan sayılsın fikri halı sahacının mı fikri? halılar bile yerinde değil, madem o kadar halıların üstünde koşturdunuz, neden halılar bile mevta olmadan, bir dakika ya demediniz? beyoğlu’na karı kız kesmeye giden arkadaşın mı aklına geldi acaba, bir tarihten bakar mısınız, zira ben bu arkadaştan şüpheliyim, bu harikulade fikir ancak onun aklına gelebilir. yani neden diyorum neden daha teri soğumadan demediniz ki bizim halı saha maçları vardı, bir bakar mısınız? ama şöyle olabilir mi? sizin halı saha maçları için “yenik ve ezik tarihinizi cilalamaya” bir yüzyıl daha mı beklemek gerekiyordu, acaba? doğru ya, vehbi beyler ne zaman mahallenin en zengin çocuğu oluyordu, 34’den önce mi sonra mı? ne zaman bir mahalle kadar büyüyordunuz? ne zaman ilk akıllara gelecekti, neyden sonra, ne zaman, ‘milattan biraz sonra ki şampiyonlukları’ sayma isteği? doğru ya, hepsi biribirinden bağımsız olamaz, nasıl ve ne zaman gark eyledi ya da gak guk etti de ( gaviscon değil de yüzyıl öncesinin halı saha müsabakalarına bakmak) sayalım dediniz, misal bu takım 14 sene şampiyon olmadı, hiç o zaman aklınıza geldi mi, bir dakika ya deyip şu mahalli ve gayet mahalle maçlarından şampiyonluk çıkartıp göğsünüze yıldız takmak fikri?
açık konuşalım, zira açık biçim anlatıyorum, tamamen ezikliğiniz, geride kalmanız ve nasıl nasip olmuşsa şımarık zengin başkanınız tarafından bizatihi el yordamı ile “top benim oynatmam” gıcıklığınız, hepsi bu. biliyorlar ki, aradaki 3 şampiyonluk uzun yıllar kapanmayabilir, açılabilir hatta ve bu (tıpkı cuk diye hem koltuğa hem de kulüp tarihine oturmuş olan başkanları gibi) bir zamanların zengin ve afili kulübü için hazmedilebilecek şey değil. o yüzdendir ki, en canını ve tarihini yakıp yıkanlara saldırıyorlar, bundandır fatih terim’i sevmemeleri ve zengin çocuğunun daha başkanlığının “en hoşgeldin diyelim” günlerinde fatih terim’e saldırması. uydurdukları tarih, yalan bir tarih yazımından başka bir şey değildir ve yalnızca kitlelerini uyutacak inandıracak; ama hiçbir zaman tarih karşısında haklı ve doğru olmayacak bir uyduruk tarih yazıcılığıdır. bilmeleri gerekiyor ki tarihi yazıcılar değil bizatihi yapanlar yazar. o yapanlar ki, bazen yenilirler, bazen hiç işin içinden çıkılmayacak gibi kötü zamanlar yaşarlar, hatta 14 sene hiç şampiyonluk bile görmezler, 90’lı yılların başında şampiyonluk sayısında üçüncü takım bile olurlar ama bir gün bile yalan tarih yazmaya uğraşmazlar, mağdur edebiyatına sarılmazlar, ‘şerefli ikincilikler’ ile kitlelerini uyutmazlar, tribünleri -fazlasıyla- özeleştiri yaparlar, galatasaray’dan büyük tanımazlar, barcelona’da oynamış öyle ya da böyle kariyeri bu ülkenin son yıllarındaki en büyük futbolcusunu “galatasaray amblemine artık eli kolu bacağı kafası yakışmadığı için” günlerce direnerek takıma getirmezler, öyle demeyin, mühim iştir, zira kimisi karadeniz’in yaylalarından efsane yaratmaya kimisi de bütün eski topçularından, hatta bazen sadece topçulardan fatih terim yaratmaya çalışıyordu, olamıyordu, çünkü elma çünkü armut değildi, önüne gelene ‘rakibine gol attığı için’ şimdi bizden oldun demeyi marifet sayarken, bu kulübün taraftarları amblemine eli değmesin diye “o el artık o sevgilinin eli değil” diyordu. elbette tarihi biz yazacaktık, onlar ise masa başında yazıcılık... o yüzden tarihi yine biz yazacağız, yine bir serin kopenhag akşamının hikayesi de bu kulübün tarihinden çıkacak onların ki ise ancak bir mahalle maçından... bizim efsanelerimiz olacak bilmem kaç kilometre uzaktan gönül bağı ile bağlı olduğumuz, aidiyet hissi ile bağlı olduğumuz, şakası yoktur bazı manavların fatih terim de metin oktay da o yüzden bu kulüpten çıkacaktır, çünkü biz yalan tarih yazmıyoruz, elmaya elma armuda armut portakala merhaba portakal diyoruz, bizi rakiplerimizden ayıran da budur. bizi, biz eden, kulüp eden, birisine benzemek değil bir şeye benzemek isteğimizdir!
adı geçen kulüp ancak yanına galatasaray geldiği zaman “bir tarihin anlamlı sayfasının içinden geçiyor” olacaktır, gerisi laf-u güzaf, bir manavın defteri bile adı geçen kulübün tarihinden daha elmalı muzlu portakallı daha sayfası anlamlıdır.
bugün de avrupa liglerinden gayet elma ile armut tadında yani sen manava gittiğinde üzümü elma armutu da portakal diyerek almazsın ve fakat galatasaray’ın son zamanlardaki başarıları ile kafa yapısı düşünme özelliği ve ayırt etme becerisi zerzevat olan bu kulüp elmaya armut armuta da portakal dememizi istiyor. hayır canım o elma, koy onu yerine! o şampiyonluklar sayılabilemez zira bazı şampiyonluklarınız dört takımla gayet halı saha tadında ve o maç arkadaşı ile karı kız kesmeye beyoğlu’ya inmeyi daha manidar sayan karşı takım oyuncularından bazıları halı sahaya gelmediği için (ki halı sahanın parası gayet nizami ödenmiş olmasına rağmen) siz yarı finali hükmen galip geçip finalde de kata ile kulli’nin golleri ile (ki o zaman yabancı sınırı kaçmış ve kata ile kulli istiklal marşımızı söylüyorlar mı bakmak lazım) şampiyonluk kazanmışsınız, şimdi de bu armutluğa elma dememizi, bu laubaliliğe şampiyonluk vermemizi, yetmedi, bu zerzevata da yıldız takmamızı istiyorsunuz! hayır canım itiraz ediyorum, böyle halde şampiyonluk olmaz, böylesi halde bile olmaz zira elmanın bir fiyatı armudun bir fiyatı vardır!
ayrıca bazı şampiyonluklarınız için istediğiniz seneye dikizleme yaptığımızda henüz soyadı devriminin bile yapılmadığını görüyoruz ki, daha ülkenin soyadı bile yokken yani halı sahaya maça gelen çocukların yalnızca bir ismi varken sizin şampiyonluk istemeniz bir muz şakası değil de nedir! zira bir insan şakası böyle olmaz, ayrıca bu insan zihniniz bu şahane şaka için neden yarım asırdan hayli fazla bir zaman beklemiştir? birden ve aniden zihninizde patlayan mahalle maçlarımız da şampiyonluktan sayılsın fikri halı sahacının mı fikri? halılar bile yerinde değil, madem o kadar halıların üstünde koşturdunuz, neden halılar bile mevta olmadan, bir dakika ya demediniz? beyoğlu’na karı kız kesmeye giden arkadaşın mı aklına geldi acaba, bir tarihten bakar mısınız, zira ben bu arkadaştan şüpheliyim, bu harikulade fikir ancak onun aklına gelebilir. yani neden diyorum neden daha teri soğumadan demediniz ki bizim halı saha maçları vardı, bir bakar mısınız? ama şöyle olabilir mi? sizin halı saha maçları için “yenik ve ezik tarihinizi cilalamaya” bir yüzyıl daha mı beklemek gerekiyordu, acaba? doğru ya, vehbi beyler ne zaman mahallenin en zengin çocuğu oluyordu, 34’den önce mi sonra mı? ne zaman bir mahalle kadar büyüyordunuz? ne zaman ilk akıllara gelecekti, neyden sonra, ne zaman, ‘milattan biraz sonra ki şampiyonlukları’ sayma isteği? doğru ya, hepsi biribirinden bağımsız olamaz, nasıl ve ne zaman gark eyledi ya da gak guk etti de ( gaviscon değil de yüzyıl öncesinin halı saha müsabakalarına bakmak) sayalım dediniz, misal bu takım 14 sene şampiyon olmadı, hiç o zaman aklınıza geldi mi, bir dakika ya deyip şu mahalli ve gayet mahalle maçlarından şampiyonluk çıkartıp göğsünüze yıldız takmak fikri?
açık konuşalım, zira açık biçim anlatıyorum, tamamen ezikliğiniz, geride kalmanız ve nasıl nasip olmuşsa şımarık zengin başkanınız tarafından bizatihi el yordamı ile “top benim oynatmam” gıcıklığınız, hepsi bu. biliyorlar ki, aradaki 3 şampiyonluk uzun yıllar kapanmayabilir, açılabilir hatta ve bu (tıpkı cuk diye hem koltuğa hem de kulüp tarihine oturmuş olan başkanları gibi) bir zamanların zengin ve afili kulübü için hazmedilebilecek şey değil. o yüzdendir ki, en canını ve tarihini yakıp yıkanlara saldırıyorlar, bundandır fatih terim’i sevmemeleri ve zengin çocuğunun daha başkanlığının “en hoşgeldin diyelim” günlerinde fatih terim’e saldırması. uydurdukları tarih, yalan bir tarih yazımından başka bir şey değildir ve yalnızca kitlelerini uyutacak inandıracak; ama hiçbir zaman tarih karşısında haklı ve doğru olmayacak bir uyduruk tarih yazıcılığıdır. bilmeleri gerekiyor ki tarihi yazıcılar değil bizatihi yapanlar yazar. o yapanlar ki, bazen yenilirler, bazen hiç işin içinden çıkılmayacak gibi kötü zamanlar yaşarlar, hatta 14 sene hiç şampiyonluk bile görmezler, 90’lı yılların başında şampiyonluk sayısında üçüncü takım bile olurlar ama bir gün bile yalan tarih yazmaya uğraşmazlar, mağdur edebiyatına sarılmazlar, ‘şerefli ikincilikler’ ile kitlelerini uyutmazlar, tribünleri -fazlasıyla- özeleştiri yaparlar, galatasaray’dan büyük tanımazlar, barcelona’da oynamış öyle ya da böyle kariyeri bu ülkenin son yıllarındaki en büyük futbolcusunu “galatasaray amblemine artık eli kolu bacağı kafası yakışmadığı için” günlerce direnerek takıma getirmezler, öyle demeyin, mühim iştir, zira kimisi karadeniz’in yaylalarından efsane yaratmaya kimisi de bütün eski topçularından, hatta bazen sadece topçulardan fatih terim yaratmaya çalışıyordu, olamıyordu, çünkü elma çünkü armut değildi, önüne gelene ‘rakibine gol attığı için’ şimdi bizden oldun demeyi marifet sayarken, bu kulübün taraftarları amblemine eli değmesin diye “o el artık o sevgilinin eli değil” diyordu. elbette tarihi biz yazacaktık, onlar ise masa başında yazıcılık... o yüzden tarihi yine biz yazacağız, yine bir serin kopenhag akşamının hikayesi de bu kulübün tarihinden çıkacak onların ki ise ancak bir mahalle maçından... bizim efsanelerimiz olacak bilmem kaç kilometre uzaktan gönül bağı ile bağlı olduğumuz, aidiyet hissi ile bağlı olduğumuz, şakası yoktur bazı manavların fatih terim de metin oktay da o yüzden bu kulüpten çıkacaktır, çünkü biz yalan tarih yazmıyoruz, elmaya elma armuda armut portakala merhaba portakal diyoruz, bizi rakiplerimizden ayıran da budur. bizi, biz eden, kulüp eden, birisine benzemek değil bir şeye benzemek isteğimizdir!
adı geçen kulüp ancak yanına galatasaray geldiği zaman “bir tarihin anlamlı sayfasının içinden geçiyor” olacaktır, gerisi laf-u güzaf, bir manavın defteri bile adı geçen kulübün tarihinden daha elmalı muzlu portakallı daha sayfası anlamlıdır.