8
fener deyince aklıma gelen tip, tamı tamına “rambo okan” tipidir. ne yalan söyleyeyim diğer bütün takımlar için hissettiğim sportif duygular fenerbahçe’ye gelince birden buharlaşıyor.
bir takımın hiç mi bir şeyi doğru olmaz, hiç mi bir şeyi insanca olmaz. hayretler içindeyim.
rodrigues’in transferinde basına yaptıkları açıklamaya bakın. kap’a bildirmemişler herhalde ki bulamadım internette. bence kasten bildirmediler. çünkü kap’a yapacakları bildirim kendilerini bağlayacaktı ve başlarını yakacaktı. o nedenle kasten es geçtiler diye düşünüyorum. basına yaptıkları açıklamaya göre ise iki yıl bedelsiz kiralanmış ve sadece satın alma opsiyonu varmış. (zorunlu satın alma opsiyonu değil) tabi yarın herhangi bir soruşturmada, bu açıklamaları, basın yanlış yazmış deyip geçiştirecekler. zaten amaç da bu. şimdi ise al ittihat’ın eski başkanı diyor ki; yıllık 2,5 m euro’dan iki yıllık kiralama ve iki yıl sonra da zorunlu satın alma opsiyonu var. satın alma opsiyonu ne kadar onu da açıklamıyorlar ama bence bu açıklamalar da doğru değil. konunun aslı kanaatimce yazının sonunda anlaşılacak.
şimdi gelin biraz daha derinlere inelim:
2017/2018 sezonu bittiğinde “rodrigues-gomis ortaklığı” ile sadece ligde 20 gol bulmuştuk. hatta ön asistleri de sayarsak gol sayısı otuzu bulmuştu. (gomis’in attığı 29 golden bağımsız) bütün spor medyası galatasaray’ın şampiyonluğunda gomis-rodrigues ortaklığının önemli rol oynadığını sakız misali çiğneyip durdu. bunda yadırganacak bir şey yok çiğnesinler. ancak bu sakızın hemen ardından galatasaray’ın gomis’i satması gerektiği, başka çaresinin olmadığı yine yoğun olarak işlenmeye başladı. peki bunu pompalayanlar kimlerdi? tamamına yakını fenerli ve bjkli basın mensupları. evet bjklilerin belki yarısı ama fenerlilerin istisnasız tamamı pompalıyordu. sonuçta sattık gomis’i ama nasıl sattık. transfer sezonunun bitimine bir-iki gün kala sattık. kalan bir-iki gün içinde de yeni bir santrafor alamadık. öyle alamadık ki sormayın. bjkli fikret orman, tamam ücretsiz alabilirsiniz dediği vagner love için, sağlık kontrolünden geçtikten hemen sonra 700 bin euro bonservis talep etmişti. biz de tabi bunu ahlaksız bulduğumuz için reddettik ve yarım sezon boyunca sadece eren derdiyok ve sinan gümüş’e mahkum kaldık.
2017/2018 sezonunun ilk devresi bitmişti ki bu sefer rodrigues için aynı formül uygulanmaya başlandı. ne deniyordu, galatasaray’a bir santrafor gerek, bunun içinde elde para edecek tek futbolcu olarak rodrigues var. rodrigues öyle pompalandı ki onu da satmak zorunda kaldık ve aldığımız paranın tamamını diagne’ye verdik. tabi fener yönetimi ve medyası şunu düşünüyordu; diagne galatasaray’a uyum sağlayana kadar galatasaray şampiyonluktan kopar. çünkü galatasaray’ı potada tutan asıl futbolcu rodrigues ve o da gitti zaten. aslında planlar tutmuştu tutmaya ama işte galatasaray kültü ve fatih terim’in pes etmeyen tavrı giden şampiyonluğu son sekiz haftada yeniden galatasaray’a getirmişti. getirmişti getirmeye ama giden gomis ve rodrigues ne olacaktı? onlar asıl takımlarına dönebilecekler miydi???
bunun için önce gomis yoklandı. fakat gomis galatasaray ile öylesine bütünleşmişti ki buna hayır dedi. boğazın öbür yakasına geçmeyeceğini/yüzemeyeceğini çok net olarak ortaya koydu. bu durum fener yönetimini hayal kırıklığına uğratmıştı. zaten gomis de takımında goller atıyor, taraftarları mest ediyordu. bu durumu fırsata çeviren suud takımı gomis’i elde tutmaya devam etti. rodrigues’e ne oldu peki. ne oldu da rodrigues fenerbahçe’ye geldi. fener bu sefer işini sıkı tuttu. rodrigues’i daha çıktığı ilk maçta kenarda ısınırken gülünç bir kırmızı kartla sindirdiler ve de takımda başarılı olmasını engellediler. böylece oynayamadan paslanmaya terk edilen rodrigues geri dönmek istedi. ancak galatasaray’ın ffp nedeniyle rodrigues'i geri alması mümkün değildi. bunun üzerine al ittihat yönetimi kendisini asıl sahibi olan fener’e yönlendirdi. sonuç olarak rodrigues sadece yarım sezon sonra fenere transfer edildi.
aynı formülü mehmet topal’da da uygulamıştı fener. topal’ı yok pahasına valencia’ya satmıştık ama sadece bir sezon sonra topal asıl takımı olan fener’e dönmüştü.
bütün bunları nerden çıkarıyorsun delilin var mı diyenleri duyar gibiyim. tabi ki bunlar sadece benim görüşüm. gözlemlerimden ve basının tavrından hareketle yaptığım çıkarımlar. zaten rüşvetin delili olamayacağı gibi bunların da delili olmaz.
bu vesileyle bir de ozan kabak konusunu yazayım. yine aynı düşünceden hareketle ve de tahminen diyorum ki ozan kabak’ı transfer eden takım stutgart değil daha başından itibaren schalke 04 idi. şampiyonlar ligi maçlarında görüp bayıldıkları ozan’ı direkt isteselerdi en az 20 milyon euro’dan kapı açılacaktı çünkü schalke’nin cl’den kazandığı para 70 m euro’dan fazlaydı. bu nedenle daha ucuza kapatmak için stutgart’ı paravan olarak kullandılar ve sonuçta da sadece yarım sezon sonra ozan kabak asıl takımı olan schalke 04’e geçti.
düşünün bir futbolcuyu real madrid direkt istediğinde fiyatı ne olur, sıradan bir takım istediğinde fiyatı ne olur. türkiye’den pay biçelim; bir futbolcuyu galatasaray istediğinde fiyatı ne oluyor, sivasspor istediğinde fiyatı ne oluyor. hepsi aynı hesap.
bir takımın hiç mi bir şeyi doğru olmaz, hiç mi bir şeyi insanca olmaz. hayretler içindeyim.
rodrigues’in transferinde basına yaptıkları açıklamaya bakın. kap’a bildirmemişler herhalde ki bulamadım internette. bence kasten bildirmediler. çünkü kap’a yapacakları bildirim kendilerini bağlayacaktı ve başlarını yakacaktı. o nedenle kasten es geçtiler diye düşünüyorum. basına yaptıkları açıklamaya göre ise iki yıl bedelsiz kiralanmış ve sadece satın alma opsiyonu varmış. (zorunlu satın alma opsiyonu değil) tabi yarın herhangi bir soruşturmada, bu açıklamaları, basın yanlış yazmış deyip geçiştirecekler. zaten amaç da bu. şimdi ise al ittihat’ın eski başkanı diyor ki; yıllık 2,5 m euro’dan iki yıllık kiralama ve iki yıl sonra da zorunlu satın alma opsiyonu var. satın alma opsiyonu ne kadar onu da açıklamıyorlar ama bence bu açıklamalar da doğru değil. konunun aslı kanaatimce yazının sonunda anlaşılacak.
şimdi gelin biraz daha derinlere inelim:
2017/2018 sezonu bittiğinde “rodrigues-gomis ortaklığı” ile sadece ligde 20 gol bulmuştuk. hatta ön asistleri de sayarsak gol sayısı otuzu bulmuştu. (gomis’in attığı 29 golden bağımsız) bütün spor medyası galatasaray’ın şampiyonluğunda gomis-rodrigues ortaklığının önemli rol oynadığını sakız misali çiğneyip durdu. bunda yadırganacak bir şey yok çiğnesinler. ancak bu sakızın hemen ardından galatasaray’ın gomis’i satması gerektiği, başka çaresinin olmadığı yine yoğun olarak işlenmeye başladı. peki bunu pompalayanlar kimlerdi? tamamına yakını fenerli ve bjkli basın mensupları. evet bjklilerin belki yarısı ama fenerlilerin istisnasız tamamı pompalıyordu. sonuçta sattık gomis’i ama nasıl sattık. transfer sezonunun bitimine bir-iki gün kala sattık. kalan bir-iki gün içinde de yeni bir santrafor alamadık. öyle alamadık ki sormayın. bjkli fikret orman, tamam ücretsiz alabilirsiniz dediği vagner love için, sağlık kontrolünden geçtikten hemen sonra 700 bin euro bonservis talep etmişti. biz de tabi bunu ahlaksız bulduğumuz için reddettik ve yarım sezon boyunca sadece eren derdiyok ve sinan gümüş’e mahkum kaldık.
2017/2018 sezonunun ilk devresi bitmişti ki bu sefer rodrigues için aynı formül uygulanmaya başlandı. ne deniyordu, galatasaray’a bir santrafor gerek, bunun içinde elde para edecek tek futbolcu olarak rodrigues var. rodrigues öyle pompalandı ki onu da satmak zorunda kaldık ve aldığımız paranın tamamını diagne’ye verdik. tabi fener yönetimi ve medyası şunu düşünüyordu; diagne galatasaray’a uyum sağlayana kadar galatasaray şampiyonluktan kopar. çünkü galatasaray’ı potada tutan asıl futbolcu rodrigues ve o da gitti zaten. aslında planlar tutmuştu tutmaya ama işte galatasaray kültü ve fatih terim’in pes etmeyen tavrı giden şampiyonluğu son sekiz haftada yeniden galatasaray’a getirmişti. getirmişti getirmeye ama giden gomis ve rodrigues ne olacaktı? onlar asıl takımlarına dönebilecekler miydi???
bunun için önce gomis yoklandı. fakat gomis galatasaray ile öylesine bütünleşmişti ki buna hayır dedi. boğazın öbür yakasına geçmeyeceğini/yüzemeyeceğini çok net olarak ortaya koydu. bu durum fener yönetimini hayal kırıklığına uğratmıştı. zaten gomis de takımında goller atıyor, taraftarları mest ediyordu. bu durumu fırsata çeviren suud takımı gomis’i elde tutmaya devam etti. rodrigues’e ne oldu peki. ne oldu da rodrigues fenerbahçe’ye geldi. fener bu sefer işini sıkı tuttu. rodrigues’i daha çıktığı ilk maçta kenarda ısınırken gülünç bir kırmızı kartla sindirdiler ve de takımda başarılı olmasını engellediler. böylece oynayamadan paslanmaya terk edilen rodrigues geri dönmek istedi. ancak galatasaray’ın ffp nedeniyle rodrigues'i geri alması mümkün değildi. bunun üzerine al ittihat yönetimi kendisini asıl sahibi olan fener’e yönlendirdi. sonuç olarak rodrigues sadece yarım sezon sonra fenere transfer edildi.
aynı formülü mehmet topal’da da uygulamıştı fener. topal’ı yok pahasına valencia’ya satmıştık ama sadece bir sezon sonra topal asıl takımı olan fener’e dönmüştü.
bütün bunları nerden çıkarıyorsun delilin var mı diyenleri duyar gibiyim. tabi ki bunlar sadece benim görüşüm. gözlemlerimden ve basının tavrından hareketle yaptığım çıkarımlar. zaten rüşvetin delili olamayacağı gibi bunların da delili olmaz.
bu vesileyle bir de ozan kabak konusunu yazayım. yine aynı düşünceden hareketle ve de tahminen diyorum ki ozan kabak’ı transfer eden takım stutgart değil daha başından itibaren schalke 04 idi. şampiyonlar ligi maçlarında görüp bayıldıkları ozan’ı direkt isteselerdi en az 20 milyon euro’dan kapı açılacaktı çünkü schalke’nin cl’den kazandığı para 70 m euro’dan fazlaydı. bu nedenle daha ucuza kapatmak için stutgart’ı paravan olarak kullandılar ve sonuçta da sadece yarım sezon sonra ozan kabak asıl takımı olan schalke 04’e geçti.
düşünün bir futbolcuyu real madrid direkt istediğinde fiyatı ne olur, sıradan bir takım istediğinde fiyatı ne olur. türkiye’den pay biçelim; bir futbolcuyu galatasaray istediğinde fiyatı ne oluyor, sivasspor istediğinde fiyatı ne oluyor. hepsi aynı hesap.