21
türkiye liginin uluslararası standartta olmadığını gösteren kavramdır.
olaya misal, mühendislik düzeyinde bakacak olursak uluslararası iş yapmak isteyen bir firma ürettiği ürününü veya hizmeti uluslararası kabul gören standartlara göre yapmak zorundadır. bakımdan depolamaya kadar yaptığı operasyonların bile standartı olmalıdır. çünkü ürettiği ürün, ne kadar amerika'da da japonya'da da kullanılabilir olursa ve kalitesi ne kadar yüksek olursa o kadar talep görür. aksi halde iş yapamaz.
süper lig, şu an için uluslararası futbol standartlarını karşılamıyor ki ligi bilmek bu kadar önemli oluyor. her ligin tabii ki kendi kültürel farkları vardır ama bu kısa sürede öğrenilerek atlatılabilecek bir durum olmalıdır. mesela bizde futbolcu düzeyinde farklar daha az sorun çıkartırken teknik direktör düzeyinde neredeyse hiç bir yabancı teknik direktör iş yapamaz duruma gelmiştir.
çünkü futbolculuk görece basit bir iştir. eğer forvetsen aşağı yukarı tüm dünyada yapacağın iş bellidir. ama teknik direktörlük kompleks bir iştir. oynattığın oyuncunun altyapıda aldığı eğitimden kulübün ekonomik yönetimine kadar her şey teknik direktörün işini etkiler.
bundan dolayı oyuncu eğitiminden kulüp yönetimine kadar her alanın, bilimsel olarak tespit edilmiş standartlara göre yönetilmesi gerekmektedir. işte bu standartlar türkiye'de yoktur. dolayısıyla yabancı teknik direktörler iş yapamaz. çünkü yabancı teknik direktörler uluslararası standartlara göre iş yaparlar.
uluslararası standartlara uymak için önce ihtiyaç yaratmak gerekir. futbolda ihtiyaç ise iki alanda oluşturulur:
1) yurt dışına ürün ihracı (yani futbolcu üretip satmak)
2) yurt dışına hizmet ihracı (yani türk takımlarının avrupa kupalarında rekabet edebilmesi)
birincisi için yurt içinde tekel oluşturmaman lazım. sen yerli üründen başkasını alamazsın dersen ürün türkiye içinde gereksiz pahalı satıldığı için yurt dışına çıkmaz. ama serbest bırakırsan yerli üretici yurt dışı ile rekabet etmek zorunda kalır. dolayısıyla üretimini uluslararası standartta yapmak zorunda kalır. bunu yapınca ise ürettiği ürünü sadece yurt içi değil, yurt dışı pazarında daha zengin alıcıların hizmetine de sunar. ve ürünü daha da kaliteli üretmek için elinden geleni yapar. yani yabancı futbolcu sınırı koymaman lazım.
ikincisi için de kulüp yönetim faaliyetlerinin baştan sona uluslararası standartta yapılması gerekir. takımların avrupa kupalarında rekabet ihtiyacı seni uluslararası standartları uygulamaya yöneltir.
peki bu ihtiyaç nasıl oluşur? işte burda galatasaray'ın sürekli avrupa hayali kuran kültürü devreye girer. rakipler galatasaray'ın, fatih terim'in şampiyonlar ligi hayali ile dalga geçiyorlar. yahu biz bilmiyor muyuz, bunun ne kadar zor olduğunu. ama sen bunu hayal edersen kulubünü bu seviyeye çıkartmak için uğraş verirsin. yani uluslararası standartları yakalamaya çalışırsın. sonucunda kupayı kazanamasan bile en azından avrupa ile rekabet edebilir duruma gelirsin.
fatih terim gibi hem yereli hem de uluslararası futbolu bilen teknik direktörler özellikle bu geçiş dönemlerinde çok önemlidir. çünkü galatasaray'ın uluslararası standartları uygulayan bir kulüp olması ancak onun gibilerin elindedir. artık hocanın galatasaray'daki en büyük misyonu budur. hoca artık bu devrimi gerçekleştirmelidir. daha önce derwall'in yaptığı şeyi bu sefer kalıcı olarak fatih terim yapmalıdır.
böylece bizim akıllı futbol kamuoyunun iyi bir şeymiş gibi söylediği, ligi bilmek kavramına bir ihtiyacın kalmaz. oysa bir ligde başarılı olmak için ligi bilmek gerekiyorsa o ülke futbolu bundan utanç duymalıdır.
edit: düzeltme.
olaya misal, mühendislik düzeyinde bakacak olursak uluslararası iş yapmak isteyen bir firma ürettiği ürününü veya hizmeti uluslararası kabul gören standartlara göre yapmak zorundadır. bakımdan depolamaya kadar yaptığı operasyonların bile standartı olmalıdır. çünkü ürettiği ürün, ne kadar amerika'da da japonya'da da kullanılabilir olursa ve kalitesi ne kadar yüksek olursa o kadar talep görür. aksi halde iş yapamaz.
süper lig, şu an için uluslararası futbol standartlarını karşılamıyor ki ligi bilmek bu kadar önemli oluyor. her ligin tabii ki kendi kültürel farkları vardır ama bu kısa sürede öğrenilerek atlatılabilecek bir durum olmalıdır. mesela bizde futbolcu düzeyinde farklar daha az sorun çıkartırken teknik direktör düzeyinde neredeyse hiç bir yabancı teknik direktör iş yapamaz duruma gelmiştir.
çünkü futbolculuk görece basit bir iştir. eğer forvetsen aşağı yukarı tüm dünyada yapacağın iş bellidir. ama teknik direktörlük kompleks bir iştir. oynattığın oyuncunun altyapıda aldığı eğitimden kulübün ekonomik yönetimine kadar her şey teknik direktörün işini etkiler.
bundan dolayı oyuncu eğitiminden kulüp yönetimine kadar her alanın, bilimsel olarak tespit edilmiş standartlara göre yönetilmesi gerekmektedir. işte bu standartlar türkiye'de yoktur. dolayısıyla yabancı teknik direktörler iş yapamaz. çünkü yabancı teknik direktörler uluslararası standartlara göre iş yaparlar.
uluslararası standartlara uymak için önce ihtiyaç yaratmak gerekir. futbolda ihtiyaç ise iki alanda oluşturulur:
1) yurt dışına ürün ihracı (yani futbolcu üretip satmak)
2) yurt dışına hizmet ihracı (yani türk takımlarının avrupa kupalarında rekabet edebilmesi)
birincisi için yurt içinde tekel oluşturmaman lazım. sen yerli üründen başkasını alamazsın dersen ürün türkiye içinde gereksiz pahalı satıldığı için yurt dışına çıkmaz. ama serbest bırakırsan yerli üretici yurt dışı ile rekabet etmek zorunda kalır. dolayısıyla üretimini uluslararası standartta yapmak zorunda kalır. bunu yapınca ise ürettiği ürünü sadece yurt içi değil, yurt dışı pazarında daha zengin alıcıların hizmetine de sunar. ve ürünü daha da kaliteli üretmek için elinden geleni yapar. yani yabancı futbolcu sınırı koymaman lazım.
ikincisi için de kulüp yönetim faaliyetlerinin baştan sona uluslararası standartta yapılması gerekir. takımların avrupa kupalarında rekabet ihtiyacı seni uluslararası standartları uygulamaya yöneltir.
peki bu ihtiyaç nasıl oluşur? işte burda galatasaray'ın sürekli avrupa hayali kuran kültürü devreye girer. rakipler galatasaray'ın, fatih terim'in şampiyonlar ligi hayali ile dalga geçiyorlar. yahu biz bilmiyor muyuz, bunun ne kadar zor olduğunu. ama sen bunu hayal edersen kulubünü bu seviyeye çıkartmak için uğraş verirsin. yani uluslararası standartları yakalamaya çalışırsın. sonucunda kupayı kazanamasan bile en azından avrupa ile rekabet edebilir duruma gelirsin.
fatih terim gibi hem yereli hem de uluslararası futbolu bilen teknik direktörler özellikle bu geçiş dönemlerinde çok önemlidir. çünkü galatasaray'ın uluslararası standartları uygulayan bir kulüp olması ancak onun gibilerin elindedir. artık hocanın galatasaray'daki en büyük misyonu budur. hoca artık bu devrimi gerçekleştirmelidir. daha önce derwall'in yaptığı şeyi bu sefer kalıcı olarak fatih terim yapmalıdır.
böylece bizim akıllı futbol kamuoyunun iyi bir şeymiş gibi söylediği, ligi bilmek kavramına bir ihtiyacın kalmaz. oysa bir ligde başarılı olmak için ligi bilmek gerekiyorsa o ülke futbolu bundan utanç duymalıdır.
edit: düzeltme.