• 120
    1 aralık 2018 celbinde amasya'da bedelli askerliğini yapmış bir yazar olarak deneyimlerimi paylaşmak istediğim renktaşlardır.

    gitmeden önce sizden önce gidenlerin anlattıklarını bol bol okuyun/dinleyin. ama unutmayın ki bunlardan olumlular da olumsuzlar da sizin için aynı şekilde olmayabilir. zaten bu yorumların arasındaki farklılıklardan da bunu anlayacaksınız. mesela biz bazı şeyleri aynı bölükte bile farklı takımdan olan arkadaşlarla farklı biçimde deneyimledik. siz mümkün olduğunca her deneyime kulak verip olumlu ve olumsuz her şeye hazırlanın. ben öyle yaptım. özellikle de yanıma almam gereken malzemeler konusunda bu durum faydalı oldu.

    gitmeden önce nereye ne zaman gideceğinizi her yerde ilan edin. etrafınızda aynı dönem askerlik yapacağınız tanıdıklar olması muhtemel. en kötü ihtimalle benim o şehirde tanıdığım var diyenler çıkar. bir ihtiyacınız olduğunda ziyaretçi olarak gelip sizinle ilgilenirler. benim tesadüfen iki tanıdık çıktı. onlardan biri de uçakta birkaç kişiyle tanışmış. içeri girerken sürekli birbirimizi takip ettik. sonuç olarak 20 kişilik manganın 10 kişisi kapıdan içeri adım atarken birbirini tanıyordu.

    askerliğinizi nerede yaparsanız yapın birliğe katılmadan önce şehri gezmenizi öneririm. ben ailemle bir gün erken gidip şehri gezdim. onların planı askerlik bittikten sonra gezmekti. ama dönüşte yorgun ve hasta olacağımı tahmin ettiğim için önceden gezmek istedim. şehrin insanıyla tanışıp kaynaştım. şehirde bedelli askerlik üzerine kurulmuş olan ekonominin ne seviyede olduğunu görüp şaşırdım. birliğe katılıp dönenler "bir daha amasya'ya geleni siksinler" derken ben "niye ya, ben şehri de insanını da sevdim" diyordum. bu ruh halinin askerlik süresince size çok faydası olacak. evinize döndüğünüzde 21 gün geçirdiğiniz şehirle ilgili anılarınızın askeriye ile sınırlı olması sizin için kayıp olur.

    yapacağınız askerlik aslında 17 gün olacak. 2 gün yol izniyle geçiyor. ilk gün de öğleden sonra birliğe katıldım. içeri girerkenki curcuna o günümü de yedi. ben 15.30 gibi birliğe katılmak için sıraya girdim. tüm günüm kapıdaki kaos, içerde malzemelerin temini, form doldurma, sıra bekleme ile geçti. gece 00.40'ta yataklardaydık. ertesi gün geç yatmışlar falan demeden saat 06.00'da bizi kaldırdılar. son gün de saat 10.00'da yemin töreni olacak. dolayısıyla yol iznine ek olarak ilk ve son günler de boş geçiyor sayılır. bunun dışında da pazar günleri serbesttik. sadece içtima için çağırıyorlardı. cumartesi günleri ise öğlene kadar eğitim oldu. kar ve yağmur yağdığında ise bizi yemekhanede topluyorlardı. o kalabalıkta sesini duyamadığımız bir komutan sözde bir şeyler anlatarak bize eğitim veriyordu. hava muhalefeti nedeniyle eğitime ara verilen günler bazen bürokratik işlemler için de fırsat oluyordu.

    içeri girerken bize kamuflaj, postal, palaska, kep, iki çift çorap, iki don, iki fanila, bir el bir vücut havlusu, bir takım pijama verildi. pijama dediğime bakmayın, genelde temizlik görevlilerinin giydiği ince mavi gömlek falan tarzı şeyler. kendi götürdüğünüz pijamanın üstüne giyerseniz gece tuvalete kalktığınızda falan kirlenmesini önlemiş olursunuz. onun dışında soğuktan koruyacak bir tarafı yoktu. bunlardan kamuflajlar, postal, palaska, kep çıkışta teslim edilecek. diğerlerini kirlendikçe çöpe attım. postalları askerlik boyunca kolonyalı mendille sildim. zaten kış havası olduğu için boyayıp çıkanlarınki bile içtimaya kadar kirleniyordu. o yüzden çok fazla takıntı yapmadılar. sadece son gün teslim ederken postalların 0 gibi olması söylendi. postallar toplanıp sanki bu ülkede hiç ihtiyaç sahibi yokmuş gibi somali'ye gönderilecekmiş. bu kararı kim aldıysa bu ülkeyi zerre sevmediğine eminim. yemin töreninden sonra insanlar askeri malzemelerini teslim etmek için zulüm yaşadılar. botların altının bile temiz olması istendi. hangi askerin nesidir bilmiyorum, ama elindeki diş fırçasını yerdeki çamurlu suya daldırıp onunla botu temizlemeye çalışan bir kadıncağız vardı. ben o arada işini bitirip malzemelerini orada bırakanların fırça ve boyalarını kullanarak işimi hallettim.

    içeriye sokacağım eşyalar konusunda en muğlak konu ilaçlar ve telefon mevzusuydu. bu konularda çok farklı yazılara denk geldim. yanınıza ihtiyaç duyacağınızı düşündüğünüz her ilacı alın. ben içeri sokmakta sıkıntı yaşamadım. girişte kaptırırsanız yapacak bir şey yok, ama şansınızı deneyin. özellikle pastil, nurofen ve reflor muadili ilaçlarla burun ve boğaz spreyi almanızı öneririm. bunların dışında da zaten kendinizi biliyorsunuzdur. yanımda başka ilaçlar da vardı, ama çok fazla ihtiyacım olmadı. son 2-3 günü ishal geçirdim. sebebinin yorgunluktan sürekli soğuk taşa oturmak zorunda kalmam olduğunu düşünüyorum. eğer mikrobik bir şey olsa terhis olduğum gün bir anda kesilmezdi. ama askeriyenin hijyen standartları düşünülünce mikrop kapıp ishal olmanız da gayet olası. soğuk algınlığına karşı ilaç alın, ağrı kesici ve ateş düşürücü alın. içerde sike sike hasta olacaksınız. siz direnseniz de başkaları size bulaştıracak. şu an bile hayatımda görmediğim renklerde balgam çıkarıyorum. terhis belgesini alınca ilk iş doktordan randevu aldım. içerde revir sıkıntı olabiliyor. ben hiç gitmedim. ilk hafta gidenlere revir hiçbir muayene yapmadan 5'er gün istirahat vermiş ki bu askerliğin uzaması demek. gidenlerin içinde sadece durumu kötüleşmesin diye ilaç yazdırma niyeti olanlar da vardı. sonradan bu istirahatler iptal edildi. ama ilk dakikada gözdağı verilmiş oldu.

    telefon mevzusunu fazla kurcalamayın derim. hem sivil hattınızı hem de askercell hattı götürün. duruma göre askercell'i çıkarıp sivil hat takarsınız. bize daha ilk akşam sorduğumuzda komutanımız "hepinizde sivil hat olduğunu biliyoruz, ama yasak olan saatlerde gözümüze soka soka konuşmazsanız sıkıntı olmaz" dedi. zaten içerde de askercell satışı vardı. ben ailemin baskısı nedeniyle sadece askercell soktum. neyse ki ben teslim olduktan hemen sonra gitmediler de ziyarete gelip sivil hattımı getirmelerini isteyebildim. içeriye akıllı telefon sokanlar oldu. ama o strese değeceğini düşünmüyorum.

    içeri girerken aramalar üstünkörü yapıldı. bir anda içeri girmeye çalışan binlerce insanın bavulunu birkaç tane asker elleriyle aramaya çalıştı. o ara içeriye kim ne soktu belli değil. kimisi ufak tefek şeylerini kaptırırken kimileri de yukarıda da belirttiğim gibi akıllı telefonunu sokmuş. mesela benim kişisel bakım için götürdüğüm küçük makası alırlarken kesme biçme işleri için götürdüğüm büyük makası gözden kaçırdılar. o makas da içerde hayatımı kurtardı. internet yorumlarında postal için tabanlık ve vatka götürülmesi gerektiği yazıyordu. aldığım tabanlık oldukça büyük ve numaraya göre belli çizgileri üzerinden kesilerek numarası ayarlanan tiptendi. aynı tip tabanlık başka askerlerde de vardı. soktuğum makası sadece tabanlığı ayarlamak için kullandım, ama sadece bu işle bile benim ve aynı tabanlığa sahip diğer askerlerin hayatını kurtardı. vatkaya ise ihtiyacım olmadı. aldığımız postallar oldukça rahattı. hatta acaba istersek postalları bize satarlar mı diye düşündük. sadece uzun süre ayakta durmak ve yürümek taban ağrısı yapıyor. onu da tabanlıkla hallettik. tek sıkıntım sadece benim yaşayacağım bir absürtlükle sağ kaval kemiğime vurması oldu. onu da mendilleri topak yapıp araya sokarak çözdüm. tabanlık ve vatka meselesinden dolayı botların büyük alınması gerektiğini okumuştum. ben genelde 42-43 giyiyorum. içerde malzemeleri temin ederken önce 43 denedim. tamdan biraz bol oldu. öyle olunca 44 deneyip aldım. tabanlıkla tam oldu.

    içerde ihtiyaçlarınızı karşılayableceğiniz satış yerleri var. ama her zaman gidemiyorsunuz, gitseniz kapalı olabiliyor, açık olsa uzun sıra olabiliyor, sıra olmasa malzeme kalmamış olabiliyor. dolayısıyla ona güvenerek hareket etmeyin derim. mesela bizi götürdüklerinde ciddi mendil stoku yaparak döndüm. o kadar mendil almamla ilgili takılanlar sonra mendil kalmadığını öğrenince benden mendil istemek zorunda kaldılar. kendim kullanmadığım için sigara konusunu fazla bilmiyorum, ama içeri 3 paket sokmaya izin vermişler. girişte aramalar yukarıda belirttiğim şekilde yapıldığı için daha fazla sokan da oldu. bunun dışında içeride de satış var. ama gördüğüm kadarıyla uzun sıra beklemek zorunda kalıyorsunuz.

    içeride para konusunda biraz sıkıntı yaşadım. okuduğum yorumlarda temassız kartla gidilmesi gerektiği, bu kartlarla otomatlardan yiyecek içecek alınabileceği yazıyordu. bize otomat kullanmak için ayrıca kart sattılar. orada kendimiz para yükleyip bu kartları kullandık. ben her ihtimale karşı yanımda kart ve nakit bulunduruyordum. kredi kartımı kullanamadım. muhtemelen kartla ilgili bir sorun. alışverişlerimi bankamatik kartıyla yaptım. yanıma aldığım nakit sadece otomat kartına yüklerken işime yaradı. artan parayı da içerdeki iki atm'den de kartıma yükleyemedim. dolayısıyla cebimde 300 tl varken ailemden bankamatik kartıma para yatırmalarını istemek zorunda kaldım.

    askere giderken en büyük korkularım yemek, hijyen ve uykuydu. uyku konusu rahat geçti. hatta evde uyuduğumdan daha rahat uyudum. işsiz olduğum için askere gittiğim dönemde sabah 5'te 6'da falan uyuyordum. askerde ilk gece uyumakta sıkıntı çektim. sonraki geceler rahat uyudum. gün içinde uyumanın yasak olduğu ve koğuşlara baskın yapılacağı söylenip sert biçimde uyarıldık. ama böyle bir şey olmadı. komutanlar kafalarına göre içtima aldıkları için bazen uykuda yakalanabiliyorsunuz. ama illa sizi görüp uyandıran birileri oluyor. ayrıca yanınıza mutlaka gece için en az bir çift kulak tıkacı alın.

    yemekler kötüydü, ama beklediğimden iyiydi. komutanlarla muhabbetimizde bedelliler geldikten sonra yemeklerin iyileştiği söylendi. kahvaltı çok kötüydü. diğer öğünlerde arada güzel yemekler çıkıyordu. komutanlar arada bizi toplayıp sıkıntılarımızı dinliyorlardı. bir tanesi "ben havuç sevmiyorum, bütün yemeklerde havuç var" dedi. bu tür saplantılarınız yoksa illa karnınız doyar. benim canımı sıkan sürekli aynı yemeği yeme hissiydi. peş peşe birkaç gün bir gün kıymalı patates bir gün patates köfte çıkıyordu. bir gün yemeğe havuç koyup farklı isimle sunuyorlardı, ertesi gün havuç yerine patates koyup farklı isimle. kantin her zaman çare olmuyordu. kantindeki yemekler kısıtlı ve her saatte her şey olmuyor. tatları da yemekhaneden hallice. arada eğitim alanına pide satan araçlar geliyordu. dışarda yüzüne bakmayacağım pidelerin askeriyede yolunu gözlüyordum. yine de bir şekilde karnınızı doyuruyorsunuz. otomatlar da sıkıntılıydı. çoğu zaman boş ya da bozuk oluyordu. otomatlarda olanlar kantinde satılmıyordu. dolayısıyla çay dahil sıcak içecek kantinde yoktu. otomatta ise denk gelirse içebiliyordunuz.

    hijyen meselesi korktuğum kadar kötü olan tek noktaydı. eğer daha önce alaturka tuvalet kullanmadıysanız askere gitmeden kullanın derim. ben o konuda rahattım. ama ilk kez askeriyede kullanıp 4-5 gün tuvalete çıkamayan arkadaşlar oldu. ilk kez o kirli tuvaletlerde kullanıp iğrenenleri anlıyorum. ama emin olun o ortamda klozet olsa hiç baş edilemez. ben de genelde temizlik saatlerini takip edip o saatlerde kullanıyordum. bol bol temizlik malzemesi götürün. özellikle büyük paket ıslak mendiller çok lazım oluyor. bazı arkadaşlar mıntıka temizliği için kullan-at plastik eldivenlerden getirmişti. onlar çok işimize yaradı. koğuş temizliği yatak sırasına göre ilerliyor. tuvalet temizliği manga manga ilerliyor. ben ikisini de birer kez yapmak durumunda kaldım. tuvalet temizliğinde bana görece daha rahat kısım kaldı.

    kişisel bakımınız konusunda gerçekçi olun. giderken kendinizi ne kadar kötüye alıştırırsanız o kadar rahat edersiniz. mesela ben askerlik boyunca duş almamayı düşünüyordum. sonuç olarak biri birliğe katılmadan önceki gün olmak üzere toplam 3 defa duş aldım. başta ben duş almadan duramam diyen adamlar taş çatlasın 5 defa aldı. duşlar fazla sıkıntıntılı değildi. halı sahalardaki duşlara benziyordu. çok sıra beklemiyorduk. duş saatlerinde sıcak su sorunu olduğunu duymadım. ama duştan çıkıp soğuk koridordan geçip koğuşa gitmek hastalığa davetiye çıkarıyor. koğuş akşam ve gece boyu yeterince ısıtılıyordu. ama insanlar havalandırmak için kafalarına göre camları açıp kapadığından üşüyebiliyorsunuz. ben ilk hastalandığımda gece tuvalete gitmek için sıcak koğuştan terli çıkıp soğuk koridordan geçerken üşüttüm.

    askerde aklınızın hayalinizin almadığı ölçüde sıkılacaksınız. en çok buna hazırlıklı gidin. bu sıkıntınızı neyle nasıl gidereceğinizi en iyi siz bilirsiniz. ama askerliğin genel mantığının insanları sıkmak üzerine kurulduğunu düşünüyorum. normalde mıntıka temizliğini sikseler yapmayacağınız halde canınız o kadar sıkılıyor ki onu bile oh be yapacak iş çıktı diye koşa koşa yapıyorsunuz.

    takım komutanlarımız çok iyi insanlardı. keşke askeriyede değil de sivil hayatta tanışma imkanımız olsaydı. ama tamamen şans işi. umarım size de öyleleri denk gelir. diğer takımların komutanları arada canımızı sıkıyordu. ama onlarla çok fazla muhatap olmamız gerekmiyordu. ben herhangi bir aşağılama veya hakarete denk gelmedim. sadece nerede olduğunu unutanlar olunca ortaya bağırıp çağırıyorlardı. diğer takımlarda bazı kasıntı komutanlar vardı. onların da sivilde çok ciddiye alınan insanlar olmadıkları için askeriyede rütbe sahibi olunca tribe girdiklerini düşünüyorum. ama abartılacak bir şey olmadı. en sağlam azarı son gün yedik. onda da sonuna kadar haklılardı. nasılsa son gün diye temizlik yapmayacağını söyleyip komutanlara atarlanan bazı mallar oldu. kimse askere koşa koşa gitmiyor. ama sevseniz de sevmeseniz de 21 gün boyunca orası sizin eviniz olacak ve "insan" evini temiz tutar. sizin orda 500 kişiyle 15 dakikada yapacağınız temizliği birkaç komutanın yapması tüm gün sürer. bu yüzden sonuna kadar haklılar.

    bedelli askerlikte görece daha düzgün insanlarla muhatap olacaksınız. ama beklentinizi yüksek tutmayın. sırf parası var diye bir koğuş dolusu yıldırım demirören'le askerlik yapmak nasıl olurdu? güzel demiyorsanız bedellide de karşılaşacağınız insanların seviyesini gözünüzde büyütmeyin. dışarda yüzüne bakmayacağınız adamla yeri gelecek kader birliği yapacaksınız. gündüz nefes almasına tahammül edemediğiniz adamların gece horlaması ile uyanacaksınız. gün boyu içinizden sövdüğünüz adamın yüzü gece gördüğünüz son gündüz gördüğünüz ilk yüz olacak. ama komutanların uzun dönemlerle ilgili yaşadıkları sıkıntıları dinleyince halinize şükredeceksiniz.

    eğitimde ilk hafta askeri düzen ve nezaketle geçiyor. komutanları selamlama, tekmil verme, sağa dön, sola dön, yerinde say, ileri marş, hiza al vs muhabbetlerine ağırlık veriliyor. bunları sonraki haftalarda da yaptık. ama ilk haftaki kadar yoğun değildi. ikinci hafta silah eğitimi verildi. silahların tanıtımı, silah sök-tak, silah yağlama, silahla pozisyon ve nişan alma gibi şeyler anlatıldı ve bunları birer kez uygulama fırsatı bulduk. ilk hafta yaptığımız sağa sola dönme, selam verme, rahat-hazır ol komutlarını silahla yaptık. bir gün de atış yapmaya götürdüler. bize birer tane g3 piyade tüfeği zimmetlediler. atışa da onlarla gittik. ama her seferinde alıp bırakmak için sıra beklediğimiz zimmetli tüfeklerin yerine orada hazır bulunan tüfekleri kullandırdılar. tüm gün yağmurda sıra bekledikten sonra 3 el ateş ettik. çok abartılacak bir şey yok. ben hayatında sadece sahilde boncuklu tabancayla balon patlatmış halimle 3/3 yaptım. bazı arkadaşların atış sırasında hedef kağıdı uçtuğu için boş hedefe atış yaptılar. atıştan önce bazı komutanların ben vuramadım diye gelmeyin diye atarlı laflarına karşın atıştan sonra anladık ki bütün olay bize o 3 mermiyi bir şekilde harcatmakmış. yine de benim için keyifliydi. sonra da hedef kağıdını soran olmadığı için kendiminkini yanımda hatıra olarak getirdim. son hafta da tören provasıyla geçiyor. törene inmek isteyenleri ayırdılar. diğerlerini de sayıyı tamamlamak için seçerek aldılar. ailem törene geleceği için provaya indim. inmeyenleri sürekli yürütmüşler. anladığım kadarıyla inen de inmeyen de aynı ölçüde yorulup sıkılmış. ama ben hayatınızda bir defa yaşayacağınız deneyim için aileniz gelmese de törene katılın derim. internette gördüğüm yorumlara ve arkadaşlarımın anlattıklarına bakarsak bizim eğitim sürecimiz ortalama zorlukta geçmiş. benim gözümde çok da abartılacak bir şey yapmadık. hatta bazen daha yoğun eğitim olmasını istedim. çünkü vakit gerçekten geçmiyor.

    yanınıza aldığınız eşyaları abartmayın. dolaplarınız küçük olacak. sivil eşya deposundan her zaman her istediğinizi alabileceğinize güvenmeyin. ilk birkaç gün bavullar koğuşta durdu. sonra bizi sırayla götürüp bavulları teslim aldılar. terhisten önceki akşam da geri verdiler. ben iki takım içlik ve bolca iç çamaşırı kullandım. zaten çamaşırları kirlendikçe atmak en mantıklısı. askerdeki yemek ve giysi israfına insanın içi acısa da yapacak bir şey yok. bunun dışında mevsimlik rahat bir ayakkabı ve rahat bir terlik iyi oluyor. sivil giyinebildiğimiz zamanlarda ben sadece ayakkabı değiştirip askeri giysileri giymeye devam ettim. geceleri de pijamalarımı giydim. askerlerin en çok aradığı şey askıydı. 3 tane benim işimi gördü. ama daha fazla almanızda zarar yok. fazla yer kaplayan bir şey değil sonuçta. dolaplar kilitsizdi. ama hırsızlık falan duymadım. en fazla birisi kendi eşyası yerine ortada duran size ait eşyayı yanlışlıkla alıp gidebilir. botların da dolabı yoktu. yorumlarda bot kilidinin gerekli olabileceği yazıyordu. bot kilidini de gece botları birbirine bağlamak için kullandım. böylece başkasının dalgınlıkla sizin botunuzu almasının önüne geçmiş olursunuz.

    edit: atış yapana kadar silah tepme yapıyor falan diye tonla yaygara koptu. o konuda içiniz rahat olsun. eğer doğru pozisyon alırsanız tepme falan hissetmiyorsunuz bile. başınızdaki askerin komutlarını dinleyip sıkın gitsin. zaten yapacağınız her hareketin komutunu verecekler. sadece bazı arkadaşlarda silahın sesi nedeniyle bir süre kulak çınlaması oldu. uyku için götürdüğünüz tıkaçları takabilirsiniz. hatta sanırım isteyenlere de atış öncesi tıkaç veriliyormuş. tıkaç takıp takmamak sizin tercihiniz. ben komutları duymayabilirim diye takmadım.

    bize iki defa gece eğitimi verildi. olmamasını tercih ederdim. sonuçta serbest olmanız gereken zamanda üzerinizde kamuflajla durup beklemek zorunda kalıyorsunuz. ama o kadar can sıkıcı bir şey olmadı.

    gidenlerin yorumlarından okuduğum için iban numaramı bir kağıda yazıp cüzdanımın içine koymuştum. yol parası ve maaş oraya yatacak dediler. bizden ibanları topladılar. olmayanlar biraz uğraştı. son hafta parayı bize imza karşılığı elden verdiler. iban için onlar da biz de boşa uğraşmış olduk. ama her ihtimale karşı yanınızda olsun.

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. aklıma başka şeyler gelirse veya sizin sorularınız olursa eklemeler yaparım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın