459
konu altyapı mevzusuna, daha doğrusu altyapıdan üstyapıya çıkma ve süper ligde oynamaya geldiğinde hemen herkesin neredeyse hemfikir olduğu bir mesele oluyor: fizik kondisyon.
gerçekten böyle bir sıkıntı var. ama bunu sadece dışarıdan gözlemlediğimizi düşünmemek gerekir. aksine oyuncular ve antrenörler de durumun farkında. doğal olan bu.
ben, bizim gözbebeğimiz, çok şey beklediğimiz 2000 jenerasyonundan bahsedeyim, bu konu özelinde.
bildiğiniz gibi, bu jenerasyonu ilk parıltı anı, çoğu kişiye göre 2017 senesindeki avrupa u17 futbol şampiyonası’dır.
bu turnuvanın grup aşamasında karşı karşıya geldiği ispanya’ya maçın hemen başında 2 gollü öne geçmesine rağmen 3:2 yeniliyor milli takım. daha sonra hırvatistan’ı 4:1 ile, italya’yı 2:1 ile geçiyor ve grup aşamasını ispanya’nın ardından ikinci tamamlayıp üst tura çıkıyor. çeyrek final’de macaristanı 1:0 elerken, yarı finalde karşılaştığı ingiltere’ye 2:1 mağlup olarak turnuvaya yarı finalde veda ediyor.
o turnuvada milli takımın kadrosunda bulunan oyuncularımız: ozan muhammed kabak, atalay babacan, yunus akgün, abdussamed karnuçu, emirhan civelek, recep gül, melih gökçimen.
kimlerin oynayıp kimlerin oynamadığı önemli değil. zaten onu anlatmak istemiyorum. refere turnuvadan sonra, bu oyuncular gstv’de bir röportaj verdiler.
https://www.youtube.com/watch?v=cPlwonldYlQ
bu röportajda hemen her futbolcumuz, teknik olarak eksiklerinin değil fazlalıklarının olduğunu, taktiksel ve fiziksel olarak ise bayağı bir eksiklerinin olduğunu söyledi. ya da mülakatı yapanlar tarafından söylettirildi mi desem?
ama hakikaten her biri, özellikle ingiltere karşısında fiziksel olarak çok zorlandıklarını, eğer üstyapılarda top oynayacaklarsa, “bu oyuncular bizim muadillerimiz onlarla karşılaşacağız” diyerek fiziksel handikaplarını kabul etti.
kısacası fiziksel olarak eksik kaldıklarının bal gibi de farkındalar. oyuncularımız diğer takımlardan eksik kalan yanlarının bu olduğu konusunda hemfikirdi. buraya bir es koyalım. ozan kabak’ı hariç bırakalım. doğru fiziksel eksikliği kabul ediyordu ama mülakatın tamamı izlendiğinde cevaplarında şu vardı: fiziksel eksiklik bir neden değil, bir sonuçtu. asıl mesele çalışma ve disiplindi.
arkadaşlarının yüzüne baka baka, almanya milli takımı’nın antrenman sonralarında toplanıp ders çalıştıklarında, saati saatine yapmaları gerekenleri yaptıklarından, antrenmansa antrenman, restorasyonsa restorasyon, dersse ders, bahsetti. oysa bizim milli takım oyuncuları buldukları her fırsatta ellerine telefonları geçiriyorlardı!
o zaman çalı gibi bir topçu olan ozan kabak’ın o zamandan bu zamana gelişim gösteren fiziğini göz önüne aldığımızda bunu daha net görebiliyoruz. oyuncu fiziksel handikabını kabul etmiş ve bunun hakkından gelmek için çalışmış. büyük ihtimalle diğerlerinden daha fazla ve daha planlı programlı.
daha o zaman a takımda oynamaya hazır olduğunu söyleyen çocuk, bugün muadili arkadaşlarının gösterdiği fiziksel aşamanın neredeyse iki katını göstererek a takımımızın vazgeçilmezi oldu. diğerlerini hâlâ bekliyoruz. o turnuvada ingiltere karşısında fiziksel anlamda bariz bir şekilde eksiklik gösteren takım, sene 2018 olduğunda shalke 04 karşısında aynı fiziksel eksikliği gösteriyor.
o halde, şu çıkarımlar yapılabilir:
1. teşhis var, tedavi yok.
2. teşhis var, tedavi eksik.
3. teşhiste hata var.
ben üçüncüsünden yanayım. teşhis fiziksel durumdaki yetersizlik olmamalı. bu sadece bir semptom olabilir. teşhis, tıpkı ozan kabak’ın dediği veya ima ettiği gibi çalışma ve disiplin kısmındaki eksiklikte. biz sanırım semptomu tedavi etmeye çalışıyoruz.
bu yazının neyi amaçladığını unuttum. o yüzden bir türlü sonlandıramıyorum. herhalde, oyuncuların da fiziksel olarak eksiklerinin farkında olmalarına rağmen biri haricinde gereken gelişimi tam olarak gösterememelerinin ardındaki nedeni arıyordum.
evet.
falan filan.
gerçekten böyle bir sıkıntı var. ama bunu sadece dışarıdan gözlemlediğimizi düşünmemek gerekir. aksine oyuncular ve antrenörler de durumun farkında. doğal olan bu.
ben, bizim gözbebeğimiz, çok şey beklediğimiz 2000 jenerasyonundan bahsedeyim, bu konu özelinde.
bildiğiniz gibi, bu jenerasyonu ilk parıltı anı, çoğu kişiye göre 2017 senesindeki avrupa u17 futbol şampiyonası’dır.
bu turnuvanın grup aşamasında karşı karşıya geldiği ispanya’ya maçın hemen başında 2 gollü öne geçmesine rağmen 3:2 yeniliyor milli takım. daha sonra hırvatistan’ı 4:1 ile, italya’yı 2:1 ile geçiyor ve grup aşamasını ispanya’nın ardından ikinci tamamlayıp üst tura çıkıyor. çeyrek final’de macaristanı 1:0 elerken, yarı finalde karşılaştığı ingiltere’ye 2:1 mağlup olarak turnuvaya yarı finalde veda ediyor.
o turnuvada milli takımın kadrosunda bulunan oyuncularımız: ozan muhammed kabak, atalay babacan, yunus akgün, abdussamed karnuçu, emirhan civelek, recep gül, melih gökçimen.
kimlerin oynayıp kimlerin oynamadığı önemli değil. zaten onu anlatmak istemiyorum. refere turnuvadan sonra, bu oyuncular gstv’de bir röportaj verdiler.
https://www.youtube.com/watch?v=cPlwonldYlQ
bu röportajda hemen her futbolcumuz, teknik olarak eksiklerinin değil fazlalıklarının olduğunu, taktiksel ve fiziksel olarak ise bayağı bir eksiklerinin olduğunu söyledi. ya da mülakatı yapanlar tarafından söylettirildi mi desem?
ama hakikaten her biri, özellikle ingiltere karşısında fiziksel olarak çok zorlandıklarını, eğer üstyapılarda top oynayacaklarsa, “bu oyuncular bizim muadillerimiz onlarla karşılaşacağız” diyerek fiziksel handikaplarını kabul etti.
kısacası fiziksel olarak eksik kaldıklarının bal gibi de farkındalar. oyuncularımız diğer takımlardan eksik kalan yanlarının bu olduğu konusunda hemfikirdi. buraya bir es koyalım. ozan kabak’ı hariç bırakalım. doğru fiziksel eksikliği kabul ediyordu ama mülakatın tamamı izlendiğinde cevaplarında şu vardı: fiziksel eksiklik bir neden değil, bir sonuçtu. asıl mesele çalışma ve disiplindi.
arkadaşlarının yüzüne baka baka, almanya milli takımı’nın antrenman sonralarında toplanıp ders çalıştıklarında, saati saatine yapmaları gerekenleri yaptıklarından, antrenmansa antrenman, restorasyonsa restorasyon, dersse ders, bahsetti. oysa bizim milli takım oyuncuları buldukları her fırsatta ellerine telefonları geçiriyorlardı!
o zaman çalı gibi bir topçu olan ozan kabak’ın o zamandan bu zamana gelişim gösteren fiziğini göz önüne aldığımızda bunu daha net görebiliyoruz. oyuncu fiziksel handikabını kabul etmiş ve bunun hakkından gelmek için çalışmış. büyük ihtimalle diğerlerinden daha fazla ve daha planlı programlı.
daha o zaman a takımda oynamaya hazır olduğunu söyleyen çocuk, bugün muadili arkadaşlarının gösterdiği fiziksel aşamanın neredeyse iki katını göstererek a takımımızın vazgeçilmezi oldu. diğerlerini hâlâ bekliyoruz. o turnuvada ingiltere karşısında fiziksel anlamda bariz bir şekilde eksiklik gösteren takım, sene 2018 olduğunda shalke 04 karşısında aynı fiziksel eksikliği gösteriyor.
o halde, şu çıkarımlar yapılabilir:
1. teşhis var, tedavi yok.
2. teşhis var, tedavi eksik.
3. teşhiste hata var.
ben üçüncüsünden yanayım. teşhis fiziksel durumdaki yetersizlik olmamalı. bu sadece bir semptom olabilir. teşhis, tıpkı ozan kabak’ın dediği veya ima ettiği gibi çalışma ve disiplin kısmındaki eksiklikte. biz sanırım semptomu tedavi etmeye çalışıyoruz.
bu yazının neyi amaçladığını unuttum. o yüzden bir türlü sonlandıramıyorum. herhalde, oyuncuların da fiziksel olarak eksiklerinin farkında olmalarına rağmen biri haricinde gereken gelişimi tam olarak gösterememelerinin ardındaki nedeni arıyordum.
evet.
falan filan.