46
yıl 2005. galatasaray aşkıyla yanıp tutuşmuş birisi olarak eskişehir'de üniversite kaydımı yaptırdığım hafta annesinin kucağından koptuğu için hala içten içe ağlayan birisi olarak kuzenimden aldığım telefonla ertesi sabah otobüse binip izmir'e gitmem hayatımın en önemli anlarından birisiydi. çünkü çocukluğu boyunca galatasaray aşkıyla büyümüş, mağlup olunan maçlardan sonra ağlayan, insan içine çıkmak istemeyen ben hayatında ilk defa bir galatasaray maçına gidecek ve o çok sevdiği futbolcuları canlı canlı görecekti.
o maç, (bkz: 18 eylül 2005 manisaspor galatasaray maçı) idi.
daha sonra 2009 yılına kadar üniversitede bulunduğum zamanda çok değil ama muhtemelen 25-30 maça gitmişimdir. bunların sadece ikisi deplasman olmak üzere geri kalanı tamamiyle iç saha maçıydı.
18 eylül 2005 ile hayatımda başlattığım süreçte bir maç hariç izlediğim maçların tamamını galatasaray kazandı. bir defa bile o stadyumdan üzgün ya da boynu bükük ayrılmadım. kazanamadığımız tek maç ise kuzenimin ısrarıyla fenerbahçe tarafında maça girdiğim ve gık diyemeden içimin kıpır kıpır olduğu, heyecandan kalp krizi geçirmeme ramak kalan, rakibin bizden fersah fersah güçlü olduğu ama o uzun yenilgi serisine son verdiğimiz (bkz: 3 şubat 2008 fenerbahçe galatasaray maçı) idi.
kötü dönemlerimize denk gelen 2009-2010 yıllarında yurtdışında olmam sebebiyle hiç maça gidememiştim. döndükten sonra öyle ücra bir yerde işe başladım ki uzun süre sonra gidebildiğim ilk maç bir deplasman maçıydı ve buz gibi bir havada oynanan, şampiyonluk yolunda hayati bir galibiyet aldığımız, yine rakip tribünler arasında izlediğim ve en sonunda 2. golden sonra dayanamayıp yumruğumu sıkarak içten içe bağırdığım necati ateş'in gol atarak kazandığımız (bkz: 4 şubat 2012 gaziantepspor galatasaray maçı)ydı.
daha sonra türk telekom arenada gidebildiğim birkaç maçla birlikte bu galibiyet istatistiği giderek arttı.
bütün bunları neden yazıyorum amk? çünkü bu başlığı altında geçmiş sıçtığım bu maçı stadta izlemeye gidiyorum. yine rakip taraftarlar arasında olacağım belki ama müsterih olun yine kazanacağız.
o maç, (bkz: 18 eylül 2005 manisaspor galatasaray maçı) idi.
daha sonra 2009 yılına kadar üniversitede bulunduğum zamanda çok değil ama muhtemelen 25-30 maça gitmişimdir. bunların sadece ikisi deplasman olmak üzere geri kalanı tamamiyle iç saha maçıydı.
18 eylül 2005 ile hayatımda başlattığım süreçte bir maç hariç izlediğim maçların tamamını galatasaray kazandı. bir defa bile o stadyumdan üzgün ya da boynu bükük ayrılmadım. kazanamadığımız tek maç ise kuzenimin ısrarıyla fenerbahçe tarafında maça girdiğim ve gık diyemeden içimin kıpır kıpır olduğu, heyecandan kalp krizi geçirmeme ramak kalan, rakibin bizden fersah fersah güçlü olduğu ama o uzun yenilgi serisine son verdiğimiz (bkz: 3 şubat 2008 fenerbahçe galatasaray maçı) idi.
kötü dönemlerimize denk gelen 2009-2010 yıllarında yurtdışında olmam sebebiyle hiç maça gidememiştim. döndükten sonra öyle ücra bir yerde işe başladım ki uzun süre sonra gidebildiğim ilk maç bir deplasman maçıydı ve buz gibi bir havada oynanan, şampiyonluk yolunda hayati bir galibiyet aldığımız, yine rakip tribünler arasında izlediğim ve en sonunda 2. golden sonra dayanamayıp yumruğumu sıkarak içten içe bağırdığım necati ateş'in gol atarak kazandığımız (bkz: 4 şubat 2012 gaziantepspor galatasaray maçı)ydı.
daha sonra türk telekom arenada gidebildiğim birkaç maçla birlikte bu galibiyet istatistiği giderek arttı.
bütün bunları neden yazıyorum amk? çünkü bu başlığı altında geçmiş sıçtığım bu maçı stadta izlemeye gidiyorum. yine rakip taraftarlar arasında olacağım belki ama müsterih olun yine kazanacağız.