31613
"kulübümüzü kurma fikrinden ilk kez en yakın arkadaşım emin bülent’e sözetmiştim. o daha büyük sınıftaydı, okulu benden önce bitirmişti, bu yüzden yalnız
tatil günlerinde buluşabiliyorduk.
çalışmaları asım tevfik ile yürüttük, grubumuzu genişlettik ve o zaman çok sorumluluk getirici bir iş olan kulüp kurma işimizi tamamladık.
emellerimizin düşünceden uygulamaya geçmesi sırasında yanımızda çalışan asım tevfik olduğu için, onu, hala müzemizde sakladığımız sicil defterimizin iki
numarasına, emin bülent’i de üç numarasına kaydettik.
aradan yıllar geçti. güneş kulübünün doğmasına varan anlaşmazlıklar ve mücadeleler emin’i çok üzmüştü, spordan ve sporcudan nefret ediyordu. öyle sanıyorum
ki, bizi artık yalnız kişisel dostluk bağlıyordu. galatasaraylılık ortadan silinmiş gibiydi.
yıllar yeniden akıp gitti. unutmayacağım bir kara gündü. emin bülent göztepe’deki evinde son saatlerini yaşıyordu. sayın eşi beni karşılarken, “aman, bu
defa çok fena göreceksiniz… içeriye girmeden kendinizi alıştırın, yüzünüzden birşey anlamasın…”aylardan beri ölüme karşı yaptığı çetin mücadele zavallı
emin’in aslan gibi bünyesini bitik bir hale getirmiş hem de ruhunu hırpalamıştı. eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı. “ali sami” dedi, “şimdiye kadar
içimde sakladığım bir duyguyu sana açıklayacağım: benim hakkımı yediniz, 2 numaralı galatasaraylı benim” ve gözlerinin feri bir an için tekrar parlayarak:
“arkadaşlara söyle, hakkımı vermezseniz ruhum hepinizden davacıdır” sözünü ekledi. emin hayatının son büyük hamlelerinden birini yapmıştı. başı yana çevrildi,
elleri yorganın üstüne dermansız düştü. ben şaşırmış kalmıştım, kulübünün sözünü bile ettirmek istemeyen insan bu muydu?
emin’in son arzusunu yerine getirmek için önce asım’la görüştüm. o da emin’i çok severdi. kulüp dertleri bizi birbirimize üç silahşörler gibi bağlamıştı.
asım, emin’i kurtarmak için canını verirdi, fakat galatasaraylılığını ifade eden bu belgeden vazgeçmeye razı olamadı, elinden gelmiyordu. galatasaray kongresi,
iş kendisine gelince, bu iki emektar arkadaşın duygularını coşkuyla karşıladı, her ikisini de kulüplerine bağlılık açısından haklı görerek güzel bir sonuca
vardı:
emin de, asım da galatasaray’ın 2 numaralı üyesi sayılacak; 3 numara kimseye verilmeyecekti. fakat gerçekte öyle olmadı, emin’in asil ruhundan boş kalan
yeri bir tek kişi değil, bütün galatasaraylilar bir anda duygularıyla doldurdular."
ali sami yen
tatil günlerinde buluşabiliyorduk.
çalışmaları asım tevfik ile yürüttük, grubumuzu genişlettik ve o zaman çok sorumluluk getirici bir iş olan kulüp kurma işimizi tamamladık.
emellerimizin düşünceden uygulamaya geçmesi sırasında yanımızda çalışan asım tevfik olduğu için, onu, hala müzemizde sakladığımız sicil defterimizin iki
numarasına, emin bülent’i de üç numarasına kaydettik.
aradan yıllar geçti. güneş kulübünün doğmasına varan anlaşmazlıklar ve mücadeleler emin’i çok üzmüştü, spordan ve sporcudan nefret ediyordu. öyle sanıyorum
ki, bizi artık yalnız kişisel dostluk bağlıyordu. galatasaraylılık ortadan silinmiş gibiydi.
yıllar yeniden akıp gitti. unutmayacağım bir kara gündü. emin bülent göztepe’deki evinde son saatlerini yaşıyordu. sayın eşi beni karşılarken, “aman, bu
defa çok fena göreceksiniz… içeriye girmeden kendinizi alıştırın, yüzünüzden birşey anlamasın…”aylardan beri ölüme karşı yaptığı çetin mücadele zavallı
emin’in aslan gibi bünyesini bitik bir hale getirmiş hem de ruhunu hırpalamıştı. eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı. “ali sami” dedi, “şimdiye kadar
içimde sakladığım bir duyguyu sana açıklayacağım: benim hakkımı yediniz, 2 numaralı galatasaraylı benim” ve gözlerinin feri bir an için tekrar parlayarak:
“arkadaşlara söyle, hakkımı vermezseniz ruhum hepinizden davacıdır” sözünü ekledi. emin hayatının son büyük hamlelerinden birini yapmıştı. başı yana çevrildi,
elleri yorganın üstüne dermansız düştü. ben şaşırmış kalmıştım, kulübünün sözünü bile ettirmek istemeyen insan bu muydu?
emin’in son arzusunu yerine getirmek için önce asım’la görüştüm. o da emin’i çok severdi. kulüp dertleri bizi birbirimize üç silahşörler gibi bağlamıştı.
asım, emin’i kurtarmak için canını verirdi, fakat galatasaraylılığını ifade eden bu belgeden vazgeçmeye razı olamadı, elinden gelmiyordu. galatasaray kongresi,
iş kendisine gelince, bu iki emektar arkadaşın duygularını coşkuyla karşıladı, her ikisini de kulüplerine bağlılık açısından haklı görerek güzel bir sonuca
vardı:
emin de, asım da galatasaray’ın 2 numaralı üyesi sayılacak; 3 numara kimseye verilmeyecekti. fakat gerçekte öyle olmadı, emin’in asil ruhundan boş kalan
yeri bir tek kişi değil, bütün galatasaraylilar bir anda duygularıyla doldurdular."
ali sami yen