5719
kendisine biraz haksızlık ediliyor.
2014'ten beri çalışılan teknik direktörler: prandelli, hamza hamzaoğlu, mustafa denizli ve jan olde riekerink. bu teknik direktörlerin hiçbiri sistem adamı değildi, kendi ellerinde de olmayan bir takım nedenlerden ötürü galatasaray'a günü kurtarma maksadıyla geldiler ve tudor gelene kadar -3 koca sene- en azından bir "takım" izleme şansına sahip olamadık. leş gibi bir futbol, ahı gitmiş vahı kalmış ve kulübü kendi çiftliğine çevirmiş bir grup futbolcuyla avunmaya çalışıyorduk. aslına bakılırsa 4. yıldızın takıldığı sezon da bize yaramadı, zira ortada futbol ve seyir zevki adına hiçbir şey olmamasına rağmen şampiyonluk ve yıldız için bazı gerçekleri görmeyi erteledik ve sadece kutlama yaptık. netice itibariyle uzun vadede bunun bedelini de ardından gelen sezonlardaki takım düzeyi ve düşük futbol kalitesiyle fazlasıyla ödedik.
böyle bir atmosferde tudor, planlı bir kadro yapılanması içinde kesilecek oyuncuları kesti, gönderilmesi gerekenlere el salladı ve en azından 100 yıllık kulübü gamsız futbolcuların göbek saldığı, tamamen kendi keyiflerine göre oynayıp oynamayacaklarına karar verdikleri ve işlerine geldiğinde tribüne/taraftara şirinlik yapıp aradan sıyrıldıkları bir ortam olmaktan çıkardı. olayın vehameti, tudor takımın başına ilk geçtiğinde kendisine bazı antrenör ve yöneticilerce ''oyuncular fazla antrenman yapmayı sevmiyor." denilmesinden anlaşılabilir.
taktik konusunda hatalı ve dar kafalı olduğuna hemfikirim, büyük takım hocası değil dendiğinde ona da eyvallah; ancak en azından mancini sonrası uzun bir boşluk döneminden sonra kulüp bir teknik direktör gördü. tudor 4 yıldır yapılması gereken şeyleri -geç de olsa- yapmamış olsaydı, bugün büyük ihtimal en iyi ihtimal 3.'lüğü konuşuyorduk.
2014'ten beri çalışılan teknik direktörler: prandelli, hamza hamzaoğlu, mustafa denizli ve jan olde riekerink. bu teknik direktörlerin hiçbiri sistem adamı değildi, kendi ellerinde de olmayan bir takım nedenlerden ötürü galatasaray'a günü kurtarma maksadıyla geldiler ve tudor gelene kadar -3 koca sene- en azından bir "takım" izleme şansına sahip olamadık. leş gibi bir futbol, ahı gitmiş vahı kalmış ve kulübü kendi çiftliğine çevirmiş bir grup futbolcuyla avunmaya çalışıyorduk. aslına bakılırsa 4. yıldızın takıldığı sezon da bize yaramadı, zira ortada futbol ve seyir zevki adına hiçbir şey olmamasına rağmen şampiyonluk ve yıldız için bazı gerçekleri görmeyi erteledik ve sadece kutlama yaptık. netice itibariyle uzun vadede bunun bedelini de ardından gelen sezonlardaki takım düzeyi ve düşük futbol kalitesiyle fazlasıyla ödedik.
böyle bir atmosferde tudor, planlı bir kadro yapılanması içinde kesilecek oyuncuları kesti, gönderilmesi gerekenlere el salladı ve en azından 100 yıllık kulübü gamsız futbolcuların göbek saldığı, tamamen kendi keyiflerine göre oynayıp oynamayacaklarına karar verdikleri ve işlerine geldiğinde tribüne/taraftara şirinlik yapıp aradan sıyrıldıkları bir ortam olmaktan çıkardı. olayın vehameti, tudor takımın başına ilk geçtiğinde kendisine bazı antrenör ve yöneticilerce ''oyuncular fazla antrenman yapmayı sevmiyor." denilmesinden anlaşılabilir.
taktik konusunda hatalı ve dar kafalı olduğuna hemfikirim, büyük takım hocası değil dendiğinde ona da eyvallah; ancak en azından mancini sonrası uzun bir boşluk döneminden sonra kulüp bir teknik direktör gördü. tudor 4 yıldır yapılması gereken şeyleri -geç de olsa- yapmamış olsaydı, bugün büyük ihtimal en iyi ihtimal 3.'lüğü konuşuyorduk.


