53
tek ihtimali olanların tarihin ta kendisini yazdığı unutulmaz karşılaşma. 2017-2018 sezonu boyunca avrupa kupalarında sahasında sadece kıtanın en formda takımı ydü'ye kaybeden avenida karşısında 57-55 kaybetmemize rağmen ilk maçtaki 7 sayının avantajı ile turu geçtiğimiz, geçerken boncuk boncuk ter attığımız, korna sesinden kafayı yediğimiz bir maç oldu...
"modern zamanlar" diyebileceğimiz tekrardan lige çıktığımız 2006-2007 sezonundan itibaren en kötü sezonumuzu geçiriyoruz. bunun hikayesini sezon sonu ayrıca yazarız ama iki ay önce bu kupada finale gideriz diyebilen galatasaraylı sayısı bir elin parmakları kadardı.
kötü giden sezon euroleague'de gruptan eurocup'a geçmeyi başardı kızlar önce. ilk maçtan sonra usul usul "buraya kadarmış" dedirtse de girona deplasmanında son topta noktayı koyup yarı finale atmayı başardık kendimizi. geçen sezonki güzel takımın karşısına çıkan orantısız güç ydü'den sonra avenia'nın çıkması sonrası "yine mi" sesleri yükselse de dediğim gibi bazıları için tek bir ihtimal vardı. yeni yönetimin yavaş yavaş mali işleri toparlaması sonrası takımın yeniden toparlanmasıyla serinin ilk maçına çıktık. karamsar bir tabloda başlayan maç bir ara fark iki hanelere çıksa da ahlar vahlar içinde 7 sayılık galibiyetle tamamlandı.
sıra bu sefer avrupa'nın bu sezonki en zor deplasmanlarından birine geldi. ekaterinburg'un 43 sayıda kaldığı maç, laf arasında dolaşan fenerbahçe'yi yendiler cümlesi ve iç sahadaki farklı maçların yüzdesi eşliğinde takım ispanya'ya doğru yola çıktı. ürkütücü bir deplasmandı, nice dünya yıldızına ecel terleri döktüren bir kitle vardı. nitekim ispanya'da "ateşli tribün" geleneği kornalarıyla daha maç başlamadan diş göstermeye başlamışlardı. sakin kalmalı, bir şekild bir skorer çıkarmalı, ne olursa olsun oyundan kopmamalıydık. bu sezonki kırılgan yapımız da düşünüldüğünde işimiz bir kat daha zordu aslında. ispanyollar da bunun bilincinde olduklarından yüklendikçe yüklendiler ama ayakta kalmayı başardık...
sezon başında stephen curry ile çekilmiş fotoğrafını "allie quigley with a fan" notuyla paylaşıp goygoy yaptığımız, sezon boyu kah sakatlık kah ödeme sorunu kah falan fıstık derken doğru dürüst katkı alamadığımız allie quigley o goygoyun ve isminin hakkını vererek maçı getiren isimlerden biri oldu. taurasi'nin 11'de 0 attığı, nice yıldızların elinin ayağının titrediği salonda 24 sayı atarak rüştünü ve yeteneklerini ispatladı. düşük yüzdeli attığı bilinen rakibin özellikle farkı tur seviyesine getirdiği anlarda hevesini kursağında bırakmayı başardı...
büyük kaptan mücadelesi, tecrübesi ve varlığıyla takımını ayakta tutmayı başardı maç boyunca. istatistik anlamında 6 ribaund dışında birşey sunamasa da istatistik kağıdında yer almayan bir dolu iş yaptı. ilk maçta pazara yolladığı domingues'in 15 sayısına engel olamasa da özellikle takımın hatalar yapmaya başladığı dönemlerde kah yerlere atlayıp top kovalayarak kah sezon boyunca yaptığı gibi konuşarak mecazi anlamda "kendine gel" tokatları attı..
jelena-gigi ikiisi ise bu eşleşme boyunca en çok yükü sırtlanmak zorunda kalacak olan isimlerdi. biraz alaturka yorum olacak ama cengaverler gibi savaştı ikisi de. 18 sayı 10 ribaund 3 asist katkısı verdiler toplamda. elonou-givens-robinson-de souza ekürisini 30 sayıda tutarak üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. özellikle elonou-givens ikilisinin salamanca'da bu sezon 14 sayıda tutabilen takım olmadı...
ewelina kobryn de belindeki sorunlara rağmen 20 dakikaya yakın süre alarak özellikle jelena-gigi ikilisine dinlenme şansı verdi. sadece 3 ribaund istatistiği olsa da tecrübesi ve pozisyon bilgisiyle savunma anlamında birkaç kritip müdahalesiyle o da üstüne düşen katkıyı vermiş oldu.
ve tabi ki canımız ciğerimiz, zeytin reyizimiz, allah'ın lütfu olivia epoupa... 9 sayı, 8 ribaund, 5 top çalma ve 3 asistle oynadı. neredeyse iki katı olan moss karşısında hiç geri adım atmadı. alamet-i farikası haline gelme yolunda emin adımlarla ilerleyen bandajı ile aslanlar gibi mücadele etti. skorun kopmaya başladığı anlarda dripling sayılarıyla koca salonu susturmayı bildi....
sonuç itibarı ile sezonun en kırılgan takımlarından biri olan galatasaray, işin ucunda kupa olunca başka bir oynama geleneği ile "türk olmayan takımları yenme genetiğini yüreği ile birleştirerek sezonun saha dışı itibarı ile en sert deplasmanından alnının akıyla çıkmayı başardı. hem kendilerini boş ve ezbere argümanlar ile eleştiren tayfaya bir mesaj vermiş oldu, hem de kendilerine inanan bir avuç deliyi tarifsiz mutluluğa boğdu...
artık kupa ile aramızda mesafe 80 dakikaya indi. rakip 20 sayının rövanşında 23 ile kupanın diğer favorisi hatay'ı eleyen venezia oldu. umarım sezon boyu maddi ve idari sorunlarla boğuşan takımın en azından kafası rahat şekilde bu maçlara çıkması sağanır ve 80 dakika süren tek bir maç ciddiyetiyle turu oynayıp 3. defa müzemize bir avrupa kupası götürmüş oluruz.
--- alıntı ---
allah'ım bitmesin bitmesin bu rüya
sonunda şampiyon olmadan nolur uyandırma
--- alıntı ---
o değil de sırf bu cümle yüzünden entrynin silinmesi gerekebilir ama o korna ananın amına girsin be birader...
"modern zamanlar" diyebileceğimiz tekrardan lige çıktığımız 2006-2007 sezonundan itibaren en kötü sezonumuzu geçiriyoruz. bunun hikayesini sezon sonu ayrıca yazarız ama iki ay önce bu kupada finale gideriz diyebilen galatasaraylı sayısı bir elin parmakları kadardı.
kötü giden sezon euroleague'de gruptan eurocup'a geçmeyi başardı kızlar önce. ilk maçtan sonra usul usul "buraya kadarmış" dedirtse de girona deplasmanında son topta noktayı koyup yarı finale atmayı başardık kendimizi. geçen sezonki güzel takımın karşısına çıkan orantısız güç ydü'den sonra avenia'nın çıkması sonrası "yine mi" sesleri yükselse de dediğim gibi bazıları için tek bir ihtimal vardı. yeni yönetimin yavaş yavaş mali işleri toparlaması sonrası takımın yeniden toparlanmasıyla serinin ilk maçına çıktık. karamsar bir tabloda başlayan maç bir ara fark iki hanelere çıksa da ahlar vahlar içinde 7 sayılık galibiyetle tamamlandı.
sıra bu sefer avrupa'nın bu sezonki en zor deplasmanlarından birine geldi. ekaterinburg'un 43 sayıda kaldığı maç, laf arasında dolaşan fenerbahçe'yi yendiler cümlesi ve iç sahadaki farklı maçların yüzdesi eşliğinde takım ispanya'ya doğru yola çıktı. ürkütücü bir deplasmandı, nice dünya yıldızına ecel terleri döktüren bir kitle vardı. nitekim ispanya'da "ateşli tribün" geleneği kornalarıyla daha maç başlamadan diş göstermeye başlamışlardı. sakin kalmalı, bir şekild bir skorer çıkarmalı, ne olursa olsun oyundan kopmamalıydık. bu sezonki kırılgan yapımız da düşünüldüğünde işimiz bir kat daha zordu aslında. ispanyollar da bunun bilincinde olduklarından yüklendikçe yüklendiler ama ayakta kalmayı başardık...
sezon başında stephen curry ile çekilmiş fotoğrafını "allie quigley with a fan" notuyla paylaşıp goygoy yaptığımız, sezon boyu kah sakatlık kah ödeme sorunu kah falan fıstık derken doğru dürüst katkı alamadığımız allie quigley o goygoyun ve isminin hakkını vererek maçı getiren isimlerden biri oldu. taurasi'nin 11'de 0 attığı, nice yıldızların elinin ayağının titrediği salonda 24 sayı atarak rüştünü ve yeteneklerini ispatladı. düşük yüzdeli attığı bilinen rakibin özellikle farkı tur seviyesine getirdiği anlarda hevesini kursağında bırakmayı başardı...
büyük kaptan mücadelesi, tecrübesi ve varlığıyla takımını ayakta tutmayı başardı maç boyunca. istatistik anlamında 6 ribaund dışında birşey sunamasa da istatistik kağıdında yer almayan bir dolu iş yaptı. ilk maçta pazara yolladığı domingues'in 15 sayısına engel olamasa da özellikle takımın hatalar yapmaya başladığı dönemlerde kah yerlere atlayıp top kovalayarak kah sezon boyunca yaptığı gibi konuşarak mecazi anlamda "kendine gel" tokatları attı..
jelena-gigi ikiisi ise bu eşleşme boyunca en çok yükü sırtlanmak zorunda kalacak olan isimlerdi. biraz alaturka yorum olacak ama cengaverler gibi savaştı ikisi de. 18 sayı 10 ribaund 3 asist katkısı verdiler toplamda. elonou-givens-robinson-de souza ekürisini 30 sayıda tutarak üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. özellikle elonou-givens ikilisinin salamanca'da bu sezon 14 sayıda tutabilen takım olmadı...
ewelina kobryn de belindeki sorunlara rağmen 20 dakikaya yakın süre alarak özellikle jelena-gigi ikilisine dinlenme şansı verdi. sadece 3 ribaund istatistiği olsa da tecrübesi ve pozisyon bilgisiyle savunma anlamında birkaç kritip müdahalesiyle o da üstüne düşen katkıyı vermiş oldu.
ve tabi ki canımız ciğerimiz, zeytin reyizimiz, allah'ın lütfu olivia epoupa... 9 sayı, 8 ribaund, 5 top çalma ve 3 asistle oynadı. neredeyse iki katı olan moss karşısında hiç geri adım atmadı. alamet-i farikası haline gelme yolunda emin adımlarla ilerleyen bandajı ile aslanlar gibi mücadele etti. skorun kopmaya başladığı anlarda dripling sayılarıyla koca salonu susturmayı bildi....
sonuç itibarı ile sezonun en kırılgan takımlarından biri olan galatasaray, işin ucunda kupa olunca başka bir oynama geleneği ile "türk olmayan takımları yenme genetiğini yüreği ile birleştirerek sezonun saha dışı itibarı ile en sert deplasmanından alnının akıyla çıkmayı başardı. hem kendilerini boş ve ezbere argümanlar ile eleştiren tayfaya bir mesaj vermiş oldu, hem de kendilerine inanan bir avuç deliyi tarifsiz mutluluğa boğdu...
artık kupa ile aramızda mesafe 80 dakikaya indi. rakip 20 sayının rövanşında 23 ile kupanın diğer favorisi hatay'ı eleyen venezia oldu. umarım sezon boyu maddi ve idari sorunlarla boğuşan takımın en azından kafası rahat şekilde bu maçlara çıkması sağanır ve 80 dakika süren tek bir maç ciddiyetiyle turu oynayıp 3. defa müzemize bir avrupa kupası götürmüş oluruz.
--- alıntı ---
allah'ım bitmesin bitmesin bu rüya
sonunda şampiyon olmadan nolur uyandırma
--- alıntı ---
o değil de sırf bu cümle yüzünden entrynin silinmesi gerekebilir ama o korna ananın amına girsin be birader...